Kürt Güvenlik Güçleri, İşgal ettikleri Bölgelerde insanları Evlerinden Zorla Çıkarıp Evlerini Yaktı ve Yıktı. Amaç bölgeyi Kürtleştirmek.
Irak Başbakanı Haydar İbadi, Irak'ın kuzeyindeki yönetime bağlı Asayiş güçleri tarafından haksız yere tutuklanan ve aileleri tarafından şimdiye kadar kayıp yakınları hakkında bilgiye ulaşamayan sivillerin konusu hakkında soruşturma başlatılması emrini verdi .
Kerkük'te tutuklu yakınları mahkeme kararı olmadan tutuklanıp Süleymaniye ve Erbil'e götürülen yakınlarının serbest bırakılması için gösteri yaptı.
Kerkük Valisi Rakan Sait, ”Tutuklu kişilerin sorunlarının çözümü için bir komisyon oluşturarak Irak İnsan Hakları Komiserliği ile görüşeceğiz. Tutuklu yakınlarından, mağdur olanlar hakkında hazırladıkları dosyalarını yakın zamanda bize teslim etmelerini istiyoruz. Kısa zaman içerisinde bu dosyaları hükümet ve ilgili yerlere ileteceğiz.” ifadesini kullandı.
Mahkeme izni gösterilmeden Irak'ın kuzeyindeki yönetime ait güvenlik güçlerinin oğlunu gözaltına aldıklarını belirten Hedle Ali adlı Irak vatandaşı ”Oğlum 11 yıl önce Kürt güvenlik güçleri tarafından evden alınarak Süleymaniye’ye götürüldü. Hiç bir gerekçe gösterilmeden yıllardır tutuklu olan oğlumun serbest bırakılmasını istiyorum.” dedi.
10 Nisan 2003-16 Ekim 2017 gününe kadar yani 14 yıldır Irak Türkleri kendi öz yurdunda ırkçı ve şovenist Kürt partileri ve bu partilere ait Peşmerge, Asayiş ve Kürt istihbaratı (KDP'ye ait Parastin ve KYB'ye ait Zenyari) tahakkümü altında garip ve esir olarak yaşıyordu.
Nisan 2003’te Irak ordusu Kerkük'ten çekildi, kentteki tüm inisiyatif peşmerge ve Kürt siyasi partilere bağlı Asayiş güçlerine kaldı. KYB ‘nin istihbarat örgütü Zenyari, KDP'nin istihbarat örgütü Parastin ve iki partiye ait Asayiş güçleri Türkmen ve Arapları fişliyor, keyfi tutuklama, fidye, suikast, işkence, tehdit, dayak ve adam kaçırma olaylarına karıştıklarını bilmeyen yoktu. Bu güçleri MOSSAD ve CIA'ın eğittiği de bilinmektedir.
Kürt Asayiş’ine Bağlı Tutuklama ve İşkence Merkezleri
KDP ve KYB Irak’ın Kuzeyinde iki ana partidir. Her birinin Asayiş olarak bilinen kendi özel güvenlik güçleri vardır. Hem KDP’nin hem de KYB’nin Asayiş güçleri Irak’ın Kuzeyindeki yönetime bağlı İçişleri Bakanlığı’ndan bağımsız olarak çalışmakta ve kendilerine ait tutuklama merkezleri işletmektedir. Her iki gücün elinde binlerce tutuklu bulunmaktadır.
Asayiş’e ait tutuklama merkezlerinde yapılan görüşmeler sırasında, tutuklular İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne (Human Rights Watch) Asayiş güçlerinin kendilerini demir çubuklarla ve diğer araçlarla dövdüklerini, uzun süreler boyunca baskı altında tuttuklarını ve kendilerini birkaç gün boyunca gözü bağlı ve kelepçeli bir şekilde tuttuklarını belirtmişlerdir. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü tutukluların çoğunluğu uzun süreler boyunca tecritte tutulduklarını belirtmiştir. Bazı istisnalar dışında, İnsan Hakları İzleme Örgütü Asayiş tutuklama merkezlerinin çok kalabalık olduğunu ve hijyen standartlarına uygun olmadığını saptamıştır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü ayrıca Asayiş güçlerinin yüzlerce tutukluyu yasal belirsizlik içinde tuttuğunu, tutuklanmaya itiraz etme hakkı dahil olmak üzere, adil yargılanma hakkından yoksun bıraktığını da saptamıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından araştırılan ve Asayiş tarafından tutuklu bulunan kişileri ilgilendiren yüzlerce durumda, Irak’ın Kuzeyindeki yönetim yetkilileri tutuklulara yönelik herhangi bir suç isnadında bulunmamış ve tutukluların yakınlarıyla veya avukatlarıyla görüşmesine izin vermemiştir. Buna ek olarak, tutuklular ne sorgu yargıcının önüne çıkarılmış ne de makul bir süre içinde yargılanmıştır. Tutukluların tutuklanmaya karşı itiraz edebilecekleri bir merci de bulunmamaktadır.
