Türk Dünyasında Kıbrıs kazası

Türk Dünyasında Kıbrıs kazası

Atalarımız der ki; “Düşmanın ekmeğini yiyen onun kılıcını çalar/sallar.” Tarihte de bir araya gelmesi mümkün olmayanlar ittifaklar kuruyorlar ama bu başka!..

A+A-

Başlığı okuyup Kıbrıs’ta bir trafik kazası olduğunu sanmayın. “Türk Birliği” açısından hayal kırıklığına sebep olan bir dış politika kazasından bahsedeceğim. Bu büyük sıkıntılara yol açacak, gerçekten birlik yolunda yaşanmış, gelecekte ilişkileri zora sokacak büyük bir kazadır.

Türk devletleri arasında iş birliği kurulurken, birbirlerinin egemenlik haklarına saygı gösterme ve iç işlerine karışmama hususu söz konusu olmakla birlikte KKTC’nin tanınması beklenirken, bu yolu kapatacak bir diplomasi yürütülmesi, en kibar tabirle hoş olmamıştır.

Türk Birliği yolunda ağır-aksak da olsa bir şeyler yapılıyordu. Türk Milleti’nin bir ferdi ve Türk ve Türklük aşığı biri olarak sevinirken, bu durum hiç iyi olmadı. Çok üzüldüm ve biliyorum ki, Türk’üm diyen veya içinde biraz Türklük kırıntısı olan herkesi de üzmüştür.

Bu olay, en başta Türk devletleri arasında güven sıkıntısı yaratacaktır. Ayrıca halklarımız üzerinde de büyük bir moral ve motivasyon eksikliğine sebep olabilir. İnşallah geleceğimizi etkilemez.

Açık kaynaklardan (görsel, sosyal ve yazılı medyadan) öğrendiğim kadarıyla Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi Kazakistan ve Özbekistan ile gözlemci üye Türkmenistan’ın, Kıbrıs Rum kesiminde elçilik açtıkları ve büyükelçiler görevlendirdikleri anlaşılmaktadır.

Önce bu konudaki “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri KKTC’yi sattı! AB’nin 12 milyar eurosu akıllarını başlarından aldı!” başlıklı (08/04/2025, Yeniçağ) habere bir göz atalım (kısaca): “Araştırmacı gazeteci Ardan Zentürk ve KKTC’li yazar Sabahattin İsmail Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’nin Kıbrıs Rum kesimine yönelik ilgisinin ardında Avrupa Birliği’nin 12 milyar euroluk yatırım paketinin olduğunu açıkladı.

Özbekistan’da düzenlenen zirvede, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen; “Stratejik konumunuz küresel ticaret yollarını ve yatırım akışlarını açabilir ve bu yeni yatırımlar egemenliğinizi arttıracaktır. Ekonomilerinizi güçlendirecektir. En önemlisi yeni dostluklar kuracaksınız. Ortaklığımız enerji turizm ticaret ve ulaşım gibi sektörlerde yeni fırsatlara yol açacaktır. Bu amaçla bölge için 12 milyar euroluk bir yatırım paketi açıklıyorum. Bu Avrupa Birliği ve üye devletlerimizden gelen yatırımları bir araya getirecek. Biz buna Avrupa Takımı Yaklaşımı diyoruz. Bu ve Orta Asya’ya yeni bir proje hattı başlatacağız ve gerçekten kadim dostluğumuzda yeni bir dönemin başlangıcı olacak.”

Gazeteci Sabahattin İsmail, “12 milyar dolar ve Avrupa Birliği ile daha geniş işbirliği için KKTC’yi sattılar. Para ve kısa vadeli ekonomik siyasi çıkarlar, tarihi duygusal kardeşliğe ağır bastı. Türkiye’nin ve Türk dünyasının savunmasının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden başladığını görmezden geldiler. Bu zirvenin yapılması ve ilk etapta 12 milyar euro yatırımın gelmesi için Yunanistan ve Rum yönetiminin dayattığı şartları kabul ettiler. Rum Yunan ikilisi, Avrupa Birliği içinde veto hakkına sahip olmanın verdiği avantajı kullanarak, ‘Avrupa Birliği’nden para isterseniz sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adanın tek meşru devleti olduğunu, toprak bütünlüğünü tanıyacaksınız, büyükelçi atayacaksınız, Türkiye’nin işgalci olduğunu kabul edeceksiniz, KKTC’yi tanımayacaksınız, Türk Devletleri Teşkilatına tam üye yapmayacaksınız’ dayatmalarına boyun eğdiler…” demektedir.

Hüseyin Macit YUSUF ise, “Her taşın altından Rum-Yunan ikilisi ve destekçisi AB çıkıyor” başlıklı yazısında (10/04/2025, Yeniçağ); “…3 Kasım 2023’te Kazakistan’ın başkenti Astana’da gerçekleşen 10.Zirve’ye KKTC davet edilmedi.

