“Davayı bir tek kişinin hırslarına emanet edenlerin ağzına alacağı isimler; Menderesler, Zorlular, Polatkanlar değil, Yassıada’da bu abide şahsiyetleri yalan, dolan ve hile ile yargılayan, onların nezdinde milleti idama yollayanlar olabilir”
(DP Basın Merkezi – 26 Mayıs 2016) Genel Başkanımız Gültekin Uysal, 27 Mayıs 1960 darbesinin 56.yıldönümü dolayısıyla bir açıklama yaptı.
Demokrat Parti iktidarının 27 Mayıs 1960’da cunta faaliyetleri neticesinde alaşağı edildiğini söyleyen Uysal, o tarihte bir cinayet işlendiğini, demokrasiye, insanlığa bir kara sürülerek bugünün bir leke olarak anıldığını ifade etti.
Genel Başkanımız Gültekin Uysal, 27 Mayıs dolayısıyla yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Bir siyasi anlayış hürriyetinden olurken
koca bir millet ise demokrasiden olmuştur”
“Bugün Türkiye tarihinin, en basit şekli ile “leke” olarak anılacak gününün, demokrasiye, insanlığa sürülen karanın yıldönümü.
Türkiye ve Dünya, 56 sene evvel, demokrasiyi işine gelmez bulanların, milletin hakimiyetini kendi hakimiyetleri için engel sayanların işlediği bir cinayete tanık olmuştur. Maalesef cinayetin faillerini dahi demokrasi ile tanıştıran, adalet ve hürriyetle tanıştıran bir iktidar, türlü tertip ve kumpaslarla, kurmaca mahkemelerde, üretilmiş deliller ve yalancı şahitliklerle yargısız infaza tabi tutulmuş, önce adaletten sonra da en temel hürriyetlerinden olmuştur. Milletten gücünü alarak milletle birlikte iktidar olan bir siyasi anlayış hürriyetinden olurken koca bir millet ise demokrasiden olmuştur.
27 Mayıs, sadece Türk Siyasi Tarihi’nin değil, insanlık tarihinin de kara lekelerindendir.
Bugün, hukuksuzluklarına kılıf olsun diye “milli irade” diyenlerin aksine ,halisane duygularla “milli irade”ye erişenlerin, bu iradeyi gasp eden değil milletten rica edenlerin 56 sene evvel yaşadığı haksızlığı ve hukuksuzluğu izah edecek saatlere ve satırlara sahip olmadığımız da bir gerçektir.
27 Mayıs, siyasi görüşlerin vicdanları alt ettiği günün adıdır
27 Mayıs, Türkiye için “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” mottosunu kanıtlarcasına izler bırakmıştır. Kuruluşundan itibaren 37 sene demokrasinin kurumsallaşması için uğraşan kadroların emeği ve bir milletin birikimi bir günde zayi edilmiştir. Üç dönem boyunca, milletin teveccühüne mazhar olan bir siyasi gelenek, gücünü nerden aldığı halen belli olmayan bir “komite”nin kurbanı olmuştur.
Muhakkak ki 27 Mayıs, “hizmet kervanı” olarak bilinen Demokrat Parti geleneğine darbe vurduğu kadar, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesine, büyümesine ve kuruluşunda kendine hedef aldığı muasır medeniyet seviyesine ulaşmasına da engel olmak için tertip edilmiştir.
27 Mayıs bir haset hareketidir. Milletin aşkına ve büyüme hırsına karşı haset duyan tüm cenahların asgari müştereki bu darbedir.
27 Mayıs, bugün kurumsal olarak karşımıza çıkan siyasal vicdanların temel taşıdır.
Vicdanlar postallarla çiğnenmiş, siyasi görüşlere kurban edilmiştir.
27 Mayıs, milletin tercihlerinin sorgulandığı, tahayyüllerinin tutuklandığı bir gündür.
Demokratik bir mücadelede kaybedeceği aşikar bir güruhun şanlı ordunun apoletlerinin arkasına sığınarak giriştiği bu ihanet hareketi, Türkiye’nin zamanını, hayallerini ve maalesef Türkiye aşkı ile yanan bir başvekil ile bakanlarını çalmıştır.