Diğer bazı durumlarda cezası kesinleşmiş mahkumların mahkumiyet süresi bitmesine karşın hala cezaevinde tutuldukları saptanmıştır. Bunların çoğunluğunun yasal durumlarının ne olduğunu, daha ne kadar süre tutuklu kalacaklarını ve durumlarının ne olacağını bilmedikleri ortaya çıkmıştır. Rapora göre, gözaltındaki kişilerin ailelerine bilgi verilmiyor, nerede ve neden tutuldukları açıklanmıyor. Yargılamadan veya tutukluluğunun hukuksuzluğu ile mücadele etme şansı bile tanımaksızın insanları süresiz bir şekilde tutmak acımasızca ve hukuk dışıdır,
Kürt Sorumlularını Eleştiren Kişilere Karşı Fiziki ve Silahlı Saldırı
KDP ile KYB başkanlarını ve üst düzey sorumlularını eleştiren kişilere karşı sistematik bir saldırı gözleniyor. Fiziki saldırıların cinayete kadar gidildiği, saldırılarda KDP’nin istihbarat servisi Parastin ile KYB istihbarat servisi Zenyari’nin parmağı olduğu vurgu yapılıyor. Af Örgütü şunları belirtti: “Çoğu zaman fiziki saldırılar olan ama bazen cinayete kadar varan bu saldırılar genellikle bir çok insan tarafından Parastin ve Zenyari elemanları olduğu yada bu organlarla ilişkide oluğundan şüphelenilen kimliği belirsiz sivil silahlı adamlar tarafından gerçekleştiriliyor.” Bu iki istihbarat örgütü hiç bir mahkeme tarafından denetlenmemektedir. O yüzden yapabileceklerinin pek sınırı yoktur.
Türkmen şehri Erbil’de bulunan Selahaddin Üniversitesi’nde İngilizce bölümünde okuyan ve İşmani gazetesinde çalışan 23 yaşındaki Zerdüşt Osman, “Barzani’nin kızıyla aşk yaşıyorum” başlıklı yazısında, Mesud Barzani’nin damadı olsam yoksulluktan yakayı kurtaracağım temasını espiriyle kaleme almıştı. Osman’ın işkence edildikten sonra kafasına iki kurşun sıkılarak öldürüldü.
Kürt asıllı Avusturya vatandaşı öğretim görevlisi Dr. Kemal Seyyid Kadir, yıllar sonra döndüğü memleketine, KDP istihbarat servisi Parastin’in tarafından kaçırıldı, daha sonra tutuklandı. Kadir Sırf Barzani ve ailesini eleştiren yazılar yazdı diye yıldırım hızıyla 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Irak Türklerinin yoğun yaşadığı bölgelerde onlarca İstihbarat örgütü ve bunun dışında her mahallede Kürt Asayiş güçleri ve güvenlik birimlerine rağmen bombalı eylemler, adam öldürme, kaçırma, tehdit ve fidye isteme olayları özellikle Türkmenleri hedef alıyordu. Bu olayların arkasında siyasi bir hedefin olduğu ortadaydı, amaç Türkmenleri ata yurdundan göçe zorlamaktı. Kürt grupları, etnik temelli bir yapı kurarak, binlerce masum insanı, Kürtlerin hedefi haline getirdiği ortaya çıktı.
Fanatik ve Irkçı Bir Kuşağın Yetiştirilmesi
Kürt grupları, Kürt ırkını yücelten politikaları, Kürtlerin kendi etnik hedefleri için tehdit oluşturduğunu düşündükleri herkesle kavga etmeye başladılar, fanatik ve ırkçı bir kuşağın ortaya çıkmasını teşvik ettiler, düşünün vatandaşı oldukları ve yaşadıkları ülkenin (Irak’ın) hakim dilini hiç bilmiyor ve öğrenmekte istemiyordu. Bölgede yaşayan Türkmen, Arap, Hıristiyan ve diğer toplumları Kürtçe konuşmaya zorluyor ve baskı altında tutuyordu.
