‘’Ne ümmetçisi ulan münafık, sen kim ümmet kim?’’
Bu yazıyı sonuna kadar okumak, kalınca bir kitabı bitirmekten çok daha faydalıdır!
Dinimiz İslâm’a ve yüce Peygamberimiz HZ. Muhammed Mustafa’nın bildirdiklerine göre ÜMMET FİKRİNİN ana gayesi; ayrılıkları, kin ve husumetleri gidererek kabileleri birleştirmek ve böylece kardeşliği, sükûneti sağlamaktır.
Ümmet, (Arapça أمة), İslam toplumunun tamamını ifade eden bir kavram. Ümmet kelime olarak bir anneden doğan çocuklara verilen isimdir.
Ümmet; din kardeşliğidir, birlik ve bütünlüktür. dinde birleşmek ve bu sayede dost olmaktır.
Ümmet, hiçbir zaman milletin karşılığı değildir.
Millet, dinin tasdik edip varlığını kabul ettiği, bir takım ortak özellikler taşıyan insanlardan oluşan bir varlıktır.
Peygamber Efendimiz zamanında, çok büyük karışıklıklar yaşanıyordu. İrili ufaklı kabileler- Sülâleler birbirleriyle devamlı ve hiç bitmeyen bir kavga halindeydiler. Bu kavga ve nizalar ÜMMET ANLAYIŞI ile yok edilerek bir bütünlük ve kardeşlik ortamı sağlanmıştır. (Bazı İslâm düşmanı art niyetli veya câhil kişi ve zümreler ise, bilerek veya bilmeyerek ÜMMET kelimesine karşı gelip, alaya alarak küçümserler. Bu onların çapsızlıklarının ve inançsızlıklarının bir göstergesidir)
BURAYA DİKKAT!
Birleştirici olan Ümmet fikri; bazı art niyetli, TÜRK DÜŞMANI, münafık, renksiz ve soysuz zümreler tarafından, siyâsal bir kalıba sokularak; ''SİYÂSAL ÜMMETÇİLİK'' adı altında, Türk milletinin varlığını inkâr eden bir akım haline dönüştürülmüştür.
Gel gör ki günümüzde bazı sahtekârlar ümmetçi olduklarını iddia ettikleri halde aksine siyâsal ümmetçilikle, insanlarımızın aralarına kin ve husumet tohumları ekip, milletimizi ayrıştırarak çarpıştırmanın gayreti içinde 24 saat tam mesai çalışmaktadırlar.
Ümmet, kardeşlik ve bütünlük iken, bugünkü sahte ümmetçiler, bir bütün olan Türk milletini 36 ayrı etnik parçaya ayırmışlardır. ilk defa HALKÇI CHP’nin ortaya atmış olduğu 27 ayrı etnik parça, son yıllar da SİYÂSAL ÜMMETÇİLER tarafından 36 ya kadar çıkartılmıştır.
Bu gibi insanlar, yaptıkları ihanetin, inkârın ve bölücülüğün farkında olup; bu yüzden devamlı bir vehim, endişe, korku hali yaşarlar ve süresiz bir panik içinde huzursuzdurlar. Huzursuzlukları artınca, buna paralel olarak daha da saldırganlaşırlar.
Merhamet damarları kurumuştur, Kinden - Nefretten beslenirler ve çoğu kez uzun boyludurlar. Şirretleşmeden önce burun deliklerinde genişleme ve kasılmalar başlar ki o an yüzleri çok çirkinleşir.
Toplumu germekten, kaos yaşatmaktan ve insanları korkutmaktan sonsuz bir haz duyarlar.
BU HASTA RUHLU, KİN YÜKLÜ İNSANLAR TARİHİN HER DEVRİNDE VARDI;
Sonunda kimi Neron olur Roma’yı yakar,
Kimi Hitler olur Almanya’yı perişan eder,
Kimi Lenin, Sitalin olur, milyonlarca masum cana kıyar,
Kimi de bilmem ne olur, bize kıyar!
Ve neticede olan millete olur.
Günümüz diktatörlerine, Sayın Burhan Bozgeyik’in ”MEŞHURLARIN SON ANLARI” isimli kitabını okumalarını tavsiye ediyorum, belki ibret alırlar da insanlar şerlerinden kurtulur. Böylelikle kendileri de ölüm anlarında ne Sitalin gibi köpek şeklini alıp havlarlar ve ne de diğerleri gibi pislikleri ağızlarından gelir.
Neron, Mussolini, Hitler, Sitalin, Lenin, Franko ve daha birçokları. Ölüm döşeklerinde can verirlerken, kimi köpek gibi havlıyor, kimi kediye benzemiş, kimisinin odasına girilmiyor leş gibi ağır bir lağım kokusu, bazısı kendisine vura vura kafasını gözünü patlatmış, bazısının ise kalın bağırsağında biriken kakası ağzından geliyor!
Ramazan Bayramlarınız mübarek, haneleriniz şen, bereketleriniz bol, ömürleriniz uzun olsun