PSİKOLOJİK HARP VE İHSANOĞLU…

Özcan PEHLİVANOĞLU
PSİKOLOJİK HARP VE İHSANOĞLU…
 
Türkiye, Sevr’in imzalandığı güne denk gelen yeni bir 10 Ağustos’ta; ya tarihi bir basamağı kazasız belasız atlayacak ya da 1920’den bu yana binbir fedakarlık ve emekle çıktığı basamaklardan tepesi aşağıya düşecektir…
Bu düşme hadisesi hissettirilmesin diye de; bu günlerde bütün psikolojik harp argümanları devrededir !
Rahmetli Kazım Karabekir Paşa; Osmanlı – Türk Devleti’nin istihbaratında görev yaptığı zamanlara ilişkin yazdığı ve zamanın askeriyesinde ders kitabı olarak okutulan eserinde, çoğu kez psikolojik harbe yenik düştüğümüzü, başta payitaht İstanbul olmak üzere, Türk şehirleri ile irili ufaklı yerleşim birimlerinde bu psikolojik harbin çok etkili olduğunu anlatır. Bunu bilen Yunanlılarda Anadolu’yu işgal ettiklerinde, uçaklarla bildiri dağıtarak “merak etmeyin, din-i İslam’ı da biz koruyacağız” diyerek kafa bulandırmaya çalışmamışlarmıydı? Gerçi daha sonra Yunana sığınan Şeyhülislam Mustafa Sabri’de öyle demiyormuydu? Şimdi Yunanlılardan aynı vazifeyi içlerinde Mustafa Sabri’nin yetiştirmelerininde bulunduğu AKP ve RTE almış gibi duruyor!
Son oniki yıllık benin ak değil kara parti olarak nitelediğim AKP iktidarın da, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün psikolojik harp merkezleri çökertilmiş ve Türk Milleti her türlü saldırıya karşı savunmasız hale getirlmiştir.
Türkiye’nin psikolojik harbi savuşturacak ve karşı saldırıya geçecek en önemli birimi Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.Malesef TSK; Ergenekon, Balyoz ve Casusluk davaları gibi uyduruk davalarla dağıtılmış ve kendisine karşı yapılan psikolojik saldırılara cevap bile veremez hale gelmiştir.
Polisin durumu ortadadır. Türk polisi için ne söylesek eksik kalır. Polisle ilgili gelişmeleri hepimiz izliyoruz. Bu polisin psikolojik saldırılara mukavemet göstermesi beklenemez.
Medya; adına ne derseniz deyin Türk Milletine karşı düşman olan güçlerin elinde veya kontrolündedir. Medya, Türk Milletine karşı istediği sonucu alan, yeterli algıyı çok rahatlıkla yaratabilmektedir.
Psikolojik saldırıları algılama ve savuşturma yeteneğine sahip merkezlerden biri de Milli İstihbarat Teşkilatı’dır. Görevlerinden biri de budur. Ama son dönemde MİT’in, bırakın psikolojik saldırıları önleme ve karşı saldırılarda bulunmasını, bizzat Türk Milletine karşı yürütülen psikolojik saldırıların merkezlerinden biri olduğunu müşahade etmekteyiz.
Türk devletinin teşkilat yapısında, saydığımız kuruluşların hali bu iken, Türk Milleti’ne karşı yürütülen psikolojik harbin yeni ağırlık merkezleri ortaya çıkmaktadır. Bunlardan biri Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Bütçesi ve çalışan sayısı ile devasa bir kuruluş olan Diyanet İşleri Başkanlığı, çalışanlarının büyük bir çoğunluğu ile Türk Milleti’ne karşı büyük bir mücadele yürütmekte ve bunun dinin gereği olduğuna vurgu yapmaktadır.
İkinci önemli müessese, İmam-Hatip Okullarıdır. Müslüman Türk Milleti, bu okullara çocuklarını dinlerini öğrensinler ve ameli sağlam birer müslüman olsunlar diye gönderirken, çocuklar bu okullardan genellikle Türklüğü umursamayan milliyetsizler olarak mezun olmakta ve hayata atılmaktadır. Bu okullarda Türklük eritilirken her türlü etnisite, mikro milliyetçilik zırhına büründürülmektedir. Bu Türk Milletine karşı, insanlarımızca henüz anlaşılamamış ve bugünler için netice versin diye yapılan, aleni bir saldırıdır.
Bunların yanında yeni türetilmiş sivil toplum kuruluşları da bu psikolojik harbin merkezlerinden birini oluşturmaktadır. Elde ettikleri kaynağı belirsiz maddi güç ile yaptıkları etkili çalışmalar insanlarımızı yanıltmaktadır. Örneğin Halk Bankası’nın eski genel müdürünün evinde çıkan paraların Makedonya’da bir üniversiteye gidecek olmasının açıklanması gibi… Televizyonları, radyoları, gazeteleri, okulları, bankaları, dershaneleri ve ticari işletmeleri olan tarikat ve cemaatleri hiç saymayalım isterseniz!
Bugün Anadolu’da saydığımız veya saymadığımız bu psikolojik saldırı odaklarınca yürütülen çalışmalar sonucu; “Çok dilli, çok dinli ve çok kültürlü bir toplumsal yapımız olduğu ve bu sebeple bizi idare edecek rejimin, Osmanlı tipi bir idare tarzı olduğu” ve de “Abdullah Öcalan’ın da insan olduğu, cezasını çektiği için artık salıverilmesi gerektiği, AKP’nin akan kanı durduğu ve kan akmayacaksa ülkenin bir bölümünün pkk’ya verilebileceği…” konusunda pompalamalar yapılmaktadır. Uzun yıllardır sabırla yetiştirilen insan tipi de bu psikolojik saldırıya karşı hiçbir cevap veremediği gibi adeta bu saldırıların savunucusu bir asker gibi davranmaktadır…
Türk Milletinin önünde bu saldırıları def edecek ve psikolojik harbi kazanacak bir fırsat vardır. O da 10 Ağustos’ta Türk evladı olduğunu söylemekten kaçınmayan Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu cumhurbaşkanı seçmektir. Ancak karşı taraf, Ekmeleddin İhsanoğlu kazanmasın diye mücadelesinin ateşini her geçen gün artırmakta ve her türlü hileye başvurmak için hazırlık yapmaktadır. Örneğin 18 milyon fazla oy pusulası basılması da neyin nesidir?
Hepimiz  yaşadığımız bu tarihi günlerde, bir Türk olarak bunları bilmek, psikolojik bir harp içinde olduğumuzu anlamak ve gereğini de ona göre yapmak zorundayız.
Son sözüm ise kendini Türk olmanın dışında başka bir şekilde tarif eden insanlarımıza; bu memleketin bir Türk yurdu olduğunu unutmayın, Türk’e ihanet edenlerin acınacak hali sizin akıl ve kalp gözünüzü aydınlatsın. Biliniz ki;Türk hiçbir zaman yurdunu paylaşmaz ve kendisine ortak almaz… Size tavsiyem sabırları zorlamayınız!