Mücadele Dolu Bir Hayat

Rauf Denktaş Kimdir? Neler yapmıştır?

Rauf Raif Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıydı.Kıbrıs Türkü siyasetçi ve yazar. Denktaş, 

Doğum tarihi: 27 Ocak 1924, Baf, Kıbrıs Cumhuriyeti

Ölüm tarihi ve yeri: 13 Ocak 2012, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi, Ortaköy, Nicosia

Defin tarihi ve yeri: 17 Ocak 2012, Cumhuriyet Parkı, Gönyeli, Lefkoşa

1930'da İstanbul'da başlayan eğitim hayatı İngiltere'de bitti


Eğitimi için 1930 yılında İstanbul'a gönderilen Denktaş, Fevzi Ati Lisesi'ne başladıysa da, Kıbrıs'a döndü ve liseyi orada bitirdi. 1941 yılında eğitimini Lefkoşa Kıbrıs Okulu'nda tamamladıktan sonra çeşitli görevlerde bulundu. Tercümanlık, memuriyet ve en son olarak da öğretmenlik yaptı. 

British Council bursuyla İngiltere'de hukuk eğitimi gören Rauf Denktaş, mezun olduktan sonra Kıbrıs'a döndü ve avukatlık yapmaya başladı.

 

Denktaş'ın Anayasa Konseyi üyeliğinden savcılığa giden kariyeri


Son yıllarında kendisi için 'statükocu', 'Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün asıl nedeni' gibi eleştiriler yapılsa da, Rauf Denktaş'ın tek bir davası vardı, ve hayatını ona adamıştı.

Gençlik yıllarında Türkiye'ye, İngiltere'ye eğitime gitmiş, meslek sahibi olmuş ancak Kıbrıs'tan kopamamıştı. Kıbrıs'ta Türklerin bağımsız şekilde bir devlet sahibi olması adına, 20'li yaşlarından itibaren sokaklara karışmış, her zaman en önde durmuştu.

İngiltere'den döndükten sonra Kıbrıs Valisi tarafından kurulan Anayasa Konseyi'nde çalışan Denktaş'ın, sonrasında bu birimin kapatılması üzerine buradaki görevi sona erdi. Türk yetkililerin baskısı sonucunda Kıbrıs'ta bir Türk İşleri Masası kuruldu. 

 

Ancak Türk İşleri Masası'nın uygulamalarını sürdürebilmesi için Başsavcılık kararı gerekiyordu, Kıbrıs'ta ise Başsavcılıkta Türk yoktu. Denktaş buradan ayrıldı ve daha az bir maaşla yardımcı savcı olarak göreve başladı. Kısa bir süre sonra da savcılığa terfi edecekti.

1957: Denktaş aktif politik mücadeleye katılıyor

Rauf Denktaş, 1957'de İngilizlerin Ada'yı 5-10 sene içinde Rumlara vereceğini görünce, savcılıktan istifa etti. 

Görevinden istifa etmesiyle, Kıbrıs'taki sorunlarla daha fazla ilgilenme fırsatı bulan Denktaş, aynı yıl içinde Türk Mukavemet Teşkilatı'nı kurmuştur.

Türk Mukavemet Teşkilatı


Yunanistan tarafından finansman, sevk ve idaresi yapılan EOKA'nın kanlı eylemleri sonrasında, Rauf Denktaş saldırılara karşılık verecek bir örgüt kurmayı planladı. Türkiye'den, böyle bir yapının eğitimini verebilecek düzeyde donanımlı kişiler adaya geldi.

Banka denetçisi sıfatı ile adaya gelen TMT eğitmenleri EOKA'nın saldırılarına karşılık verir, Kuzey Kıbrıs'ta birçok köyün basılmasının, insanların katledilmesinin karşısında duran örgüt olarak bilinir. 

1960'lar: Denktaş'ın 'ortak bir cumhuriyet' arayışı

1958'de Rauf Denktaş önderliğinde Ada'daki Türk Mukavemet Teşkilatı'nın EOKA'ya karşı etkin bir rol üstlenmesinin ardından, Rum tarafı ortak bir cumhuriyet kurulmasına yakın gözükse de, 60'larda Enosis tehlikesi tekrardan ortaya çıkmıştır. 

1964 Londra Konferansı'nda Denktaş istenmeyen adam ilan edildi ve Kıbrıs'a girmesi yasaklandı. 1967'de Türk direnişini örgütlemek için gizlice Kıbrıs'a geçerken yakalandı.

Türkiye'nin yoğun girişimleri sonucunda Denktaş serbest bırakıldı.

KKTC'de 32 sene Cumhurbaşkanlığı...

1974 Kıbrıs Harekâtı'nın ardından 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanından sonra devlet ve meclis başkanı görevlerini de yürüten Denktaş, anayasa uyarınca 1976'da yapılan ilk genel seçimlerde devlet başkanlığına seçildi. 

1981 yılında ikinci kez devlet başkanı oldu. 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanından sonra tekrar cumhurbaşkanlığına seçildi. 22 Nisan 1990'da yapılan erken seçimde ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. 1995'teki seçimlerde de cumhurbaşkanı seçildi. 

