Toplumda bir güvensizlik duygusunun ve moral bozukluğunun yaşanması.
Evde, işyerinde, sosyal medyada, üniversitelerde hatta hastanelerde bile konuşulan, kafe de yandaki masadaki tartışmanın konusu olan,otobüste birkaç dakikalık yolculukta, esnafın ayaküstü sohbetinde bile sorduğu soru aynı: “Ne olacak bu memleketin hali?”
İktidar yanlısı, muhalif, zengin, fakir ayırt etmeksizin mutsuzluk, motivasyon düşüklüğü ve derin bir çöküntü hali topluma yayılmış durumda. Kişilerde belirsizliğin yarattığı genel bir isteksizlik ve karamsarlık da sık görülüyor. tüm bu belirtilerin toplumsal depresyona işarettir. Toplumsal depresyonu toplumun kitlesel bir çöküntü yaşaması, kişilerin sosyal hayattan zevk almamaya başlaması, enerji ve isteklerinin azalması, gelecek kaygıları ve belirsizliklerinin artmasına toplumsal paniğe sebep olmaktadır
Bu duygu durumunu anlamak için psikiyatr olmaya gerek yok !
SALGIN GİBİ NEDEN YAYILIYOR ?
Toplumu oluşturan bireyler ülkede yaşananlar hakkında olumlu düşünürse iyi, olumsuz düşünürse kötü duygular yayıyor. Toplumun geneli olumsuz düşünmeye başladığında hastalık gibi bu durum ise mevcut kitlesel çöküntü dalga dalga tüm fertlere yayılıyor, olumlu düşünen insanları da etkiliyor, her ortamı karamsarlık duyguları kaplıyor.Ülkede yaşanan yönetimsel krizler, terör ve doğal afetler toplumsal depresyonu tetikler.
Son dönemde her gün yolsuzluk haberleriyle yatıp kalkıyoruz. Milletçe güven kaybı yaşıyoruz. Gerçekten bir yolsuzluk mu yapıldı yoksa yapay bir sorun mu yaratılmaya çalışılıyor bunu henüz bilmiyoruz. Ama bu haberler halkta bir şüphe yarattığı için toplumsal bir kriz zaten ortaya çıkmış durumdadır.
Bu haberler ne hissettiriyor?
İnsanlar etik ve ahlaki unsurların zedelendiğinden şüphelendikleri zaman çalışma motivasyonları düşer. Kendilerini aldatılmış hissedebilir. Özellikle de geçim sıkıntısı içinde zar zor yaşamını sürdürmesine rağmen ahlakıyla çalışan insanlarda bu daha büyük bir tepkiye ve çöküntüye neden olur.
Bu durumda kimlere sorumluluk düşüyor?
En başta yöneticilerin, sonra da halkı etkileme gücü bulunan yazar, düşünür, sanatçı ve sivil toplum kuruluşlarının medya veya sosyal medya aracılığıyla farklı kesimleri ayrıştıran, keskin açıklamalarda bulunmak yerine yatıştırıcı ve uzlaşmacı bir dil kullanmaları gerekiyor. Aksi takdirde toplumsal depresyon çok daha tehlikeli olan toplumsal panik atak şiddete dönüşebilir.
BU DURUM NEDEN TEHLİKELİ
Mevcut karamsar tablo ve gelecekteki belirsizlik nedeniyle ekonomik krizler ortaya çıkıyor.. Yatırımlar duruyor, iflaslar ve işsizlik artıyor. Ekonomik gücü olan kesim parasını yabancı para birimine çeviriyor. Borsada hissesi varsa onu satıyor. Elinde değerli gayrimenkuller varsa bunları elinden çıkarmaya çalışıyor.
Sosyoekonomik seviyesi düşük olan kesim ne yapar ?
O kesim de tepkisini sokağa çıkarak gösteriyor. Fanatikleşmiş ve karşıt görüşlü kitleler sokağa çıkınca kaos başlıyor. Çünkü o andan itibaren çatışma zemini oluşuyor ve iç karışıklıklar çıkabiliyor. Özellikle de dar gelirli ve eğitim seviyesi düşük olan kesimde bu durum daha çok görülebilir.
Çünkü kişiler kendilerini değerli hissetmedikleri zaman umutsuzluk, belirsizlik, karamsarlık gibi depresyon faktörleri ortaya çıkıyor. Yöneticilerin bireylere değerli olduklarını hissettirmesi gerekiyor.
Bu süreç insanların ruh halini nasıl etkiledi?
Toplumsal depresyonda yaşanacağını söylediğimiz belirtiler ortaya çıktı. Zaten tüm bunlar yaşanıyorken hangi kesimden olursa olsun bir kişinin “Ben bu gece eğleneyim, alışverişe çıkayım” demesi mümkün mü? Ya da eşiyle, işiyle, çocuğuyla ilişkisini hiçbir şey olmuyormuş gibi sürdürmesi mümkün mü?
Hali vakti yerinde, hayatta bir sorunu olmayan kişiler için bile değil...
insanlar parasız,alım gücü az. yaşamadıkları gelecek te borç içinde.. ekonomi sıkıntılar büyük..
Unutmayalım, bu ülkede yaşanan bir sorun hepimizi etkiliyor. Batarsak hepimiz batarız.
Yanlış giden şeyler varsa neme lazımcı davranışlarla anı kurtarmaya çalışan her birey, toplumun yaşayacağı her olumsuzluktan sorumludur.
Sevgilerimle..