Hollanda'da yaşayan gazeteci İlhan Karaçay geçenlerde sosyal medya hesabında bir fotoğraf yayınladı. Bu fotoğrafta yer alanlar Hollanda bakanlar kurulu üyeleri ile devlet müsteşarları idi. Hepsi günlük kıyafetleri ile toplantıya katılmışlardı. O da sorduğu sorularla; bu fotoğrafı nasıl okumak gerektiğinin cevaplarını bulmaya çalışıyordu.
Bizim ülkeden bakınca bu fotoğraf üzerine "siyaset niçin yapılır?" sorusunu sormak ve onun cevabını vermek gerekir.
Bu gün çok özendiğimiz ve standartlarına ulaşmaya çalıştığımız Avrupa'nın birçok ülkesinde siyaset; siyaset yapanlar için bir angaryadır ve sadece ülkeye hizmet odaklıdır.
Siyasetçilerin çoğunluğu meslek sahibi ve liyakatlidir. Yani siyaset yapmasalar da, geçimlerini temin edecek ve şahsi istikballerini güvence altına alacak bir işleri vardır.
Avrupa'da siyasetçiler ve bürokratların çoğunun makam arabası ve lojmanı yoktur. Kendi evlerinde oturur, görevlerine şahsi araçları veya toplu taşıma araçları ile gelip giderler. Harcamak için kendilerine verilmiş bütçeyi şahısları için kullanmaları veya görevlerini suistimal etmeleri hemen istifa etmelerini gerektirir. Aksi olursa ülke ayağa kalkar, o siyasetçiyi veya bürokratı doğduğuna pişman eder ve tabiri caizse toplumdan dışlarlar.
Bir gün İsveç'in Malmö kentinde gezerken bir evi gösterdiler. Üç katlı bir apartmandı. İkinci katında eski İsveç Başbakanı oturuyormuş. Başbakanken de, bisikletine biner halk arasında dolaşır ya da köpeklerini gezdirmek için tek başına dışarı çıkarmış. Ne rahatsız eden var ne de onun halktan bir çekincesi!
Çünkü standardımızı ulaştırmaya çalıştığımız Avrupa'da durum bu! Örnekleri çoktur...
Türkiye'de ise siyaset ve bürokrasi ise bir geçim ve zenginleşme kapısıdır. O sebeple siyasetçi veya bürokratlar "kürk"e yani kıyafete, arabaya, lükse, oturulan konuta önem verirler. Yoksul bırakılmış halk ise onların bu şatafatına bakarak onlara önem verir. Böylece bir kısır döngü oluşur. Siyasetin ve bürokrasinin gücüne süreklilik kazandırması kamu bütçesini ve devlet gücünü suistimal etmesi ile eş oranlıdır. Ne kadar lüks bir arabaya binerse, ne kadar pahalı bir kıyafet giyerse, ne kadar güzel bir sarayda oturursa siyasetçi ve bürokrat yoksul ve fakir halktan o kadar çok itibar görür. Bu ülke de cumhurbaşkanlığı yapmış olan biri "benim memurum akıllıdır işini bilir" ölçüsünü de, devleti başı olarak koymamışmıydı?
Bugün gazetelerde bir haber var. DW Türkçe'nin iddiasına göre bir kayyum vali, kamu yararına kullanmak üzere kendisine bırakılan bütçeden hükümet üyelerine 600.000 TL'lik hediyeler almış. İşte bize siyasetin niçin yapıldığını anlatan somut bir örnek...
Şimdi biz ülkemizde siyaset yapmayı ya da bürokrasi de bulunmayı sadece halka hizmet odaklı bir noktaya getirmediğimiz sürece burnumuz pislikten kurtulmayacaktır. Ülkenin binlerce yıllık makus talihini yenmek siyasette ve bürokrasi de bulunmayı sadece halka hizmet hadisesine dönüştürmekten geçiyor...