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) Raporları
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) yayınladığı raporda: Türkmen ve Arapları zorunlu göçe tabi tutmak ve evlerini yıkmakla suçladı.
Uluslararası Af Örgütü Beyrut bölgesel ofisinin araştırmadan sorumlu direktör vekili Lynn Maalouf, "Kerkük'te yetkililer inkar edilemez bir şekilde ciddi bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıya, ama bu insanların evlerinin yıkılmasını ve yüzlerce insanın yerlerinden edilmesinin gerekçesi olamaz. Bundan etkilenenler, halihazırda ülkeyi saran şiddet nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan kişilerdir. Şimdi onlar yine zorla yerlerinden ediliyor veya evsiz hale getiriliyor. Kürt yetkililer derhal sivillerin mülklerinin yasadışı yıkımına ve zorla yerinden edilmelere bir son vermelidir. Askeri bir gereklilik olmaksızın gerçekleştirilen kasti yıkımlar bir savaş suçudur. Kişilerin kendi güvenlikleri ya da askeri mecburiyet gerektirmedikçe sivillerin yerlerinden edilmesini emretmek de bir savaş suçudur" dedi.
Uluslararası Af Örgütü'ne konuşan Muhayman, Kerkük kentinin Vahid Haziran mahallesinin Manşiya bölgesine askeri üniforma içinde erkeklerin nasıl geldiğini ve sakinlere sabah bölgeyi terk etme emri verildiğini anlattı. Ertesi gün sabah ise zorla tahliye edilmişlerdi ve o gece geç saatlerde evleri dozerlerle yıkılmıştı.
İnsan Hakları Örgütü Peşmerge ve Kürt Güçlerine Yönelik Suçlamalarına Kanıt Olarak, Yıkılmış Evlerin Fotoğrafı
Muhayman şöyle konuştu: "Peşmerge tarafından kendi köyümden çıkmam emredilmişti, ben de burada yeni bir ev inşa ettim. Şimdi tekrardan evsiziz ve hepimiz erkek kardeşime sığınıyoruz. Nereye gitmemiz bekleniyor?" Muhayman, yüzlerce evden oluşan mahallenin yerle bir edildiğini ve sadece on evin kaldığını anlattı.
Evi yıkılan Kerkük şehrinin bir sakini olan Ahmet de traktörler ve dozerler mahallesine girerken eşyalarını kurtarmaya çalışan sakinlerin kaotik görüntüsünü tarif etti. Ahmet, bir komşusunun evinin yıkılmasından sonra üzüntüden kendini vurduğunu anlattı. Diğer sakinlerle konuşan Uluslararası Af Örgütü, Ahmet'in bu ifadesini doğruladı.
Bir vatandaş Kürt güvenlik güçleri için "Bizi evden zorla çıkarıp evimizi ateşe verdiler... buldozerler de getirmişlerdi. Tüm köy yok olana kadar evleri sırayla yıktılar..." ifadelerini kullandı.
Uluslararası Af Örgütü, Türkmen ve Arap evlerinin ve köylerinin Peşmerge güçleri tarafından yıkılma ve kişilerin zorla yerlerinden edilmelerinin tekrar eden biçimde gerçekleştiğini belgelemiştir.
Uluslararası Af Örgütü, peşmerge güçlerini Musul, Kerkük ve Diyala’da binlerce evi yıkmakla ve sivilleri zorla göç ettirmeye çalışmakla suçladı. İnsan hakları örgütü peşmergeye yönelik suçlamalarına kanıt olarak, yıkılmış köylerin uydu görüntülerini ve Musul, Kerkük ve Diyala eyaletlerini ziyaret eden ekiplerinin çektiği resimleri sundu.
Af Örgütü'nün Paylaştığı Uydu Fotoğraflarında Irak'ın Kuzeyindeki Yıkım Görülüyor, Toplam 897 Binadan Yıkılan Ya da Hasar Gören 700 Bina (Kırmızı), Sağlam olan Binalar (Yeşil).
Kürtlere ait (Yeşil) olan evlere dokunulmamış.
