Çıkış nedenini özetleyecek olursak;8 MART 1957 yılında New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan işçilerin, çalışma koşullarındaki zorlukları dile getirmek amacıyla başlattıkları grev sonucunda, polisin saldırısıyla, çoğunluğu kadınlardan oluşan 129 kişi hayatını kaybettiği gündür. Yaşanan bu üzücü olayın üzerine, birçok ülkede yapılan kadın sempozyumlarında, kadın hakları konusunda çalışmalar yapılmıştır. Bunun üzerine 8 MART Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Bu nedenle dünya kadınlarının yüzyıllardır yürüttüğü özgürleşme mücadelesinin ifade edildiği bir gün haline gelmiş, Tüm Dünyada, kadınlar günü dâhil olmak üzere, anlam yüklenerek kutlanan birçok özel gün gibi, derin anlam ve içeriğindeki öneme rağmen, günün anlamına uydurulmuş süslü ve şişirme cümlelerle doldurulmuş günlerden biridir.
Bütünüyle içeriği unutulmuş 24 saate sıkıştırılmış, bir sonraki yıl aynı tarihte, yine tüm samimiyetsizliğiyle insanların bıkıp usanmadan tekrarladığı sahtelikler dizisi olmuştur bu günler. Toplum olarak sorunumuz kadın ya da erkek hakkı değildir . Var olan hakların kullanılamaması veya kullandırılmamasıdır.2017 yılına gelinmiş, dünyada her alanda gelişim ve değişim yaşanmış fakat insani, vicdani ve ahlaki yaşam düzeyimiz gerilemiştir. Eğitim düzeyi ile ters orantılı davranışlar ve anlayışlar artmıştır.
Maddiyatın arttığı günümüzde, sadece kadınlarımız açısından değil, her konuda maneviyat ölmekte, mutsuzluklar artmaktadır. İnsanı sevmek olmalı yapılan her işin özü. Bencilliklerin ağır bastığı, ben merkezli yaşamların hüküm sürdüğü bir yaşam olmamalı. Kadın ya da erkek hakkı diyerek bakılmamalı yaşantılara. Kadının ve erkeğin sadece cinsiyet farklılığı taşıdığı unutulmadan, insana yakışır olmalıdır yaşantılar ve yaklaşımlar. Bu anlamda en önemli görevin ailelere düştüğüne inanmaktayım. Kız ya da erkek evlat ayrımı yapılmadan büyütülmelidir çocuklar. Töre diyerek, namus diyerek heba edilmemeli, ya da sadece cinsel bir obje olarak bakılmamalı kadınlara. Toplumun gelişmesinde, nüfusun artmasında ve dünya döngüsünde yüklendiği büyük sorumluluk göz önüne alınmalı.
Kadının eş, anne, iş ve ev yaşamındaki yeri ve önemi unutulmamalıdır. Kadınlar; özlerinde sevgiyi başarıyı, özveriyi ve fedakârlığı barındıran mukaddes varlıklardır. Kadın olduğu için baskılamak, kısıtlamak ve hayattan soyutlamak değil, topluma şekil veren, değer katan bireyler olarak bakılmalıdır kadınlara. Kadına yüklenen her sorumluluğa ortak olmalıdır erkek. Kadına uygulanan taciz, tecavüz, töre cinayetleri gibi insanlık dışı davranışların önüne ancak sağlıklı aile ortamlarında büyütülen ve topluma kazandırılan nesillerle geçilebilir. Kişiler kendini geliştirmeli, güncel yaşama adapte olabilmelidir.
Her gün haberlerde, toplum cehaletinin kurbanı olmuş, gördüğü şiddet sonucu hayatını kaybetmiş kadınlar değil, yaptığı başarılı ve güzel işlerle hayata renk katan kadınlar konu olmalıdır artık. Toplumda yaşayan tüm bireyler, kadın erkek ayrımı yapılmadan, insanca yaşayabilmek ve yaşatabilmek için çaba göstermelidir. Devletimiz ve aileden sorumlu Bakanımız Sayın Fatma Betül SAYAN KAYA ise, kadına yönelik yapılan her türlü şiddete karşı daha duyarlı olmalı ve caydırıcı cezaların uygulanması yönünde çalışmalar yürütmelidir. Hayatın anlam bulması ancak kadın ve erkek bütünlüğünün sağlanması ile mümkündür.
Toplum huzurunun bozulmaması sadece ülkeyi yönetenler tarafından konulan kurallara ve cezalara bağlı değildir. Toplumda yaşayan bireylerin davranışlarında da ,her daim vicdan muhakemesi olmalı, insani özellikleri aşan durumların yaşanmaması için daha itinalı olunmalıdır. Kadını ve erkeği topluma kazandıran kişilerin yine kadınlar olduğu unutulmamalıdır. Buradan yola çıkarak şunu belirtmeliyim ki, kadınların yaşadığı toplumsal ve bireysel sorunların baş sorumlusu yine kadınların ta kendisidir. Demek ki biz kadınlar evlat yetiştirirken hayata dair her şeyi öğretmekte fakat insana dair bilinmesi gerekenleri evlatlarımıza yeterince verememekteyiz.
Hemcinslerimden ricam, vicdanlı evlatlar yetiştirelim. Vicdanı olmayan kişinin ne kadına, ne de erkeğe insani bakması beklenemez. Kadını en özel yapan kavramlardan biri annelik duygusudur. Bu nedenle başta evladını vatanımıza şehit vermiş olan tüm şehit annelerimize, kadınlar gününü münasebetiyle sevgi ve saygılarımı sunuyor sabırlar diliyorum. İnsanlık adına kutlanacak bir gün olduğunu düşünmediğimden, dileğim toplum olarak kadın ve erkek ayrımı yapmadan, insanlık için el ele verdiğimiz günlerimizin olmasıdır.
Tülay GAZALCI
Türk Eğitim-Sen Denizli Şubesi Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri