"MHP Ağzıyla Kuş Tutsa da Yine Faşist Bir Partidir"

MHP Kapatılma Tehlikesindeyken, Ramazanlar!...

- “Ne alâka kardeşim, Ramazanlarla, MHP’nin kapatılması ne alâka?”

- “Dur, dur… Acele etme hele, hikâyeyi bir dinle, hak vereceksin.”

 

İnsan avlamanın en kolay yolu, onu açken yakalamaktır. Aslında bu yargının iki yönü var. Birincisi, kafayı çalıştırmak ve buluşlar yapmak için aç kalmak (tıka basa mideyi doldurmamak)  bir yoldur ki, büyük adamların tercihi budur. İkincisi, aklı fikri midesinde olup ve Ramazan ayında zorunlu olarak aç kalanlar ki, bunların aklı asla çalışmaz, çözümleri isabetsizdir.

 

Düşünme yetisini kaybetmiş, hareket kabiliyetini yitirmiş, cevap verebilme özelliğini düşürmüştür. İddialı olarak söyleyebilirim ki, düşündükleri de, hareketleri de tamamen kendi aleyhine çalışır. Çünkü aklı midesinde ve sofraya konulacak taamlardadır. Etraflarındakinin de hiç aklına gelmez ikaz etmek. Çünkü onlarda aynı akıbetin kurbanları olacaktır.

 

Dikkatleri ‘kapatma’ sözcüğüne odaklarsanız, altındaki tuzağı görmez, kapatılmama telaşını yaşarken elinizde avucunuzda ne var-ne yok hepsinin çıktığını fark ettiğinizde çok geç olur. Ya Hû, bir adım ötenizde hayatınızı kurtaracak hazine var. Siz karnınızı doyuramama işkilinden kurtularak, bir adım sonrayı göremiyorsunuz. Doğruca hazineler rakibin kucağına uçuyor. Oysa sizin kısmetiniz, size bahşedilmiş zenginlikti, kaçırdınız fırsatı maalesef. Böyle zamanlarda uyanık olmak, tüm zamanlardaki uyanıklıktan evladır. Ayağınıza serilmiş kısmet zenginliğini, birkaç lokma uğruna tepmek, ne basiret amma!.

 

Şunu unutmayasın bir kere; sen ağzınla kuş tutsan yine de faşistsin kimilerinin gözünde. Daha dün ayaklarının altına alarak ezmek isteğindekiler bugünün fikirlerini dillendirmediler. Bizim bildiğimiz 50 yıldır aynı görüşü her toplantılarında, her konuşmalarında, hem de saklı gizli değil açık açık söylerler. Üstelik bunu söylediklerini bizler bildiği gibi, sizler de bilirsiniz. Lakin ne hikmetse, onların “nasılsa Müslüman olduklarını, nasılsa bir gün bizimle yakınlaşacaklarını” filan düşünür ve duymazdan gelirdik, gelirsiniz. Fırsatını bulup 13 yıl süreyle gücü ellerine geçirdiklerinde de aynı belagatla nasılsa Müslümanlar deyip, desteğinizi de esirgemediniz. Mesela, devlet dairesinde çalışan ve sizden olan bir kişiyi bile bırakın önemli mevkilere getirmeyi, terfi bile ettirmediler. Terfi ettirilenlerin de biatları alındı, Bozkurt’luktan, Akkurt’luğa intikal ettirildiler. Bunu bile göremediniz. Ne dinsizliğiniz kaldı, ne kafatasçılığınız, faşistliğiniz. Ya hû bir kişi bu kadar mı sağır olur? Bir kişi bu kadar mı unutkan olur?