O tarihte yazdığım yazılarda Türk Devletleri’nin ekonomik çıkarlarını kardeşliğe tercih edeceğinin anlaşıldığını, bu konuda Türkiye ve KKTC’nin diplomatik yollarla ilişkilerin gelişmesi için çaba harcaması gerektiğini, TDT üyeliğinden hoşnut olmayan Rum Yönetimi’nin başta AB ve ABD’yi devreye sokacağından hareketle bazı tedbirlerin alınmasının önemine dikkat çektim.

…2 gün süren Zirve’nin sonunda AB’ın, TÜRKİSTAN Devletleri ile ‘yeni bir stratejik ortaklık kurduğu, ilişkileri STRATEJİK ORTAKLIK seviyesine çıkarmayı ve enerji geçişi ile karbonsuzlaşmayı hızlandırmayı kararlaştırdıkları’ açıklandı.

…Kardeş saydığımız Devletler, KKTC’nin, kendileri için de bir güvenlik şemsiyesi olan Türkiye’nin güvenliği için ne denli önemli olduğunu göz ardı ettiler. Türkiye ve Türk Dünyasının savunmasının KKTC’den başladığını görmezden geldiler. Bu zirvenin yapılması ve ilk etapta 12 milyar euro yatırımın gelmesi için Yunanistan ve Rum yönetiminin dayattığı şartları kabul ettiler…”

Neden Böyle oldu?

Bu duruma üzülenler medyada düşüncelerini paylaşıyorlar. İçin için sevinenler de var. Bazı yorumlar, insanı kızdırıyor: “Ne oldu şimdi? Türk Birliği deyip duruyordunuz?” diyenler çıkıyor.

Türk devletlerinin kendi aralarında zaman zaman ufak-tefek sıkıntılar olabilir. Ama Türk düşmanları ile hatta sadece Türkiye’nin de değil, Türk Dünyası’na düşman çevrelerin oyununa gelmek ya da yardımlarına koşmak doğru olmaz.

Emperyalist batının destekleriyle şımaran Yunanlılar ve Kıbrıs’taki artıkları Rumlar, her fırsatı değerlendirerek, mesela adalarımızı ve kayalıklarımızı işgal edebiliyorlar. Sesimiz çıkmıyor/ çıkamıyor!..

Atalarımız der ki; “Düşmanın ekmeğini yiyen onun kılıcını çalar/sallar.” Tarihte de bir araya gelmesi mümkün olmayanlar ittifaklar kuruyorlar ama bu başka!..

Türkiye güçlü olmalı

Bu tür durumların sebebini hep kendimizde arıyorum. Geçmiş devletlerimizin tarihleri çok eski olsa da, 21.yüzyılı değerlendirdiğimizde TC olarak 105 yıllık cumhuriyet geçmişimizle diğerlerine göre daha eskiyiz. O halde en çok görev de Türkiye’ye düşüyor. Her şeyden önce ülkemizin maddî-manevî her yönden güçlü olması gerekiyor.

31/12/2024 itibariyle dış borç stokumuz -iç borç hariç- 515,5 milyar dolar, dış ticaret açığımız 8,8 milyar dolar, bütçe açığımız 2,7 trilyon TL belirtilmişti. 2025 yılı bütçesi görüşülürken 1 trilyon 931 milyar TL açık vereceği ve faiz giderlerine 1 trilyon 950 milyar TL ayrıldığı açıklanmıştı. Tahminler de tutmuyor ya!..

Bütün bunların sebebi, ülkemizin içinde bulunduğu iç kargaşa, ekonomik ve mali sıkıntılardır. Maalesef! Hem ülkemiz hem de Türk Cumhuriyetleri yönetimleri, gelecekle ilgili kaygı duymuyorlar ki; akılcı, planlı, programlı bir politika uygulamıyorlar. Mesela; Türkiye elindeki kaynakları ve özelleştirmeden elde edilen 70 milyar dolar üzerindeki parayı çarçur etti. Üretime dönük, sanayiciyi, çiftçiyi desteklemedi, iş alanları açmadı. Katma değeri yüksek işlere yönelmedi, yatırım yapmadı. Varsa-yoksa döviz garantili yol, köprü, tünel, hastane, hava limanı gibi işlere, yani asfalta ve betona harcadı. Birkaç yandaş iş adamı ve müteahhit kalkındırıldı. Diplomalı işsizler ülkesi olduk. Savurganlığı önlemedi, tasarrufa yönelmedi.

5 Kasım 2024’de Kırgızistan’ın ülkemize olan 62,3 milyon dolarlık borcunu sildiğimiz gibi AB’nin bu devletlere verdiği 12 milyar avroyu da biz verebilir ve onları muhannete/ düşmana muhtaç etmezdik.

Düşünün! Sadece son günlerdeki gözaltılar ve tutuklamalar sebebiyle Merkez Bankasının kaybının 35 milyar dolar olduğu belirtiliyor. “Bu kayıp neden?” diye sorduğumuzda, makul bir cevap var mı? Yaşananlar akıl işi mi, yoksa siyaset işi mi?..

Türk devletleri yöneticilerinin adımlarını daha dikkatli atmaları gerekiyor!..

Yaşar Yeniçerioğlu / Milli Düşünce Merkezi

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.