Tülay Gazalcı Kadını Yazdı...
Tülay Gazalcı Kadını Yazdı...
Televizyonu açtığım anda ilk dinlediğim haber eşi tarafından balta darbeleriyle öldürülen 55 yaşındaki bir kadının hazin sonuydu. O kadının yerine annemi koydum, kendimi koydum, mini etek giydiği için otobüste dayak yiyen canlıyı koydum. Eşinden sevgilisinden ayrıldığı için öldürülen diğer canlıları. Eşinden boşandığı için ya da sevdiği adama verilmeyince kaçması üzerine ailenin erkekleri tarafından öldürülen. Hamile iken tecavüze uğrayan. Boğazı kesilerek ve bedeni parçalanarak ormanlık alanlara, çöp poşetlerine sarılarak çöp bidonlarına atılan. Küçük yaşta babası yaşındaki adama eş diye satılan. Sadece cinsiyetinden dolayı ayrıma uğrayan, hor görülen, trafikte dahi ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören canlıları yani tüm kadınları koydum o haberin içine.
İçine kadınları koydukça, toplumdan fışkıran cehaletin, merhametsizliğin, yanlış yönetimin ve yargıdaki yetersizliğin boyutlarını gördüm. Sürekli anketler ve araştırmalar yapılıyor. Kadına yönelik şiddet veya kadının toplumdaki yeri üzerine aslı astarı olmayan çalışmalar yürütülerek, gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybeden kadınların sayısal verileri hesaplanıyor. Şiddet sonucu hayatını kaybeden kadının bir kişi veya bin kişi olması arasındaki fark mühim mi gerçekten? Sayısı arttıkça mı, artar yapılan hatanın büyüklüğü? Sayısal değerler mi, her türlü şiddet mağduru olan kadınların aslında kadından öte ,insan olmalarımı dır asıl mühim olan ?
Bir coğrafyada yaşayan insanlar, kadın ve erkek ayrımı üzerine gelenek görenek uygulayıp, kadınlar üzerinden siyaset yapıp, kadınlar üzerinden erkek varlığını besleyip ilerlemeyi hayal ediyorsa. Bu ilerlemenin hayalden öteye gitmeyeceğini söylemek isterim.
-Otobüsleri pembeye boyamak
-Kadın sığınma evleri açmak
-Eş dayağı yiyen kadına vicdan yaptırıp af yoluna zorlamak
-Kadını bir insandan ziyade, cinsel obje olarak görmek
-Siyaseti kadınlar için çözüm aracı olarak değil de, kadınları siyasi çıkarlara aracı etmek
-İlk önce ailede başlayan eğitim ortamında kız ve erkek evlat ayrımı yapmak
-Ahlaki değerleri sadece kadına yükleyip, erkeğe fütursuzca özgürlük tanımak
-Gündemde konuşulacak malzeme kalmayınca, kadını gündem maddesi yapmak
-Kadın gücünü iş ortamlarında değil de, evin dört duvarları arasında tutmak
-Okullarda kız ve erkek öğrenciyi ayırarak verilen eğitimle, topluma edep kazandırılacağını sanmak
- Trafikte dahi kadına hazımsız olan erkeklerin varlığıyla yaşamak zorunda kalmak…
Kadınlar belki araçlarını yamuk park eder. Fakat erkek kelimesine sığınıp toplumu kadın ve erkek ayrımına iterek hiçbir canlının hak etmeyeceği muameleye layık görmek, ne aracınızı daha iyi park etmenizi, ne taktığınız kravatın kalitesini, ne de ne de takındığınız erkeklik maskesini daha iyi göstermez.( Kadına her daim destek olan erkek karakterler sizler baş tacısınız ve iyi ki varsınız.)
Gelinen sonuçta şöyle bir gerçeğimiz var elde. Bu mesele sadece insanların vicdanlarına bırakılarak çözülecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bizleri yönetenlerin Kadına yönelik şiddet üzerine daha caydırıcı cezaları gündeme getirmeleri acilen ihtiyaçtır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.