Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti, kuruluşundan bu yana tarihinin en karanlık günlerinden geçiyor.
Aslında insan, kendi kendine niye bu karanlığın içine girdik diye de sorguluyor.
Türk Milleti, bu karanlığı hissetmesin veya hissetse bile sesini çıkartmasın diye bir sürü ikna ve tehdit politikaları uygulamaya sokulmuş durumda!
Bunların en önemlileri “bekleyin sonu iyi olacak”, “başka çare varmı”, “gelişmeyi görmüyormusunuz” gibi çevrenizde çok sıkça karşılaşacağınız söylemlerdir.
Bu aynen Rauf Orbay’ın, Türkiye’nin işgaline yol açan Mondros Mütarekesi’ne imza attıktan sonra İstanbul gazetelerinin “kurtulduk, yükseldik, önümüz açıldı” manşetlerine benzemektedir.
Türkiye; Akp, pkk ve Hdp uzlaşması ile bir bölünmenin eşiğine gelmiştir. Hatip Dicle’nin “bir taslak hazır” beyanı bunun hatlarının çizildiğini bizlere gösteriyor.
Türkiye ve Türk Milleti bölündükten sonra; duble yolların, kaçak sarayların, 3. köprünün, hızlı trenin ve diğer maddi gelişmelerin ne önemi vardır? Zaten bütün bunlar, bölünmenin ağır sonuçları gözden kaçırılsın diye yapılmaktadır. Aynen bir ulufe dağıtımına dönüştürülen sosyal yardımların, her geçen gün artması ve genişlemesi gibi...
Türkiye’nin yönetimi gayr-ı Türklerin eline geçmiş olabilir. Onlar bu şekilde davranarak, Türk Milletinden yüzyılların intikamını almaya çalışabilir ancak buna karşılık sosyolojik veya ırki manada Türk olanların ne yaptığı da çok önemlidir.
Türkiye’de insan topluluğunun hangi millete mensup olduğu konusunda bir çok devletin finanse ederek gerçekleştirdiği, sosyolojik nitelikli saha çalışmaları vardır. Bu çalışmalar neticesinde Türkiye’de yaşayan insan topluluğunun % 86’sının Türk olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Geri kalan miktarın yarısı olan % 7’lik kısım Türk olmasa bile Türklüğü en az bir Türk kadar içselleştirmiştir. Diğer arta kalan % 7 ise hiç bir şekilde Türklüğü kabullenmemektedir.
Soros’un destekledİği Açık Toplum Vakfı’nın sponsorluğu ile Boğaziçi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Hakan Yılmaz tarafından, son günlerde yapılan bir araştırmanın verileride, bunu teyid etmektedir.
Yani dünyada bu kadar homojen bir toplum yapısı bulmak zordur ve bu toplumun adı “Türk Milleti”dir vede üzerinde yaşadığı coğrafyaya da “Türkiye” denilmektedir.
Peki nasıl olmaktadırda; adına Türk dediğimiz bu insan topluluğu kendi memleketi Türkiye’de, son aşamasına getirilmiş bölünmeye karşı bir tepki göstermemektedir? Bu acı bir soru ve cevaplarıda daha büyük acılar içeren bir durumdur. Ancak bu durumla ilk defa karşılaşılmamaktadır.
Herkesçe bir daha hatırlanmalıdır ki; devlet hakimiyeti ve o devletin üzerindeki millet olarak hükümranlık hakkınız sona erdiğinde; diğer şahsi ve toplumsal maddi kazanımlarınızın hiç bir önemi yoktur.
Hain Öcalan, pkk ve Hdp tarafından seslendirilen “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bize, Türkiye hepimize” stratejisi, Türk Milletinin karşı karşıya olduğu akibeti anlatmak bakımından çok aydınlatıcıdır.
Aslında kaçınılmaz son, Türk Milletinin üzerine kendini göstere göstere gelmektedir!
Şahsım tarafından üzücü olarak görülen husus, bu sonun bazı Türklerce görülmesine rağmen hangi nedenle olursa olsun tepkisiz ve sessiz kalınmasıdır.
Son günlerde gezdiğim üniversitelerde, gerek öğrenci ve gerekse öğretim üyeleri bazında gördüğüm tablo ile AB ve ABD tarafından desteklenen bir “Anayasa Çalıştayı”ndaki izlenimlerim; bana bazı Türklerin gelişmeleri bir kabulleniş içine girdiği noktasında toplandı. Tıpkı yakın geçmişin yüz karası gazeteci Ali Kemal’de olduğu yada İngiliz Muhipleri ve ya Amerikan Mandacıları”nın ortaya çıkışı gibi...
Ben bunu İstiklal Harbi sonunda İngilizlere sığınan Vahdettin’in durumuna benzetiyorum. Vahdettin’in torunu Suade Hümeyra Özbaş“Şahbabam (Vahdettin), İngilizlere inandı. Bu onun hatası oldu. Bir saltanatın diğerini yıkacağını tahmin edemedi” diyor.
Şimdi gaflet ve ihanet çıkuruna düşmüş Türklerde, bazı dış güçler ile onların yerli işbirlikçilerine inanıyor diye görüyorum. Yani RTE, Davutoğlu, Öcalan, akil adamlar, tarikat, cemaat ve bazı stk’lara inandıkları gibi!
Ancak gerek anayasa gerekse fiilen Türk Milletinin hakimiyetinden çıkacak bir Türkiye’de, Türkler için hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Onun için sesinizin artık her platform yada her ortamda yüksek çıkma ve kendi menfaatlerinizi milli menfaatleri koruma yolu ile kurtarma zamanıdır.
Tarih ister Türk olsun ister başka bir gruba mensup olsun, ihaneti yazar ve affetmez.
Türklük gurur ve şuuruna bağlı ve Atatürk’ün çizdiği yoldan sapmayan milliyetsever önderler ve insanlar söylediklerimizin istisnasıdır. Gereğini yapacaklarına ve yaptıklarına da inancım tamdır.
Bu yazı ihanet yoluna bilerek veya bilmeyerek sapmış olan Türk Milletinin fertlerine dostça bir uyarıdır.
Özcan PEHLİVANOĞLU
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com
https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU