GÜNEY İLÇESİNİN KISA SOSYOLOJİK TARİHİ
KISA TARİHÇESİ
İlçemizin Güney isminin geçtiği en eski tarihi kayıtlar 1530 tarihine aittir…
Atalarımızın Güney’e yerleşmeye başladığı tarih 1600’lü yılların başıdır.
1451’de Kütahya Sancağına bağlanan Lazıkıye/Denizli kazasının 1530 tarihinde kendisi dışında dört önemli nahiyesi vardır. vardır: Nahiye-i Lazıkıyye (DENİZLİ), Nahiye-I HONAZ, Nahiye-i İBSİLİ(Sarayköy civarı), Nahiye-i KAŞ-YENİCE ve Nahiye-i AYDOS(Aydaz/Aydoğdu
Güney ve Buldan 1530’da Kaş/Yenice (Günümüzdeki Yenicekent) nahiyelerine bağlı birer köy konumundadır. Sonrasında şehir kültürüne yatkın olan ticarete sıcak bakanlar Buldan’a yerleşirken geçimini hayvancılıkla sağlayan yörük atalarımız 1500 ile 1600 arasında yüz yıl kadar Yenice, Menderes Vadisi, Güney arasında göçer-gezer şekilde yaşadıktan sonra 1600 başlarında bugünkü Güney’in bulunduğu alana yerleşmişlerdir.
ATALARIMIZIN GÜNEY’E YERLEŞME GEREKÇELERI:
- Bulunduğu yerdeki doğal su kaynakları, pınarlar çeşmeler…
2- Yazın Menderes Vadisine göre serinlik, kışın da kuzey rüzgârlarına kapalı oluşuyla ısınmadaki kolaylık.
- Sapa bir yerde olması, hayvanlarını rahatça otlatacağı geniş alanlar olması.
- Yörüklerin tenha yerleri sevmeleri.
GÜNEY’IN İNSAN DOKUSU:
Güney’e gelen atalarımız: OĞUZLARIN BOZOK KOLUNUN GÜN HAN kolunda yer alan KAYI BOYUNA MENSUPTURLAR.
Kayı: Muhkem, güçlü demektir. Aynı grupta Bayat, Alkaevli ve Karaevlilerle yer alır. Bu boyun çeşitli aşiretleri içinde öne çıkanı da Sarıkeçili aşiretidir.
Denizli’in Türk egemenliğine kesin girişi olan 1206 tarihinden itibaren Denizli, Buldan, Güney, Çal, Eşme, Kula,Uşak, Kütahya, Bilecik, Domaniç ve Söğüt’e kadar uzanan bölgede Osmanlı Devletini kuran yoğun bir Kayı yerleşimi olduğu bilinmektedir. Nitekim Çal’da şu anda ayakta sadece minaresi kalan ve Kayı Minaresi ve Kayı Pazarı hatırası isimler yöredeki Kayı yerleşiminden dolayıdır.
Güney’e yerleşen atalarımızın Toroslar üzerinden geldiklerini bize sülale ve yer isimleri söyler: ALAYALILAR sülalesi ismini Alanya’dan alır: Alayalı >> Alanyalı demektir. Halen Alanya’nın yerlileri de Alanya’dan Alaya, insanından da Alayalı diye söz etmektedir. AKSEKİ soy adı ve sülalesi isimleri de atalarımızın Antalya ve Toroslar bağlantısının kanıtlarındandır. Her iki sülale mensuplarının Güney’de Belediye Başkanlıkları yapmış olması ve sosyal hayatta önde olmaları güçlü sosyal kimliklerinin ifadesidir:
TEKELİLER: Antalya Teke yöresinden gelen Teke yörüklerinin hatırasını taşır Güney’e.
BARAKLAR: Gaziantep yöresinde yaşayan Barak Türkmenlerinin hatırasını taşırlar. Barak havaları ve Barakovası
KOCAYÖRÜKLER: Adı üstünde göçer-gezerlik bir hayat tarzı olan yörüklük kültürünü anlatır.
KOCAKOYUNLAR: Yörüklerdeki hayvancılık kültürünüm hatırasıdır.
KILEVLİLER: Türkmen yörük obalarının isimlerindendir.
KIZILKEÇİLİLER: Karakeçili ve Sarıkeçili gibi boy ismidir. Koparan, Selendi ve Kula taraflarında yaygındır.
HARMANDALILAR: Orta asyada Harbendelu diye geçen Türk boylarının sonradan değişen ismidir Harmandalı. Harbendeluler Oğuz Türklerinin Avşar Boyunun Şamlu oymağına tabii gözükse de Oğuz Türklerinin Beğdili ya da Bayat Boyuyla da ilişkilendirilir.
SARI/SARILAR/SARIKANLI/SARICALAR/SARIVELİLER: Sarikeçili aşiretinden kaynaklanan isimlerdir. Sarıkeçili aşireti Orta Toroslardan batıya doğru; İsparta, Burdur, Denizli Aydın taraflarına dağılmıştır. Narlıdere, Yenicekent, Güney taraflarına da yerleşmişlerdir.
