Türk Kurtuluş Savaşı veya Milli Mücadele Nedir?

Acıpayam Belediyesi 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle özel bir etkinlik düzenledi. Facebook sayfasından canlı yayında 30 Ağustos Zafer Bayramı Pamukkale Üniversitesi, Acıpayam Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi ve gazetemiz yazarı İkbal VURUCU’yu konuk

Bir saate yakın süren söyleşi büyük ilgi topladı ve binden fazla kişi tarafından takip edildi.

Vurucu, “Türk Kurtuluş Savaşı veya Milli Mücadele nedir? Kısaca tanımlar mısınız?” sorusuna  “Türk Kurtuluş Savaşı”, “İstiklal Harbi” ve “Millî Mücadele” kavramlarını açıklayarak cevap verdi. Vurucu, Türk tarihyazımında dikkat edilmese de “Milli Mücadele” tanımlaması ile Mondros Ateşkes Anlaşması ile başlayan ve Kongrelerin kurulması, Kuvay-i Milliye hareketlerinin oluşturulması sürecindeki siyasi ve diplomatik mücadeleyi kapsayan zaman dilimi; buna mukabil silahlı mücadelenin başladığı ve bittiği zaman aralığındaki sürecin de “Kurtuluş Savaşı” veya “İstiklal Harbi” olarak nitelenebileceğini söyledi.  

Vurucu, Kurtuluş Savaşı’nı  Birinci Dünya Savaşı’nda yenik sayılan ve Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanması ile Osmanlı İmparatorluğu'nun İtilaf Devletleri'nce yani, Fransa, İngiltere, Yunanistan ve Ermenilerce işgali sonucunda Mîsâk-ı Millî sınırları içinde varlığını ve bütünlüğünü korumak için iç ve dış cephede verilen 1919 ve 1923 yılları arasındaki siyasi ve askeri mücadele olarak tanımladı.

“Biz Birinci Dünya Savaşı’na neden girdik? Girmesek olmaz mıydı?” Sorusuna da Osmanlı Devleti’nin yedi düvel olarak tanımlanan sömürgeci Avrupa devletlerinde kendi aralarındaki gizli anlaşmalarla topraklarının paylaşıldığını söyleyen Vurucu, Osmanlı Devletinin zaten savaşın öznesi konumunda bulunduğunu belirtti Biz istemesek de bir gerekçe üretemesek de İtilaf devletlerince bir şekilde Savaşa dahil edileceğimizi ve işgale uğrayarak vatanının pay edileceğini vurguladı. Bu sebeple Alman hayranı İttihatçıların bizi savaşa soktuğu ve İmparatorluğumuzu kaybettirdikleri yönündeki iddialara ise karşı çıktı. Çünkü, biz öncelikle İngiltere ve Fransa tarafında savaşa girmek istedik fakat onlar kabul etmedi. Biz de mecburen Almaya safında savaşa girdik.

“Dış işgalcileri- düşmanları biliyoruz. İç mücadelede kim vardı? Kim karşıydı bizim bağımsızlık mücadelemize?” sorusuna Vurucu, İsyanları üç grupta toplanabileceğini söyleyerek cevapladı. Vurucu’ya göre, azınlıklar bağımsız bir devlet kurmak için isyan ettiler. Buna örnek Pontus Rumları, Koçgiri Kürt Aşiretinin isyanları gösterilebilir. İkincisi de düzenli Orduya karşı çıkanlar. Çerkez Ethem gibi. Fakat bizi asıl ilgilendiren İstanbul Hükümeti, Padişah ve işgalcilerin desteklediği Milli Mücadeleyi yok etmeyi amaçlayan isyanlar. Bunlar Osmanlı hükümeti tarafından oluşturulduğu İngilizler tarafından silahlandırılmış olan grupların isyanları. Atatürk bu isyanların, Milli Mücadelede hedefe ulaşmamızı geciktirdiğini ve maddi olarak zayıflattığını anlatır. Ne zaman Yunan saldırısı başlasa başka bir yerde aynı anda isyanlar çıkıyor ve milli kuvvetlerimiz bölünmek zorunda kalıyordu. Bu durumdan da elbette işgalciler faydalanıyor. Vurucu, Osmanlı halifesi ve sultanı tarafından bu isyanların desteklenmesini bağımsızlık karşısındaki tutumlarını öğrenmemiz açısından önemli bir veri olarak görüyor.

“Kurtuluş Savaşı ve Atatürk son zamanlarda neden sürekli bir tartışma konusu?” sorusuna Vurucu, tarihin bir tecrübe alanı ve laboratuvar olarak görülmeyip ideolojik çatışmalarda propagandalara lojik malzeme toplama alanı olarak görüldüğünü söyledi. Oysa tarih bir insanın kimliğinin gelişiminde, milli bilincin oluşmasında, bugünkü sorunlar karşısında sağlıklı çözümler üretmemiz için bir tecrübe alanı haline getirilebileceğini vurguladı. Tarihin ciddi bir alan olduğunu yanlış ve saptırılmış tarih yazımının ülkenin birliğinin sağlanması ve bütünlüğünün oluşturulmasında ciddi bir engel oluşturulabileceğini söyledi.

 Atatürk’ün bir simge olduğunu ve ona saldırının sadece Atatürk’ün şahsına değil Türk kimliğine ve Türk Cumhuriyeti’ne yönelik olarak görülmesi gerektiğini özellikle vurguladı. Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığının iki ana akım olarak Türkiye’de bulunduğunu vurgulayan Vurucu, ilk olarak Bölücü Kürtçü gruplar olduğunu ikincisinin de Padişah ve Halife yanlısı İslamcı gruplar olduğunu söyledi. Vurucu, Kürtçüler, Atatürk’ün Savaş zamanı Kürtlere özerklik sözü verdiği ve savaş sonrası sözlerini tutmadığını iddia ederler ve Kürt sorunun kaynağı olarak da Cumhuriyeti görürler. Bu sebeple bu çevrelerin Atatürk düşmanlığı aslında Cumhuriyet’e ve Devlete yöneliktir. Dinbaz ve İslamcı zümrelerin halifeci ve padişahçı tutumları Atatürk’ün düşman olarak görülmesine neden olmaktadır. çünkü Atatürk saltanatı ve Halifeliği kaldırmış ve İslam’a büyük bir darbe vurmuştur.

İkbal Vurucu’nun söyleşisinin tamamı şu adresten seyredilebilir: https://www.facebook.com/Bldacipayam/videos/319161995978053

Ege - Denizli Haberleri

Dikkat ! Kar Denizli'ye Geliyor
Denizli’de Kırmızı Altın Hasadı Başladı
Muğla'da deprem
DENİZLİ’DE EŞ ZAMANLI YAĞMUR DUASI
Tabutları Küçük Acıları Çok Büyük