Bu Uydu Gönüntüsü Peşmergenin İsgal Ettiği ve Kontrolü Altındaki Köylerin Kasıtlı kitlesel Yıkımına Delil Oluşturur Nitelikte. Amaç bölgeyi Kürtleştirmek.
Uluslararası Af Örgütü, Uydu görüntüleri Peşmerge kontrolü altındaki köylerin kasıtlı kitlesel yıkımına delil oluşturur nitelikte. Ayrıca, yıkıma ilişkin süreklilik arzeden durumun ise genellikle Peşmerge’nin ya da Kürt güvenlik güçlerinin, söz konusu bölgeyi işgal ve kontrol altına aldıktan sonra meydana geldiği belirtildi. Örgüt, Musul, Kerkük ve Diyala’ya bağlı 21 köy ve kasabayı ziyaret etti, 120 görgü tanığıyla konuştu, 62 köyün uydu haritalarını inceledi.
İnsan Hakları Örgütü Peşmergeye Yönelik Suçlamalarına Kanıt Olarak, Yıkılmış Köylerin Uydu Görüntüleri-Kerkük
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Kürtlerin Kerkük'te yerinden olmuş Türkmenlerin kenti terk etmeye zorlamakta olduğunu bildirdi. Türkmenlerin Asayiş güvenlik güçlerince kimliklerine el konulduğu, karşı çıkanların da taciz edildiği belirtildi. Türkmen unsurların Irak'ın başka bölgelerine hareket etmeleri yönünde baskı uygulandığı da raporda dile getirildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu müdür yardımcısı Lama Fakih konuyla ilgili olarak, "Kürtler, Türkmenleri rahatsız etmeyi bırakmalı ve yasa dışı olarak Kerkük'ü terk etmeye zorlamamalıdır" açıklamasında bulundu.
Af Örgütü'nün üst düzey danışmanı Donatella Rovera, "Sivillerin zorla yerinden edilmesi ve evlerin yıkılması savaş suçları anlamına gelebilir. Çoğu geçim kaynaklarını, mülklerini kaybetti ve çoğunun evleri yıkıldı, dönecek bir yerleri kalmadı " dedi.
Kürt Güvenlik Güçleri Tarafından Sivillerin Zorla Yerinden Edilmesi, Kasten ve Sistematik Olarak Evlerinin yıkılmasının görüntüsü
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Ortadoğu Direktörü yardımcısı Joe Stork, “Kerkük ve Musul’da Kürt güvenlik güçleri meşru askeri gerekçe yokken sivillerin evlerini yıktı fakat Kürtlere ait olan evlere dokunmadı” dedi.
Irak'ın Kuzeyindeki yönetimin Dışişleri Sorumlusu Yardımcısı Dindar Zebari: “Başka şansımız yok, kasabaya girmeden önce herşeyin güvenli olduğundan emin olmak için yıkabildiğiniz kadar yıkıyorsunuz” dedi.
Uydu fotoğrafları sivillerin evlerinin yıkımı güvenlik gerekçesi ortadan kalktıktan çok sonra gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Af Örgütü'nün raporu, 13 köy ve kentte yapılan saha araştırmalarının yanı sıra 100'den fazla görgü tanığı ile evini terk etmeye zorlananların ifadelerine dayandırıldı. Kürt gruplarının ele geçirdiği bölgelerde güttüğü tehcir siyasetiyle savaş suçlarına imza attığı görülmektedir. Amaç bölgeyi Kürtleştirmektir.
Talan Edip, Evleri Yıkıp Yaktılar
Irak’taki Türkmen yerleşim bölgelerindeki Türkmen evleri de peşmerge tarafından bir bir yıkıldı. Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi, “Vali, Kürtlerin topraklarımızı gasp etmesine ses çıkarmıyor”diye konuştu.
Eski Kerkük Vali Yardımcısı İsmail el-Hadidi: "Kerkük içinde 1 Haziran, kentin güneyinde de Kutan, Kuşkaya ve Karatepe köyleri Kürt güvenlik güçleri (Peşmerge) tarafından boşaltıldı. 100'e yakın evin bulunduğu Kutan köyü tahliye edildikten sonra köydeki 40'tan fazla ev yıkıldı. Bunların yanında en az 400 hanelik Karatepe köyündeki halk da zorla göç ettirildi. 20'den fazla köy yakıldı. Olayın bir ilginç tarafı ise hiç tanımadığımız ve köyleri yakan gruplar evleri de talan etmeye başladı." şeklinde konuştu.