MAHALLE İSİMLERİ:
KARAAĞAÇLI: Halk arasındaki söylenişiyle: Karaşlı>> Karaağaçlı bizi İsparta’daki Şarki Karaağaç ile Denizli’nin ilçelerinden olan Acıpayam’ın eski adı olan Garbîkaraağaç halk arasındaki adıyla Asıkaraağaç’a götürür. Her iki ilçenin insan dokusu da Oğuzların Avşar oymağına bağlı Karaağaçlı aşiretidir ve Acıpayam’da Karaağaç Bey’in türbesi vardır. Bu bilgi de Güney’deki Karaağaçlı Mahallesini oluşturan insan dokusunun yine Toroslar’dan geldiğini gösterir. Yunanistan’da Batı Trakya’daki Türklerin yaşadığı önemli bir şehrin adı da Karaağaç’tır. (Bize ilk ve orta okul yıllarında; bu mahallede çok karaağaç varmış da onun için mahalleye Karaağaçlı>Karaşlı denmiş diye öğretildi.)
YAĞCILAR: Türkmen aşiretleri içinde bir boydur. Yağcı boyu 1650li yıllarda Adana yöresinde yaşarken daha sonradan Balıkesir tarafına göçmüşlerdir. Yağcılar Anadolu’da yaygın Türkmen oymaklarından birisidir: Yağcı Bedirli(Soma-Bursa,) Bergama, Balıkesir’de Yağcı/bedir yörük halıları. Yalvaç’ta Yağcılar köyü, Kerkük/Musul yöresinde Yağcı boyu… Güney’de 1980lere kadar gelen halı dokumacılığını Güney’e getiren yörükler ile halı dokumalarıyla ünlü Yağcı yörükleri arasında bağ düşünülebilir. (Bize ilk ve orta okul yıllarında; bu mahallede yağçıkarılıyrmuş da onun için Yağcılar denmiş diye öğretilmişti)
TİLKİLİK: Türkmen aşiretleri içinde bir boydur. Tilkiler Ve Tilkili isimleri yaygındır.: Tavas’ta Tilkili (Sonradan Altınova oldu), İzmir’de Tilkilik vardır. Şaman inancını yaşayan Türklerde Tilki ve Kurt uğurlu hayvanlardır. Suriye’de Afrin’de Tilkili oymağının varlığı bilinmektedir. Gaziantep, Mersin taraflarında yaygın olan bir oymaktır. (Bize ilk ve orta okul yıllarında;atalarımız buraya eldiklerinde tilki çokmuş da onun için buraya Tilkilik denmiş diye öğretildi.)
MEVKİ İSİMLERİ:
KANLIGÖL: Aslı KANGLI /göl’dür. Kanglıların tarih sahnesinde ilk görüldükleri yer Moğolistan’dır. Karahanlılarla yaşamışlar, 17 yüzyılda Hive Hanlığında yer almışlardır. Oğuz Kağan Destanı’nda “kağnı” arabasının icadı anlatılırken “Cansızı çeksin canlılar Kanga ile adınız Kangalug olsun…” diye geçer.
KANGLI; Kaşgarlı Mahmud’u Divân-ı Lûgati’t-Türk’te Kıpçaklardan büyük bir adamın adı diye geçer… Kanglıların Orta Asya Türk tarihinde önemli bir yerleri vardır. Kanglı >> Kağnı olmuştur
KARGILIK: Kargı ismi bizi Karkın Türk boyunun ismine götürür.
Karkın > Kargın > Kargı şeklindeki bir ses değişmesi ve düşmesi Türkçemizde ola gelen bir ses olayıdır. Buradan hareketli Güney’in Kargı-lık mahallesinin adının Karkın’dan geldiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Yoksa yörede kargı çok yetişiyormuş da onun için adı Kargı-lık olmuş izahı çok havada kalan bir izah olur.
TOLAZ: Kırgızistan’ın Talas bölgesinin isminin Anadolu’ya taşındığı bilinmektedir. Kayseri’nin Talas ilçesi buna örnektir. Tolaz mevkisinin iklim ve coğrafi konumunun dile olan etkisi göz önüne alındığında Talas > Tolaz ses değişiminin bir sonucu olarak yöreye Tolaz isminin verildiği kuvvetle muhtemeldir.
CİNDERE: Bucak/Bayır Türkmenlerinin yaşadığı Afrin bölgesinde CİNDERES köyü vardır. Cindere köyümüzde bir sülalenin isminin Bağdatlılar bir diğerinin da Araplar olması Cindereye yerleşen Türkmenlerin geliş kaynağıyla ilgili bize birip ucu vermektedir.
DÜĞER/DÖĞER: 24 Oğuz boyundan birisinin ismidir. Güney’de toprak damlı evlerde ana taşıyıcı ağaçta “düğer/döğer” ismi yaşatılıp gelmiştir.