 

Bakınız bunlar öyle yiğit, öyle yiğitlerdir ki, inanamazsınız;

 

Seksen öncesi karışıklık ülke sathına yayılmıştır. Üniversiteler karışıklığın merkezidir. Her grup bir okulu ele geçirme ve yerleşme çalışmaları yapıyor. Her grup dedikse, solcular (o zaman komünistler denirdi) ve Ülkücüler. Solun hâkim olduğu okullarda bu yiğitler genellikle solcuların kolları altına sığınırlar ve Ülkücülere karşı savaşa girerlerdi. Bir üniversitemizde durum neredeyse dengelenmişti. Çoğunluk solda olmasına rağmen, aktif ve ölümüne çalışan Ülkücüler okulda hâkim olmak üzereydiler. İşte bu yiğit dediğimiz kişiler bazı bölümlerde Ülkücülerin koruması altında derslerine girip çıkıyorlardı. Onlara kimse dokunamıyor, rahatlıkla derslerine çalışıyorlar, kantinden yemeklerini yiyorlar, kütüphanede rahatlıkla derslerini çalışabiliyorlardı Ülkücülerin koruması altında. İşte onlardan birisi;

 

Olayı bizatihi yaşayan kişinin anlatımıdır bu söyleyeceklerim;

 

Memleketinde tek başına yürüyorken ve kimsenin de olmadığı bir sırada, işte onlardan birisi olan yiğit, 20 kadar arkadaşıyla birlikte giderken karşılaşırlar ve arkadaşlarına emir vererek saldırtır. Olayı anlatan bir güzel dayak yer. Kaldırımda bir süre yatar ve ne kadar zaman geçmişse yavaşça doğrulur.

 

Şuna bakar mısınız, sayelerinde derslerine gir, yemeklerini ye, kütüphaneye gir çalış ve memleketinde tek başına yakaladığında 20 kişiyle saldır!.

 

İşte bu; bunların hali de bu, tavrı da bu, yapacakları da bu…

 

Kurun ortaklığı, üç gün süre içinde darmadağın olursunuz, perişan olursunuz, şeytanlaşmışlardır, derslerini şeytanlardan almışlardır.

 

Şeytanla dans etme niyetinde olanlara tavsiyemdir:

 

Öncelikle, şaytanlaşmak gerek.

 

Şaytanlaşamayanlar, şeytanla dans edemezler.

 

Unutmasınlar: “…payine damen dolanır!”

 

Dans, yolsuzluklarla başlar, BOP ile devam eder. Çözülmenin Türk Ruhu’na yüklediği yorgunluk makamındaki resitale geçerken, Beştepe’nin ağır baskılarından bunalarak ortaklığı bozmak da var. Ve erken seçim (ağaları tekrar seçim demişti). İşte kapanış sinyalleri. Bu durumdan sonra yapacağınız hiçbir şey kalmaz ki, AKP’nin MHP’yi getirmek istediği yer burası olabilir. Muazzam medya gücü, sahip oldukları sınırsız para gücüyle yapılacak propaganda ile son hazırlanır. Baraj altında kalacak MHP oyları AKP’ye akarken hedefe ulaşılmış olur. İkili parti sisteminin diğeri ise Türkiye Partisi sınıfına terfi ettirilmiş HDP. Birisi iktidarda, diğeri muhalefette kardeş kardeş ülkeyi götürürler. Kimin muhalefette, kimin iktidarda olduğu önemli değildir artık.

 

Ramazan açlığını midenizde değil, vücudunuzun ve nefsaniyetinizin her zerresinde yaşayın. Böylelikle uyanık olur ve geleceğe emin adımlarla gidersiniz. Açlık midenizde, aklınızda, aklınız çeşit çeşit yemeklerde kaldığı sürece kandırılmaya ve kapatılmaya mahkûmsunuz.

(Alıntıdır)

Sağlık / Faydalı Bilgiler Haberleri

Talihsizlikler Karaca'nın Peşini Bırakmıyor
İlaca dev zam geliyor
Bozuk Gıdada Ölmüşüz de Haberimiz Yok
Eski Bakan'ın hastanesine Kilit Vuruldu
POLİKLİNİK HİZMETİ 21.00’E KADAR SÜRÜYOR