Kerkük'ün güneyindeki Kutan köyü sakinlerinden İlham Abbud, "Kim olduklarını bilmediğimiz güvenlik güçleri köyümüze gelip önce tüm erkekleri alıp götürdü. Daha sonra da kadın ve çocukları köyün dışına çıkardı. Savaş uçaklarının köyü bombalayacaklarını bu nedenle köyden uzaklaşmamız gerektiğini söylediler. Köyü hemen terk ettik. Kısa süre sonra tanımadığımız kişiler gelip köyümüzü talan ederek, evlerimizi yıktılar. Tüm eşyalarımız yıkılan evlerin altında kaldı. " diye konuştu.
Haksız ve kanunsuz tutuklama, göçe zorlama, tehdit, işkence, rüşvet ve yolsuzluğa adı karışan Kürt kökenli Kerkük İlçe ve Kasabalar Emniyet Müdürü Albay Serhat Kadir: "Bu köylerin sınırda olması Kerkük'ün güvenliğini tehdit etmektedir. Bu köylerin boşaltılması kentin güvenliği için yapılan bir uygulamadır." ifadesini kullandı.
İnsan Hakları Raporu tam 80 sayfa, yıkılan evler raporda ele alınıyor. Yıkımlar Kürtlerin kontrolünün dışında yer alan Kerkük ve Musul bölgelerinde yoğunlaşıyor. Bu bölgelerde Bağdat hükümetinin kontrolü çok zayıf olduğu için esas kontrol Kürtlerin elindeydi. İnsan hakları gözlemcilerine göre Kürtler, Kerkük’te 17 köy ve kasabada, Musul’da ise 4 köy ve kasabada ‘kanun dışı’ yıkımlar yaptı. Ortadoğu İnsan Hakları Sorumlusu Joe Stork’a göre, bu yıkımlarının Kürt güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirildi. Rapora göre, insan hakları gözlemcileri Kerkük ve Musul bölgelerinde yıkılan evleri yakından inceledi. Raporda yer alan bilgiye göre, Kürt güçlerinin bölgeye girdikten sonra yaptıkları yıkımı uydu resimlerinden tespit ettiler.
Bu yapılanlar savaş ve insanlık suçu değil midir? Sivillerin tehdit edilmesi, kaçırlması, zorla yerinden edilmesi, dozerle evlerinin yıkılması ve yakılması, İsrail'in Filistin'e yaptığına benzemiyor mu? İnsanlara sesleniyorum; bu yapılanlar hangi insanlığa, hangi ahlaka, hangi hukuka, hangi vicdana, hangi dine sığıyor?
Yıllarca Kürtler mağdur ve mazlum edebiyatı yaptılar! Bırakın bu mağdur ve mazlum edebiyatını siz mazlum değilsiniz, zalimsiniz zalim.
Haziran 2011’de “Irak Kürtleri, Irak‘tan Toprak Talep Ediyor!” başlıklı yazımda şöyle demiştim: “Kürtler, kendilerine ait olmayan toprakları ısrarla talep etmeleri ve bölgeyi sürekli kargaşa ve kaosa sürüklemeleri, bölge insanları ve devletlerinin sabrını taşırmaktadır. Bilinmelidir ki başkalarının haklarına tecavüz eden Kürtler, Kürt toplumunun sonunu getirecektir.”
Bölgesinde bulunan ülke ve toplumlarla uyum içerisinde, birlikte yaşama niyet ve iradesine sahip olmayan Kürt grupların dolduruşa gelerek büyük devletlerden medet umarlar. Büyük devletler, çıkarları doğrultusunda kullandığı bu grupları, işleri bitince kaderlerine terk ederler.
16 Ekim 2017 Türkmen şehri Kerkük olayı, Iraklı Kürtler için tarihinin en büyük kırılması, hezimeti ve travması olarak kayıtlara geçecektir. Geçmişte olduğu gibi Kürtler silah sesini duyduklarında (1947, 1975, 1988, 1991 ve 16 Ekim 2017’de) yanlış tarafta olduklarını gördüler, ama Kürtler tarihin tekerrür edeceğini hesaba katmazlar ve derste almazlar. Batılı devletler (ABD, İsrail, İngiltere, Fransa…..) ipiyle kuyuya inen, kuyuda kalır!
Ali Kerküklü