AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, seçimlerden sonra ünlü oldu! Hatta "AKP'nin ekran yüzü" de diyebilirsiniz. Her açıklaması canlı yayınlanıyor. Öyle ki bütün kanalların ekran yüzlerinden daha fazla görünür oldu.
Yavuz, bıkmadan, usanmadan her gün yeni bir iddiayla ortaya çıkıyor. Fakat son açıklamalarından birinde baltayı taşa vurdu ve "Bizce bu meselenin arkasında çok daha farklı şeyler çıkacak. Mesela böyle biraz daha tartışmaya sebep olacak bir şey atayım ortaya. Bu sandık başkanlarından, FETÖ kapsamında ihraç edilenler var mı diye ben merak ediyorum mesela. Buna ilişkin de emarelerimiz var, bilgilerimiz var ama araştırmaya devam ediyoruz. Muhtemelen şu oldu, bir stratejik akıl, belli kesimleri ve güçleri birleştirdi ve böyle bir organizeli usulsüzlüğün ortaya çıkmasına sebebiyet verdi." dedi.
***
Sandık başkanlarının hepsi devlet memuru ve çoğu da öğretmen. Yavuz, bir avukat olarak, FETÖ kapsamında memuriyetten ihraç edilenlerin, sandık başkanı olarak görev yapmasının mümkün olmadığını bilebilecek durumda ama o kadar çok konuşuyor ki hata üstüne hata yapıyor.
FETÖ suçlaması yapıyor ama Sakarya'da düzenlenen FETÖ'nün Türkçe olimpiyatlarında, sahnede çekilmiş fotoğrafı çıkıyor. Rusya'nın kapattığı FETÖ okullarından birini ziyaret ettiğine dair kendi mesajı hâlâ silinmemiş...
Veya Büyükçekmece'de Nüfus Müdürlüğü'nde görevli bir kişinin, belediyeden kaydırıldığını söylüyor. Adam, Tayyip Bey'in akrabası çıkıyor!
Sonra da "Bizim yaptığımız, demokrasinin üzerine gölge düşmesin, sorumlular tespit edilsin ve gerçek net bir şekilde ortaya çıksın. Şaibeler kalksın derdindeyiz. Amacımız, organize usulsüzlüğü yapanları yaptıranları ve tüm bağlantılarını belirlemek ve seçim hukuku kapsamında gerekli itiraz yollarını denemek ve kullanmak ama bir yandan da ceza hukuku açısından sorumlularla ilgili suç duyurusunda bulunmak ve sorumluların hak ettiği cezayı almasını sağlamaktır." diyor.
İyi de her gün ortaya desteksiz dayanaksız bir iddia atmak, demokrasinin üzerine gölge düşürmek değil midir? Seçime şaibe bulaştırmak değil midir?
Bir hukukçu, "muhtemelen şu oldu, bu oldu" diye örgütlü bir suç işlendiğinden bahsedebilir mi? Bir il başkanı, bir sandıkta 25 bin sahte oy kullanıldığını söylerse bu iddiaların bir ciddiyeti kalır mı? Bir sandıkta ortalama 350 oy kullanıldığını bilmiyor mu? Biliyordur elbette ama Allah şaşırtıyor!
Sosyal medyada Ali İhsan Bey, Saddam'ın enformasyon bakanı ve savaş sırasındaki sözcüsü Muhammed Es Sahaf'a benzetiliyor. Es Sahaf, çatışma sesleri ekrana yansırken savaşların anasını kazanacaklarını söylüyordu.
Seçimlerin anası da İstanbul ya...
***
Kendilerine söylenecek söz şudur: İstanbul seçimlerini kazanmak için her türlü tedbiri aldınız, milyonlarca hediye paketi dağıttınız ama halkın iradesine yenildiniz.
Aslında İstanbul, bütün olumsuz şartlara ve sahte seçmen kayıtlarına rağmen belki de en temiz seçimlerden birini yaşadı. Çünkü bu defa, sandıklara muhalefet sonuna kadar sahip çıktı. "Seçimler sandık başında kazanılır" diyen Tayyip Erdoğan değil miydi? Muhalefet de her sandığın başında en az bir kişiyi görevlendirdi. Bu da yetmedi, 11 gün boyunca CHP'nin seçim görevlileri ki aralarında CHP listelerinden seçime giren İYİ Partililer de var; ilçe seçim kurullarında oy torbalarının üstünde yattılar ki kimse, içine sahte oy karıştırmasın!
Ekrem İmamoğlu, 4 milyon 170 bin 511 oy aldı ama bu oylar, binlerce genç insanın ve gönüllü avukatların 11 gün boyunca uykusuz kalması, hatta sıcak bir çorba bile içememesi sayesinde korunabildi.
İmamoğlu'ndan sonra seçimlerin yıldızları, çoğu genç olan o kararlı görevlilerdir!