Bu girişimlerle birlikte başlayan sürecin sonunda, Atatürk'ün kurduğu Türk devletinin yönü fiilen değiştirilmiştir! O günlerde başlayan Türk milliyetçilerini ezme hareketi, Türkiye'yi Sovyetler Birliği korkusu yüzünden ve NATO üzerinden Amerika'nın arka bahçesi haline getirmiştir.
Yoksa başlangıçta Turancılığı, Cumhurbaşkanı İsmet Paşa yapmış, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın Ankara Büyükelçisi olan Von Papen aracılığı ile Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Killigil Paşa'yı Turanla ilgili sorunları görüşmek üzere Almanya'ya göndermişti.
Dönemin Genelkurmay Başkanı, Mareşal Fevzi Çakmak, Türkleri ayaklandırmak için Sovyetler Birliği'ne, zeplinle, Türk casusları göndermiş, fakat hepsi yakalanıp kurşuna dizilmişti.
İşte bu mesele, Türkiye'nin ABD emperyalizminin pençesine düşmesine sebep olmuştu!
***
Almanların yenilgisi kesinleşince İsmet Paşa telaşa kapılmış, Fevzi Çakmak'ı ekarte ettiği gibi Turancılık hareketlerinin sorumluğunu da İstanbul'da kendi çabasıyla bir dergi çıkaran edebiyat öğretmeni Nihal Atsız ve arkadaşlarına yıkmıştı. Fakat İsmet Paşa, Stalin'i kandıramamıştı.
Stalin, Almanya ve Türkiye'nin bu politikası üzerine, Almanlarla iş birliği yapan Kırım Türklerini, Çeçenleri, Ahıska Türklerini Sibirya'ya sürmüş, Türkiye'den de boğazlarda üs ve Kars-Ardahan'ı talep etmişti.
İsmet Paşa da çözüm olarak Atatürk'ün politikasını tamamen terk ederek, Türkiye'nin NATO'ya alınmasını sağlamıştı. Gladio da Türkiye'ye yerleşmişti. Bugün o hataların faturasını ödemekteyiz.
Oktay Sinanoğlu'na göre Yalta Konferansı'nda Stalin, Doğu Avrupa'nın Rusya'ya bırakılması karşılığında Türkiye'nin Amerikan nüfuz alanı haline getirilmesini kabul etmiştir.
Türkiye'nin milli devlet olmaktan çıkıp Amerikan yörüngesinde bir ülke haline getirilmesinin kısa hikâyesi böyledir.
***
Bir de sözde millî gayelerle, Türkiye Cumhuriyeti'nin Yunan kültürü temeline oturtulmak istenmesine karşı çıkmıştır Nihal Atsız...
Türkçülüğün teorisyeni Ziya Gökalp'ın "Türkçülük bir siyasi parti değildir" görüşüne rağmen Türk Milliyetçiliğinin siyasi parti haline getirilmesi, milliyetçi potansiyelin, NATO güdümlü politikalarda kullanılmasını ve kontrol altına alınmasını sağlamıştır! Öyle ki, bu kontrol sayesinde, T.C. tabelalarını indirenler, "Ne mutlu Türküm diyene" sözünden rahatsız olanlar devleti yönetebilmektedir. Kaderin cilvesine bakın ki AKP iktidarı tarafından resmi tabelalardan silinen T.C. ibareleri, bugünlerde CHP'li ve MHP'li belediye başkanları tarafından yeniden yazılıyor…
Türkçülük bir siyasi partiye sığmaz! Parti disiplini içinde el kaldırıp indirmek zorunda olan, insanlardan, Ziya Gökalp'ın beklediği gibi "ilmî, felsefî, bediî bir okul; kültürel bir uğraş ve yenilik yolu" açmaları beklenemez.
Türkçülük, milleti, siyasi ittifaklarla bölmek değil hangi partiye oy vermiş olursa olsun, halkın bütün kesimlerini kanatları altına almak, onları süratle yüce dileğe doğru sevk etmektir.
***
Batı'nın 20'nci yüzyıl başındaki en büyük korkusu "Turan" idi. Öyle ki İngiliz gizli servisi, uzmanlarını göndererek, bütün Türk Dünyası'nda araştırma yaptırmış ve bir rapor hazırlatmıştı.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, Orta Asya enerji kaynaklarına ulaşmak için Turancılığı kullandı.
1960 yılında Brüksel'deki NATO merkezinde, Türk subayı Atıf Erçıkan'a yanlışlıkla verilen NATO gizli belgesinde "Sovyetler Birliği yıkılacak ve ortaya 15 bağımsız devlet çıkacaktır. Bu devletlerden 5 veya altısı Türk cumhuriyeti olacaktır. Bu cumhuriyetler bir araya gelirse, yeni bir Nazi İmparatorluğu doğacak, Türkler dünyanın jandarması olacaktır. Türk Birliği, dünya için nükleer silahlardan da tehlikeli bir hal alacaktır. Bu çerçevede, Türklerin bir araya gelmesini ve Türkiye ile entegre olmalarını önlemek için şimdiden ne yapmak gerekir?" sorusu sorulmuştu!
NATO'nun bugünkü hedefi de ABD'nin Büyük Orta Doğu projesi ile de açıkladığı gibi Fas'tan Endonezya'ya kadar Türk-İslam dünyasını tam kontrol altına almaktır. Bu sebeple, Türkiye'yi Balkanlar'dan, Ege ve Doğu Akdeniz'den, Irak ve Suriye'den hava üsleri ve terör devletçikleri ile kuşatmış durumdadırlar!
Türkçülerin bugünkü ilk görevi, Türk devletini, emperyalist güçlerin kuklası haline gelmiş kadroların elinden kurtararak kuruluş rayına oturtmaktır.
Kaynak Yeniçağ: Arslan BULUT