Geçtiğimiz hafta sonu yapılan CHP kurultayı, parti Genel Başkanı’nı değiştirme kurultayından daha çok ‘2028 Cumhurbaşkanı adayını belirleme’ kurultayıydı… Öyle de oldu zaten… Ülkemizde genel başkanlar pek kongre kaybetmezler ama Kılıçdaroğlu kaybetti ya da kaybettirildi…
90’lı yıllarda İtalya’yı sarsan Temiz Eller Operasyonu’nun savcısı Antonio Di Pietro, 2012’de yapılan bir röportajda, ülkede ne değiştiği sorulunca şu cevabı verecekti: “Her şey değişti ama hiçbir şey değişmedi… Dün iktidar, paraya erişim için kullanılıyordu… Bugün ise para, iktidara erişim için kullanılıyor… Sadece roller değişti…”
Genel başkan adaylarının Selahattin Demirtaş’a selâm yollama yarışına girdiği ve orada bulunan milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticisi, delege gibi unsurların bu selâma ya alkışla eşlik ettiği ya da suskunlukla onayladığı bir kurultayın diğer belirleyici özelliğini de vurgulamak gerekiyordu!..
***
İnsanlar ve kurumlar gittikçe daha çok birbirine benziyor… Tıpkı estetik ve botoks operasyonlarıyla tek tipleşen insanlar gibi… Aradaki fark azaldıkça azalıyor… ‘Paranın belirleyici gücü’ arttıkça, doğruya, iyiye, güzele, hakka çağırınlar azalıyor ve yalnızlaşıyor… Siyasî görüş farkları, ideolojik duruş filan gereksiz bir ayrıntıya dönüşüyor…
İnsan, ülkesi ve gelecek adına üzülüyor… Yanlış bir geleceğe doğru büyüyen o çocuk ve o çocuklar gibi olan cümle masuma üzülüyor… Hani şu Akçakoca’da bir küçük kız çocuğu markete girip tezgâhın üzerindeki şekerlerden iki adet almıştı… Market sahibinin yerinde olmadığını görünce, küçük kız elindeki parayı güvenlik kameralarına göstererek tezgâhın üzerine bırakmıştı…
Son derece 'normal' karşılanması gereken bu davranış, toplumsal çürüme karşısında öylesine 'istisna' hâline gelmiş ki, devlet televizyonu da dâhil olmak üzere, bütün yayın organları ve sosyal medya bunu haber yapma ihtiyacı hissetmişti...
Hâlbuki bunun haber değerinin olmaması gerekiyordu… Maalesef bozulmanın bir nevi itirafı gibiydi… O yüzden daha önce altını şu şekilde çizmiştik: Eskiden çocuk ancak o marketi soyarsa haber olması gerekirken, aldığı şekerin parasını verince önemli haber oluyor!.. Tüm bu absürtlüğün içerdiği sosyal mesajı kim doğru okuyacak?
Kabul edelim, bu 'sıra dışılık' uzunca süredir var aslında… Israrla yapılan 'Tayvanlı iş adamının arabada unuttuğu parasını karakola götüren taksici' haberi gibi... 'Mertlik, iyilik, güzellik, dürüstlük, kul hakkı yemezlik, erdem' gibi son derece insanî kavramlar, aslında her namuslu insanda olması gereken 'sıradan özellikler' insan hayatından çekip gittikçe ve yerlerini 'çıkarcılık, haksızlık, çirkinlik, kul hakkını çekinmeden yiyicilik, hırsızlık, yolsuzluk' aldıkça, hayrete vesile olacak haber türleri de değişiyor...Aldığı şekerin parasını tezgâhın üzerine bırakan çocuk haberi gibi!..
Bu durum Kanada'da haber olur muydu meselâ? Metro girişindeki arızayı fırsat bilip o metroya bedava binmektense, açıktan ücret bırakıp binenlerin ülkesinde? Eskiden bizde de olmazdı… Galiba bugün Norveç'te, Danimarka'da haber olmayacağı gibi…
***
Ne demişti Di Pietro: “Her şey değişti ama hiçbir şey değişmedi… Dün iktidar paraya erişim için kullanılıyordu… Bugün ise para iktidara erişim için kullanılıyor… Sadece roller değişti…”
CHP kurultayı da para gücünün egemen olduğu ve ‘2028 seçimleri için oluşturulmakta olan büyük bütçenin kullanılmaya başlandığı kurultay’ olarak geçti tarihe… Selahattin Demirtaş sembolü üzerinden PKK’nın kontrolündeki siyasî oy havzasına selâmlarla birlikte…
Esas bunların haber değeri olmalı, markette tezgâhın üzerine parayı bırakan kız çocuğunun değil!..
Servet Avcı / Yeniçağ