Tavas ve Eski Denizli Yolu (1938 - 1945'li Yıllar)
1945'li yıllarda Tavas'ta tek araba var ve bu araba o zaman açık olan eski Denizli yolundan Denizli'ye gidip geliyor.
(Eski Denizli yolu Pınarlık yolundan girince sağa sola sapmadan direk gidiliyor. Çiviler'in damının yanından gidilerek ormana giriliyor ve Sarı'nın Kahvesi'nin yanındaki yol takip edilerek Şeytan Deresi'nden geçiliyor ve Çamlık'a çıkılıyordu. Şimdi Çamlık bölgesinin olduğu yere askeriye geldiği için buralar kapanmış durumda.)
Tavas'taki bu tek aracın 12 veya 16 kişilik olduğu söyleniyor. Araç Civaşlar'a (Merdivenler'e) aitmiş. Bu arada şimdiki Denizli yolunun yapımı devam ediyormuş ve bu yolun 1947-1948'lerde bittiği söyleniyor. Civaşlar'a ait bu araç Şeytan Deresi mevkisinde virajı alamayarak uçmuş ve 150-200 metre derinliğe uçan bu araçtaki tüm yolcular ölmüş. Ondan sonra da araç alan olmadığı için epey bir zaman ulaşım at ve eşeklerle, at ve eşek arabalarıyla devam etmiş. Zaten araçla gitmeyen esnaf vb. de at ve eşeklerle ulaşım sağlıyormuş. O dönemlerde Tavas'a ve bu bölgeye 3-4 metre kar yağdığı hatta günde 3 defa yağdığı ve kiremitsiz olan evlerin damlarında günde 3-4 defa kar temizliği yapılarak yugulandığı anlatılıyor.(1938) Bu dönemdeki evler mertek(öz) üzerine yapılıyormuş ve üstüne kayır, kum, toprak dökülüyormuş; akmaması için de kışın yugulanıyormuş. Bu duruma göre kışın Denizli'ye ulaşmak hayal gibi bir şey. Ayrıca bu dönemde o yolda yırtıcı hayvanların da çok olduğu söyleniyor.
Bu dönemde at ve eşek kiralamak da meşhurmuş; hayvanı olmayan esnaf vb. mecburen günlüğü 1 liraya hayvan kiralıyormuş ama 1 günlüğüne gidip hava muhalefeti vb. nedenlerle kaç gün gelemediyse eşeğin kirası devam ediyormuş. Pazarcıların, yolcuların eski Denizli yolunda Tavas'tan giderken sol tarafta bulunan Kızılcabölüklü Sarı'nın Kahvesi'nde konakladıkları, yattıkları söyleniyor (Kahvenin üst katında).O zamanlar kahvede hasırlar varmış ve bunun üzerinde yatıyorlarmış; hayvanlarını da yan tarafta bulunan dama bağlarlarmış. Bu dönemdeki esnaflardan Hüseyin Beylerin Hasan Hüseyin(Sabri Dağaşan'ın babası),Hasan Hüseyin Naz(Nohutçu Halil'in babası),Topal Efe Süleyman, Şükrü Nas(Şükrü Nas'ın dedesi),Kara Mehmet'in babası vb.ni sayabiliriz.
Bu dönemde Sarı'nın Kahvesi'nde içilen çayı tarif edecek lezzet bulamıyorlar, çayın kokusuyla bile çay zevkini giderirmiş insan. Kahve 24 saat açıkmış ve kışın kahvede devamlı olarak çalı ve kök yakılırmış. Odun çayının tadı burada da karşımıza çıkıyor.
Bu dönemde Tavas'ta tek doktor Ziya Ertan varmış; onun tedavi edemediği hastalar atla eşekle Denizli'ye götürülürmüş. Bununla ilgili bir anısını şöyle anlatıyor Arzuhalci Süleyman Tarakçı.
"Ben küçükken, yanılmıyorsam sekiz yaşlarımdayken babam hastalandı, felç oldu ve Tavas'taki doktor tedavi edemedi. Babam Hasan Tarakçı'yı Denizli'ye götürmek için evimizin odasının kapısını söktüler ve babamı kapının üstüne yatırdılar sonra da eşek semerinin üstüne yatırıp bağladılar ve abim Ahmet Tarakçı(Koca Mehmet'in babası) Denizli'ye götürdü."
Araştırmalarıma göre Tavas'ta bu dönemlerde kahveler 23 saat açık kalıyor ve gece 12.00- 1.00 arası kapanıyor. Sebebini araştırdığımda pazarlara gidecek olan esnaf, halk buralarda toplanıp gidiyor ve hayvanlarla gidecekleri için ancak pazara yetişebiliyorlar. Bu toplanmalar Çarşı Camisi'nin yanındaki yoğurt pazarının olduğu yerdeki hanın kahvesinde yapılıyormuş. Bu hanın ağalara ait olduğu söyleniyor. Bu arada yeni ağa isimleri de öğrendim bunlar Mecit ve Fazıl Ağa. Bir de ağaların köklerinin Çukur'dan(Cankurtaran)geldiğini öğrendim.
Kaynak: Arzuhalci Süleyman Tarakçı
Muhammet Kahraman
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.