Darbenin mağdurlarını değil, zalimlerini örnek alıyorlar
Nesirlerin ve şiirlerin kifayetsiz kalacağı acıların müsebbibi 27 Mayıs, 56 yıl sonra darbenin gerçek mağduru olan millet tarafından acı ile yad edilirken bir kesim tarafından zihinlerde yaşanmakta, değişik şekillerde millete yaşatılmaktadır.
Bugün darbe zihniyetinin adeta kurumsallaşmış hali olan ve sistematik biçimde değişik dönemlerde darbe yapan iktidar, milletin mağduriyetini fırsat bilip sahnelerde ağlamakta, milletin mağduriyeti ile “milli irade” gaspı yapmakta, bir taraftan da için için kahkaha atmaktadır.
“bal bal demekle ağız tatlanır mı?”
27 Mayıs’ın bedenen bizden kopardığı başvekilimizi ve bakanlarımızı, sonrasında onların aziz hatırası ve gayeleri ile hizmet etmiş abide şahsiyetleri anarak “demokrat” olduğunu iddia edenler, icraatları ile aksini ispat etmektedirler. Birkaç aylık mağduriyetlerinden destanlar yazan bu şahsı muhteremler mağdurları değil, zalimleri örnek almaktadırlar.
İl il gezip, milletle boy boy fotoğraf veren, milletten olduğunu iddia eden, demokrat olduğunu söyleyen bu şahsiyetler atalarının ahlakından, ilkelerinden olduğu kadar, sözlerinden de uzaktırlar. Tarihi bir sorumlulukla hatırlatmakta fayda var; “bal, bal” demekle ağız tatlanmaz!
Bir davadan bahsetmek mümkün müdür?
“Sizin dava dediğiniz salt biattır”
AKP’nin Pazar günü yaptığı lansmanda “yolun yolumuzdur” diyerek “dava”yı bir tek kişinin hırslarına emanet edenlerin dava anlayışları bizlerde merak uyandırmıştır. 27 Mayıs’ın yıldönümünde ne acıdır ki kaderini millete bağışlayan Demokrasi Şehitlerimiz bu zatlar tarafından da utanmadan anılacak, ne acı ki siyasetlerine malzeme edilmeye çalışılacaktır. Bu bakımdan kendilerini her zaman olduğu gibi uyarmak bize asli vazifedir.
Miting alanlarında siyasi rant umarak, 27 Mayıs’larda yasak savarak adlarını ağzına aldığınız ancak asla ne ahlaken ve fikren yaklaşamayacağınız şahsiyetler, sizler gibi bir kişinin salahiyeti için milletin refahını iç etmeyi göze alanlardan değildir. Adlarını ağzınıza almak için geçmişinizi silmeniz gerekecek. Bu şahsiyetler milletin refahı için canları seve seve feda etmiş, feda ederken dahi milletim demiş salih kimselerdir.
İnanamadığınız halde ağzınızdan düşürmediğiniz demokrasi bir kimsenin değil herkesin yolu, herkesin olurudur. Sizin dava dediğiniz salt biattır. Unutmayınız ki gerçek dava bir kişinin kurtuluşunu değil milletin kurtuluşunu dert edinir. Gerçek dava şahsi değil, millidir.
Bu bakımdan sizlerin ağzına alacağı isimler Menderesler, Zorlular, Polatkanlar değil Yassıada’da bu abide şahsiyetleri yalan, dolan ve hile ile yargılayan, onların nezdinde milleti idama yollayanlardır.
Tüm bu duygu ve düşüncelerle, ömrünü bu vatan için, bu millet için, demokrasi ve hürriyet için hiç düşünmeden vakfetmiş tüm kahramanlarımızı, Başvekilimiz Ali Adnan Menderes, kıymetli bakanlarımız Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı, dün PKK terörüne şehit verdiğimiz yiğitlerimizi ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.”