SONUÇ
Güney’e gelen atalarımız: OĞUZLARIN BOZOK KOLUNUN GÜN HAN kolunda yer alan KAYI BOYUNA MENSUPTURLAR.
Atalarımız Güney’e geldikleri ve yerleştikleri tarihte kendilerinden önce bu yerleşim yerinde yaamış olan başka bir antik şehre vb rastlanmamıştır.
Bazıkaynaklarda yörede bulunduğu ifade edilen SALA adlı bir antik şehirden söz edilirse de bu şehrin henüz nerede olduğu konusunda arkeologlarca bir yer tespiti yapılmış değildir. Bu konudaki bilgi kaynağı PAÜ Arkeoloji Bölüm Başkanı, PAÜ Arkeoloji Enstitüsü Müdürü ve Laodikya Kazıları Başkanı Prof. Dr. Celal ŞİMŞEK’tir…
Bütün bu bilgiler bize gösteriyor ki: Güney’in bulunduğu yere ve yöresine yerleşen atalarımız o günden bugüne geleneklerini, örfünü ve âdetlerini kullandıkları kelimeleri vb koruyarak gelmişlerdir. Dışarıya kapalı ve göç almayan üstelik de göç veren bir yer olmasından dolayı da etrafın kültüründen etkilenme olmamıştır.
Bu yazımın Güney’imizin güzel insanlarının atalarıyla ilgili meraklarına; nereden geldikleri ve ne olduklarıyla ilgil merak ettikleri sorulara cevap olursa kandimi mutlu hissederim.
Bu vesileyle kalbi Güney sevgisiyle çarpan bütün Güneyli hemşehrilerime ve Güney sevdalılarına kalbî sevgi, saygı ve selâmlarımı sunuyorum… 15 Ocak 2021
Emekli Öğr. Gör. Şerif KUTLUDAĞ
Uzmanlık alanı: Halk Bilimi / Folklor
Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi
GÜNEYCE KELİMELER –SEÇKİ-
Düğünlerde “okucu”lar dolaşır;
Karşılığa “okuntu” da denirdi.
Gelin ile ilk gezmeye gidilir;
Bu gezmeye “El öpüsü” denirdi…
Devrilince bir çuval yan üstüne;
“Tengildi” de düştü yere denirdi.
Kumaş, kağıt makas ile kesilir;
Makasa da bizde “sındı” denirdi…
Omuza da “çiğin” denir nedense;
Bağrının yanına “yağrın” denirdi.
Girince sancıya “batar” denilir;
İğne batırmaya “sançmak” denirdi…
Yusyuvarlak iri taşa “yumurka”
Ufağına “alama” da denirdi.
Kış boyunca toprak damda gezinir;
Ya “yoğarlak” ya da “yuğga” denirdi…
Üzüm “salkım”, ufağına bir “budak”
Küçüğüne işte “çılkım” denirdi.
Sözü bile ağzına da baktırır;
Boş sözlere “yanşanmak” da denirdi…
Ötedeki bir yerlere “ökürde”
Canavara “börtü böce” denirdi.
Eskiçamlar bardak olur haliyle,
Çam bardağa bizde “senek” denirdi…
Bir bebeğin tazesi de “gacı”ydı
Ebeye de “gocana” da denirdi
Yoğurtları toprak yapı “boduç”ta,
Ağaya da yer yer “gagam” denirdi…
İki tarla arasında sınıra,
Bazen “anlık” bazen de “an” denirdi.
Taş duvara “irim” denir tarlada
Taş yığına işte “çağıl” denirdi.
“Hayat” evin merkeziydi elbette
“En arkaya evde “gerard” denirdi.
Derme çatma balkona da “ayazlık”
Baş direğe bizde “döğer” denirdi…
Şerif KUTLUDAĞ, ŞİİRLERLE DENİZLİ, Sayfa,128 Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları No 4- DENİZLİ 1. Baskı; 2010 , 5. Baskı 2017
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
Bkz. Yrd. Doç. Dr. Turan GÖKÇE, XVI ve XVII. YÜZYILLARDA LÂZIKIYYE (DENİZLİ)KAZÂSI, Türk TarihKurumu, Ankara 2000
Faruk SÜMER, Oğuzlar (Türkmenler), Tarihleri-BoyTeşkilatı-Destanları AÜ. DTCF Yay.170 1972 Ankara
Kaşgarlı Mahmud, DÎVÂNU LUGÂTI'T-TÜRK : Türk Dilleri Sözlüğü), 1074
Prof. Dr. Bahaddin ÖGEL, TÜRK MİTOLOJİSİ, Türk Tarih Kurumu Yay. 1998 ANKARA
Cevdet TÜRKAY, Başbakanlık Arşiv Belegelerine Göre Osmanli Imparatorluğunda OYMAK, AŞİRET ve CEMAATLER, Istanbul 1979
Yard. Doç. Dr. Osman YORULMAZ, MOĞOL İSTILASI SONRASI KAGLILAR, TDK Ankara 2015
Şerif KUTLUDAĞ, Yaşamın İçinden Folkloruyla GÜNEY, Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2. Baskı 2019