Türk-İslam Ülküsünün Mimarı Seyyid Ahmet Arvasi Kimdir?

Türk-İslam ülküsünün mimarı Seyyid Ahmet Arvasi, vefatının 33. yılında rahmetle anılıyor.

Türk-İslam Ülküsü’nün mimarlarından olan büyük mütefekkir ve Türkiye Gazetesi yazarlığını yapmış Seyyid Ahmet Arvasi, bundan tam 33 yıl önce aramızdan ayrıldı. ‘Asrın Yesevisi’ diye anılan Arvasi, bazen darbecilerin işkencelerine maruz kaldı, bazen de aşırı kesimlerin hücumlarına… Ama asla inandığı yoldan vazgeçmedi.

Seyyid Ahmet Arvasi Kimdir?

Fikir adamı, şair ve yazar (D. 15 Şubat 1932, Doğubeyazıt / Ağrı - Ö. 31 Aralık 1988, İstanbul). Ailesi aslen Van’ın Bahçesaray (Müküs) kasabasına bağlı Doğanyayla (Arvas) köyündendir. Çevrelerinde bu köyün adına izafeten “Arvasiler” olarak tanınırlar. Soyadı yasası çıktığında köylerinin adını soyadı olarak aldılar. Babası ünlü mutasavvıflardan Abdülhakim Arvasî’dir. Ailenin altı çocuğundan en büyüğü olan Ahmet Arvasî, Van’da başladığı ilkokulu Doğubeyazıt’ta, Ağrı’da başladığı ortaokulu Erzurum’da bitirdi. Erzurum Erkek Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra Konya / Doğanbeyli İlkokulu’nda öğretmenliğe başladı (1952). Ağrı / Tutsak ilçesi Molla Çepni (Şemdin) köyü ilkokulunda üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra girdiği Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü 1958’de bitirdi. Pedagoji öğretmeni olarak Van / Alpaslan ve Savaştepe İlköğretmen Okulları ile Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsü, Bursa (1971) ve İstanbul Atatürk Eğitim Enstitülerinde öğretmenlik yaptı. 1979 yılında kendi isteği ile emekli oldu. 1977 yılında Türk Gençlik Vakfı’nı kurmuş ve ölümüne kadar başkanlığını yapmıştı.

Seyyit Ahmet Arvasî ilk yazılarını 1967 yılında “Yeni İstanbul” gazetesinde yayımlamaya başlamıştı. Daha sonra 1970’li yıllarda Hergün, 1980’li yıllarda Türkiye gazetesinde günlük köşe yazarlığı yaptı. Günlük fıkra yazarlığından önce yazılarını haftalık Yeni Düşünce gazetesinde yayımlamıştı. Ayrıca haftalık Devlet gazetesinde; Ülkü-Bir, Genç Arkadaş, Hasret, Nizam-ı Alem, Milli Eğitim ve Kültür, Ülkücü Kadro” dergilerinde yazılar yazdı.

Emekli olduğu yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nde politik yaşama atılan Arvasî,  olağanüstü genel kurulda MHP Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildi ve 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar bu görevini sürdürdü, bu arada İstanbul’dan senatör adayı da oldu. 12 Eylül darbesi günlerinde MHP ileri gelenleriyle birlikte bir süre tutuklu kaldı. MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası’nda yargılandı; Mamak Cezaevi’nde işkence gördü. İlk kalp krizini de buradayken geçirdi.

Arvasî’nin Mamak’ta geçirdiği kalp krizini Alpaslan Türkeş şöyle anlatıyordu: “Tutukevinde geçirdiği kalp rahatsızlığı dolayısıyla Ankara mevki hastanesi'ne kaldırıldı. O gün, daha dün gibi hatırımdadır. Görevliler kendisini hastaneye gitmesi için aşağıya indirdiler. Biz, yukarıda kalmıştık. Odamın penceresinden dış kapının açıldığı merdivenleri görebiliyordum. Arvasî hocamızı hastaneye götürecek cankurtaran henüz gelmemişti. Ayakta bekleyecek hali yoktu, bitkin bir vaziyette taş merdivenlere oturarak cankurtaranın gelmesini bekledi. Yukarıdan askerlere seslendim. Bir binbaşı çıktı. Kendisine Arvasî Bey'in rahatsız olduğunu, bir sandalye getirilmesi için emir buyurulmasını rica ettim. Bu ricamdan sonra bir sandalye getirdiler. Daha sonra cankurtaran geldi ve uzaktan birbirimize el sallayarak ayrıldık, vedalaştık”.

Cezaevinden çıktıktan sonra ülkücü gazete ve dergilerde yazılar yazmayı sürdürdü. Türkiye gazetesinde “Hasbihal” başlıklı köşesinde günlük fıkralar yazdı. Rahatsız olmasına karşın, bu gazetedeki gazetesindeki yazılarını ölümüne kadar sürdürdü. İstanbul Erenköy’deki evinde ruhunu teslim ederken daktilosunun başındaydı. Arvasî’nin cenaze namazını, akrabası olan Van Eski Müftüsü Seyyit Kasım Arvasî kıldırdı. Cenazesinde Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen binlerce kişi Fatih Camisi ile bahçesini doldurmuştu. Edirnekapı’da, damadı Reşat Yamankaradeniz’in yanında toprağa verildi.

Hz. Peygamber’in (sav) soyuna bağlı bir aileden geldiği için aslen “Seyyid” (Hz. Peygamber’in soyundan geldiğine inanılanlar genel olarak bu adla anılır) olduğu söylenen Ahmet Arvasi, savunduğu düşünceleri bir yazısında şöyle özetlemişti: “Ben, İslâm iman ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslâmı gaye edinen Türk Milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışında, asla ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıklardan gelsin, ister çoğunluktan gelsin, her türlü ırkçılığa karşıyım.”   

Özellikle ilk iki eseri olan Kendini Arayan İnsan ve İnsan ve İnsan Ötesi adlı kitaplarıyla tanınmış ve geniş ilgi toplamıştır. Eserlerinin tümü incelendiğinde; bütün çabasının imanlı bir gençlik yetişmesi yönünde olduğu görülür. Bunun için çırpınmış, kafa yormuş ve ölünceye kadar da bu yönünü değiştirmemiştir.

ESERLERİ:

ŞİİR: Sır (Ahmet Cezar Arvasi imzasıyla, 1955), Şiirlerim (Tüm şiirleri, 1989).

DENEME-İNCELEME: İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri (18 sayfalık bir kitapçık, 1965), Kendini Arayan İnsan (1968), İnsan ve İnsan Ötesi (1970), Dünyadaki Kaynaşmalar ve Milli Eğitimimiz (1975), Eğitim Sosyolojisi (1976), Türk-İslâm Ülküsü (3 cilt, Hergün gazetesindeki yazıları, 1983), Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz (1982), Doğu Anadolu Gerçeği (1986), Size Sesleniyorum 1 (Türkiye gazetesindeki yazıları, 1989), Hasbihal (6 cilt, Türkiye gazetesindeki yazıları, 1991), İlm-i Hal (2008), Hasbihal (Gazete yazılarından oluşan bu kitap daha sonra konularına göre ayrılarak: ‘Emperyalizmin Oyunları’, ‘Devletin Dini Olur mu?’, ‘Kadın Erkek Üzerine’ ve ‘İnsanın Yalnızlığı’ adlarıyla yayımlandı).

Gündem Haberleri

'Esad, Rusya'da Güvende'
Suriye'ye dönüşler iki kat arttı
Baas rejimi nedir?
Teğmenlere destek veren savcı açığa alındı
Şiddette sıfır tolerans algısı boşa çıktı