Bugün imzalanmasının ardından 100’üncü yılını kutlayacağımız Lozan Barış Antlaşması’nın “Cumhuriyetin Tapusu” olarak kabul edilmesinin elbette bir sebebi var: Genç cumhuriyetin ilan edilmesinden tam 97 gün önce, İsmet İnönü aylar süren görüşmelerin ardından binlerce yıllık kökleriyle mayalanarak farklı isimlerde kurulan devletlerin ardından son olarak Anadolu topraklarını “Türkiye” olarak tüm Dünyaya kabul ettiriyor ve şöyle diyor: “Bütün uygar uluslar gibi, özgürlük ve bağımsızlık istiyoruz! Lozan Antlaşmasıyla, kurulan yeni cumhuriyetin esasını dünyaya ilan etmek ve ilerici devrimlerin, aydınlanmanın hüküm sürdüğü, kalkınmacı ve halkçı bir modele geçiş oluşturuluyor. Cumhuriyet ve üzerine inşa edilecek gelecek anlayışını, buradan hareketle yansıttığı iradeyi, tercihi de ortaya koyuyor.
O nedenle, savaşa yokluğa ve yıkıma direnerek, Millet olma bilinciyle kenetlenerek bu toprakların varoluşu için küllerinden doğan Anadolu’yu Samsun’dan Amasya’ya, Amasya’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Sivas’a kadar ören Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın dostu olarak, dönülmez yolda emperyalizme karşı dik durur ve Türkiye’nin geleceği için varoluşun tarifini yapar İsmet İnönü ve kabullenmek durumunda kalırlar.
O nedenle yurt ve yurttaşlık anlayışı, Türkiye ve eski imparatorluk arasındaki farklılığı vurgulamak da istemiştir ve bu oldukça önemlidir. Cumhuriyetin temel ilkeleriyle birleştirilmiş ve bu iki talep arasında net bir bağ kurulmuştur.
Lozan anlaşması ve devamını getirdiği barış ilkesi, egemenlik anlayışı hem mevcut sınırları korumak hem de buradan hareketle dış ilişkilerde dengeleri sürdürmek açısından eşit muhataplığı tanımlar. Çünkü Lozan, nihayetinde Sevr’i yırtıp atmıştır. Bugün Lozan’ın hala önemi kavranamıyorsa, Sevr’in neden yırtıp atıldığı unutturulmuş demektir.
Lozan, işgal edilen ülkenin cephedeki zaferleriyle kendi sınırlarını, Anadolu’da bölüşümü hedefleyen tehditlerin dışında tutmanın yanı sıra Dünyaya bir barış politikası sunması açısından da önemlidir.
Lozan’ın 100 yıl önceki perspektifi son yıllarda görüldüğü gibi Anadolu’nun komşuları için de güvenliği, barışı teminat altına alan siyasetinin ne kadar geçerli olduğunu gösterir. Barışın temel ilkesi olan “Yurtta sulh cihanda sulh” düsturu İnönü’nün eşitler arasındaki barış talebinin uygarlığın ön koşulu olarak görülmesini de önemli kılar.
100 yıl sonra da aynı kararlılıkla ülkemizin tapusunun ortak bir değer olduğunu her fırsatta en yüksek perdeden ifade ederek, ekonomik ve siyasal bağımsızlığın günümüz küresel dünyasında giriftleştiğini göz ardı etmeden, Anadolu’nun çok renkli kültürel yapısının bizi biz yapan ve beslemeye devam eden ana damar olduğunu da hatırımızdan çıkartmayacağız.
Kurtuluşumuzun mimarı Mustafa Kemal Atatürk ve Lozan kahramanı İsmet İnönü başta olmak üzere bu toprakları özgür bir vatan yapan tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.
Nice 100 yıllara Lozan!