Meclis Başkanı Mehmet Tosunoğlu’nun açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda, Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Keçeci, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarını 'Ermeni Soykırımı' olarak tanımlamasına tepki gösterdi.
Başkan Keçeci, “ABD Başkanı Joe Biden tarafından 24 Nisan'da yapılan yazılı açıklamada, "Amerikan halkı, 106 yıl önce bugün başlayan soykırımda hayatını kaybeden tüm Ermenileri onurlandırıyor" demesi tamamen politik bir olgudur. Tarihi tarihçiler yazmalı siyasetçilerin fonksiyonu olmamalı. Söz konusu açıklamanın konuya dair bilimsel ve hukuki bir temele, bulguya dayanmadığı ortadadır. 1915 olaylarına ilişkin olarak, uluslararası hukukta tanımlanmış olan soykırım ifadesinin kullanılabilmesi için gereken şartların hiçbiri mevcut değildir.” dedi.
Keçeci: AB’ye İhracat Yapan Üyelerimizin Yeşil Mutabakata Önem Göstermesi Gerekiyor
Meclisin diğer gündem maddeleri ise Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’deki su sorunu oldu. Keçeci, “Dünya genelinde enerji ihtiyacının büyük bölümünün petrol türevlerinin ve doğal gazın tüketimi ile karşılandığını ve yenilenemeyen enerji kaynaklarından olan petrolün 43 yıl sonra tükeneceğini biliyoruz. Doğal gaz için bu süre 150 yıl olarak öngörülüyor. Dünya’da üretimin devamı ve ihtiyaçların karşılanması için petrol ve doğalgaz tüketilirken ortaya çıkan kimyasallar ve karbon salınımı yoluyla kirlenme yaşanıyor. 2020 verilerine göre dünyada 35 milyar ton karbon salınımı 10 milyon ton da zehirli kimyasal attığın çevreye bırakıldığı saptanmış durumdadır. Atmosferi, suları, toprağı kirleten bu zehirli atıklar, doğrudan gıda üretimine ve insan hayatına etki ediyor. Bu küresel risklerle başa çıkabilmek için büyük bir değişime, yeni yaklaşımlara, yeni stratejilere ihtiyacımız var. Bu değişimlerin gerekliliklerini hayatımıza ve şirket ajandamıza koymamız ve uygulamamız gerekiyor. Özellikle AB ülkelerine ihracat yapan üyelerimizin bu konuya önem göstermesi gerekiyor.” dedi.
Avrupa yeşil mutabakatının AB’nin ticaret yaptığı ülkelerde önemli bir değişim ve dönüşümü gerektirecek iki ana uygulama alanı olduğu gerçeği vardır AB’nin döngüsel ekonomi düzenlemeleri kapsamında, yenilenebilir enerjiye geçiş, atık yönetimi ve emisyonların kontrolünü hedeflerini benimsiyor diyen Keçeci, “Döngüsel ekonomi pek çok sektörde Ürün standartlarının yeniden tasarlanmasını gerektirecek bir dönüşüm alanı olarak karşımıza çıkıyor. Sınırda karbon düzenlemesi ile AB’nin ithal edeceği ürünlerin karbon düzeyine göre vergilendirilmesini öngörüyor. Yani AB’ye ihracat yapacak. Tüm firmaların ürünlerinin içerdiği karbon yüzeyine göre ödeyecekleri bir vergi oranı hesaplanıyor. Bu aslında ihracat kurallarının yeniden şekillenmesini gündeme taşıdığı gibi ihracatı yapılan ürünlerin karbon düzeyine göre oluşacak ilave maliyet nedeniyle ihracat gelirlerinde azalma riski anlamına geliyor.” diye konuştu.
AB’nin yeşilin dönüşümünün uygun standartlarda üretimin sınırlı olması ve sınırda karbon vergisinin maliyetler getirmesi nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizliği artıracağını ifade eden Keçeci, “AB’nin hali hazırda ilk on yılda sektörlerin dönüşümünü finanse etmek amacıyla 1 trilyon Euro tutarında yatırım planı açıkladığını, bu fonun sınırda karbon uygulanması yoluyla tahsil edeceğini ve vergilerden bu masrafların sağlanacağını bilmek zorundayız.
Türkiye’nin AB’ye vermek zorunda kalacağı karbon vergisinin ülke içinde kalmasını sağlayacak ulusal düzenlemeler yapılması ve tüm sorunlu tarafların belirlendiği yeşil dönüşüm yol haritasının ivedilikle belirlenmesi gerekiyor. Uzun vadede Türkiye ekonomisinin avantajına olacak bu dönüşümün sağlanması için kamu sektör birlikleri, şirketler ve bilim dünyasının işbirliği kritik önem taşıyor.” dedi.
Su Konusu Sanayi Odasının Gündeminden Düşmedi
1980’li yıllarda şehirleşmenin ve sanayileşmenin hızlanması, büyük Menderes havzasında su kalitesinin düşmesine ve bölgedeki su kaynaklarının azalmasına neden olmuştur diyen Keçeci, “Tekstil sektörünün, özellikle boyahane ve terbiye işletmelerinin çok su tüketmesi, bununla birlikte bu sektörlerin Denizli’de gelişip kümelenmesi, bölgedeki su tüketiminin artmasına neden olmuştur. Denizli Sanayi Odası verilerine göre boyahane ve terbiye işletmeleri Denizli’de yılda 18 milyon metreküp su tüketmektedir. Bu tüketim yaklaşık olarak 230.000 kişinin yıllık süt tüketimine eşittir. Buda Denizli nüfusunun yaklaşık üçte birine karşılık gelmektedir. Sadece bu veri bile sektördeki su tüketiminin ne kadar fazla olduğunu ve burada yapılacak su kullanımına yönelik verimlilik çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Su tüketimi ayrıca hızla gelişen bölge nüfusu yüzünden de son yıllarda çok artmıştır.” dedi.
Keçeci, “Sıcaklık artışı ve azalan yağış miktarları gibi iklim değişikliği etkileri de bölgede su miktarının azalmasına ve kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Devlet su işleri genel Müdürlüğü’nün raporlarına göre 2041-2070 yılları arasında toplam su potansiyelinin bölgede %65 oranında azalacağı öngörülmektedir. Sektörün karşılaşabilecek bu sorunların önüne geçebilmek adına Denizli Sanayi odası WWF & Güney Ege kalkınma ajansı ile birlikte 2018 yılında temiz üretim hareketi ile Denizli’de bir faaliyet oluşturduk bu kapsamda havzadaki su kıtlığını ve sektörün karşılaştığı sorunlara çözüm sağlamak amacıyla daha az su kullanımı ve daha temiz üretim metotlarının geliştirilmesine destek sağlanması amaçlanmıştır. Yürütülen program çerçevesinde ulusal ve uluslararası markalar da desteklerini sunmuş ve yatırım yapan firmalara işbirliğine girmişlerdi. Denizli’de yer alan 38 boyahaneden 19 tanesi bu sürece dahil olmuş ve temiz üretim hareketine katlım sağlamışlardı. Bu ekip yürütülen bu çalışmalara destek sağlamak amacıyla 2019 yılında temiz üretim mali destek programını duyurmuş, altı tekstil firması bu programdan toplam yaklaşık 2.200.000 Türk Lirası destek almış ve toplamda yaklaşık 5 milyon TL’lik bir yatırım gerçekleştirilmişti. İşletmeler sadece bu destekle değil kendi öz kaynaklarıyla da daha az su tüketimine yönelik yatırımlarını sürdürmektedirler.” şeklinde konuştu.