"Seçimlere bir hafta kala, sizlerle Türkiye'nin en önemli meselesini tekrar paylaşmak istedim... Türkiye'nin önündeki öncelikle çözüm bekleyen en önemli sorun hayat pahalılığı, enflasyon, soğan, et, kıyma, peynir fiyatları değil 'sığınmacı sorunu" dur.. Unutmayın 12-13 milyon insana yıllardır bakıyorsunuz. Bunu dünyada yapabilecek ikinci bir ülke yok! Faturası çok ağır olur... "
Eskiden İçişleri Bakanlığı yapmış olan bir siyasetçi ile üç beş arkadaş sohbet ederken "Türkiye'de olan biten şeylerin hiç biri tesadüf değildir." demişti.
Bu gerçekten samimi bir itiraf ya da saptamadır!
O nedenle, Türkiye'nin bu kadar yoğun bir şekilde maruz kaldığı sığınma göçüne de tesadüf diyemeyiz...
Yani sığınmacılar "bizim ülkemizde savaş var hadi Türkiye'ye gidelim" dememiş aksine bilerek Türkiye yönlendirilmiş ve Türkiye'nin sınırları da bunlara her nedense açılıvermiştir!
Anlaşılan o ki, Türkiye demografik yapısını, kültürünü, dilini bozan ve ekonomisini zayıflatan planlı bir saldırıya maruz kalmıştır.
Tarihimizde bu ilk değildir. Bundan öncede Türkiye benzer göçlere uğramış aynen bugün olduğu gibi "insani ve dini değerler" öne konularak bu göçler kabul edilmiştir.
İspanya'dan Yahudilerin Osmanlı ülkesine göçü ile başlayan tarihi süreç Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu'dan Türkiye'ye yapılan göçlerle devam etmiştir. Bu göçler Türklere çok ağır bedeller ödetmiştir.
Yine son sığınmacılar da, Türklere tarihte olduğu gibi günümüzde de, çok ağır bedeller ödetmeye başlamıştır. Görülmektedir ki, bu bedeller giderek ağırlaşacaktır.
İçişleri Bakanlığı'nın son açıklamasına göre İstanbul'da yasal olarak kaydı bulunan sığınmacı sayısı 1.300.000 binin üzerindedir. Kaçak olarak yaşayanların sayısını düşünmek bile istemiyorum.
Türkiye'nin bu sığınmacılara 100 milyar doların üzerinde harcama yaptığı değişik kişiler tarafından ifade edilmektedir. Vatandaşlarımız ağır bir geçim sıkıntısında iken bu paraların bir plan dahilinde Türkiye'ye sokuldukları ayan beyan görülen bu insanlara harcanmış olması en hafif tabir ile gaflettir.
Hatay, Kilis, Gaziantep ve Adana başta olmak üzere bir çok ilimizde durum can sıkıcıdır ve bu durum yerel yöneticilerce açıkça ifade edilmektedir.
Bu sığınmacıların çoğunlukla Suriye olmak üzere Irak, Afganistan, Pakistan ve Afrika'nın muhtelif bölgelerinden geldiği görülmektedir.
Düşünün Kabil 'den yola çıkan bir adam yürüyerek (!) ve hiç bir engelle karşılaşmadan ilginç bir şekilde İstanbul'a ulaşabilmektedir...
Bu sığınmacı sorunumuzun arkasında bir çok sorunumuzun arkasında olduğu gibi yine ABD, İngiltere, İsrail ve AB ülkeleri yer almaktadır. İran ve Suriye menfaatleri gereği desteklemektedir.
Bunların bu konuda plan yapmaları ve projelerini yaşama geçirmeleri olağandır. Esas ilginç olan bu ülkenin iktidarının, muhalefetinin, ordusunun, güvenlik (jandarma ve emniyet) güçlerinin ve istihbarat kuruluşunun olan biten karşısında sessiz kalması ve bir çok şeyi görmezden gelmeleridir.
Yoksa bir kabulleniş mi, vardır? İnsan ister istemez bu projenin ülkemizde ortakları mı var diye sormadan edemiyor!
Bu "sığınmacı projesi", Türkiye'yi çökertme ve Türksüz bir Türkiye yaratma projesidir. Ne yazık ki, içeride de ayakları olduğu görülmektedir!
Mütedeyyin insanlarımıza bir kez daha ifade etmek isterim ki, bu konu "Ensar -Muhacır" kapsamında değerlendirilemez. Türklerin din unsuru kullanılarak geleceği iğdiş edilemez. Hiç bir Türk buna izin vermez.
İnsani değerler elbet önemlidir. Biz Türkler tarih boyunca mağdurların yardımına koştuk ve onların yanında olduk. Ancak durum canımıza kast eden ve geleceğimizi tehlikeye atan bir boyuta ulasmışsa buna "dur" demesini de biliriz...
Onun için Türk milleti adına devlet erkini kullanan siyasiler ve bürokratlar sadece ve sadece Türk Milletinin menfaatlerini göz ederek karar almalıdır. Hiç bir kimse, bilerek veya bilmeyerek bu projenin kullanılan bir elemanı olamaz!
Yarın bu ülkeye ihanet ettikleri ortaya çıkanları ABD, İngiltere, İsrail ve AB ülkeleri kurtaramaz...
Herkes bilmelidir ki, Su uyur düşman uyumaz ama Türk'te asla uyumamaktadır.
Bu sığınmacı sorunu öyle veya böyle başımıza daha büyük dertler açmadan çözülecektir ve Türkiye'nin Türksüzleşmesine asla izin verilmeyecektir.
Tarih boyunca Türkiye'ye gelip yerleşmiş ve bir türlü Türklüğü içselleştirememiş (!) olanlardan çektiklerimiz yetip de artmıştır.
ABD'nin 1950'lerden bu yana devam eden Türkiye'yi İslamcı bir siyaset ile Ortadoğululaştırmasına, ama sizle ama sizsiz elbette dur diyeceğiz.
Artık tesadüfe bırakılacak hiç bir işimiz kalmamıştır. Gün, bu nedenle Türk'ün birleşme bütünleşme zamanıdır...
#SinanOgan