2000 yılındaki seçimlerde %43.67 oranında oy aldı ve seçim ikinci tura kaldı; ama ikinci tura kalan diğer aday olan Derviş Eroğlu'nun çekilmesi üzerine seçimden galip olarak çıktı.

Üç çocuğunu kaybetmiş bir babanın kaleme aldığı satırlar...


Bugün Serdar’ın çocuklarına sarılışına, onları sevip okşamasına, oğlu Rauf’un araba yarışına yakın ilgisine, onu yalnız bırakmamak için elinden geleni yapmasına baktığımda, benim kendi eksiklerimi görür gibi oluyorum.

Çocuklarımla çocukluklarını yaşayamadım. Onlarla gereğinde gülüp oynayamadım. 

Serdar da herhalde, çocukluğunda arayıp da bulamadığı yakın ilgiyi, sevgi gösterisini, okşayıp sevilmeyi kendi çocuklarından esirgememek duygusuyla hareket ediyor. Ender’in küçük oğlu Raif’e karşı gösterdiği sevginin de altında herhalde bu yatıyor.

Ben de, bensiz büyüyen çocuklarımın çocukluk hatıralarını anımsayamadığım için garip bir özlem içindeyim.

Ölen 3 çocuğumuzun matemini de yeterince tutamadım.

Münir’i 7 yaşında bademcik ameliyatında kaybettiğimde Ankara’daydım. İngilizin Rumları memnun etmek için TMT’cidir diye tutukladığı 30-40 kişinin serbest bırakılmalarını sağlamak için Türkiye’deydim. Ölüm haberini İstanbul’da havalimanında Kıbrıs’tan gelenlerden öğrendim. Cenaze merasiminde de bulunamadım. Eşimle 9 yaşındaki oğlum Raif’i İstanbul’a davet ettim ve birlikte İzmir’e ablamlara gittik. Yolda Raif bana ‘Münir nerede?’ diye sordu. Kısa bir tereddütten sonra kendisine gerçeği söyledim ve Raif’in bir çiçek gibi içine kapandığını gördüm. Bir daha bu konuyu açmadı. 

Münir’i benden izinsiz niye ameliyata yatırdıklarını hiç konuşmadık. Yıllar sonra, Raif trafik kazasıyla kendi hayatını kaybettiği tarihten birkaç ay önce bana geldi. ‘Baba, Münir’le dedemin mezarlarının etrafını demir parmaklıklarla çevirttim. Güzel oldu’ dedi. Münir’i rüyasında görmüş ve içinden gelmiş. 

Ağlamak istedim ancak ağlayamadım.

Raif’e sarılıp öpmek istedim, bunu da yapamadım.

Duygularımı dışa belli etmemek bende, içinde bulunduğumuz durum nedeniyle olacak, bir karakter haline gelmişti. Kıbrıs meselesi ve bu mesele nedeniyle omuzlamak zorunda kaldığım sorumluluklar mı buna mani oldu, yoksa doğuştan mı bu böyleydi, pek bilemiyorum.

''Türkiye olmadan cennete bile girmem''


Müzakerelerde 'AB'ye girme üzerine yaşanan tartışmalar esnasında yoğun baskılar yüzünden ve birkaç kişinin oluşan şartları kabul etmesi üzerine Denktaş şunu söylemişti: ''Türkiye olmadan cennete bile girmem'​' Bir çok kişiyede ilham kaynağı olan sözüdür.

Annan Planı referandumunun 1. yıldönümü olan 24 Nisan 2005'te, Denktaş Cumhurbaşkanlığı'nı bıraktı. Sağlığı, çalışmasına engel oluyordu. Çalışmalarını Lefkoşa'daki ofisinde sürdüren Denktaş, fotoğrafçılık ve kitaplar üzerine eserler vermeyi sürdürdü. Denktaş'ın fotoğraflarının yer aldığı bir sergi geçtiğimiz dönemde New York'ta sergilenmişti.Rauf Denktaş'ın aynı zamanda onlarca kitabı, bazı üniversitelerde fahri doktora ünvanı bulunuyor.

Denktaş'ın onlarca yıl farklı kademelerde hizmet verdiği, ömrünü bağımsızlık mücadelesini kazanmak adına ortaya koyduğu Kıbrıs'a vedasına binlerce kişi katıldı.

''100 yaşıma bile gelsem beni kıskanır'' diyerek takıldığı, 67 senelik eşi Aydın Denktaş'ı gözyaşları içinde bırakan, Kıbrıs'ı öksüz bırakan Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012 günü aramızdan ayrıldı.

Büyük bir dava adamı

Büyük bir diplomat

Büyük bir devlet adamı

Büyük bir hukukçu

Ve her büyük gibi sanatla barışık Dünyanın son mücadeleci liderini RAHMETLE ve SAYGIYLA anıyoruz.

Türkiye Haberleri

Marmara depremi için tarih verdi
MHP ESKİ İL BAŞKANI DUALARLA ANILDI
İmar yetkisi belediyelerden alınıyor
Milyonları ilgilendiren haber!
Yoksul çocuk sayısı 10 milyona yaklaştı