Bugün köşemizde Tuğrul Yılmaz’ın 2020 yılında Dorlion Yayınları tarafından yayımlanan “Ledra Palas Kıbrıs” romanından bahsedeceğiz. Yazar, üniversite hayatını Kıbrıs’ta geçirmiş, Yakın Doğu Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’nde tahsil görmüştür. Çeşitli gazetelerde röportajlar yapan usta bir gazetecidir Tuğrul Yılmaz. Bu ilk kitabı da değildir; 3. Kitabı “Ledra Palas”, Kıbrıs’ta tahsil gördüğü dönemdeki araştırmaları ve yapmış olduğu mülakatlarından derlediği buram buram yaşanmışlık kokan bir romanıdır.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasındaki fiili durumdan itibaren başlayan hikâyeler sarmalıdır. Aslen Hataylı göçmen bir ailenin fertleri; Fatma’nın, ağabeyi Cengiz’in, kardeşleri Ali ve Ayşegül’ün, Gazi Nuri Dede’nin, babası Hakkı Bey’in, annesi Nurten Hanım’ın, Kahveci Sadık Abi’nin, bilumum Ledra Palas bölgesindeki Türk ahalinin yaşadıklarıdır bu romanın konusu. Göçmenlerin yaşadıkları hayatta kalma mücadelesi ve dirençleri çok güzel çerçeve edilmiştir okuyucuya.
Ledra Palas, Kıbrıs’ın tam ortasında Lefkoşa’da bulunan 1950’li yıllardan beri otel olarak hizmet veren büyükçe bir binadır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Birleşmiş Milletler (BM) askerleri tarafından kullanılan ara bölgenin sınırları içerisinde kalmıştır. Bugün Lefkoşa’da Arasta bölgesinde bir semt adı olan Ledra Palas bölgesinin sağ tarafında BM askerleri, hemen sol tarafında ise Türk askerleri ve gözetleme yerleri, onların da hemen sol tarafında Rum askerlerinin olduğu ve aynı zamanda Rum bölgesi vardır. Bu yönüyle enteresan bir yerdir Ledra Palas bölgesi. Bugün büyüleyici sokaklarıyla, tarihi eserleriyle dolu bir kültürel turizm bölgesidir ayrıca.
Kitapta, Ledra Palas ara bölgesinde bulunan BM askerlerinin günlük rutinleri ve ada yaşantısı Yüzbaşı Peter isimli karakter aracılığıyla tasvir edilmiştir. “Türk gibi cesur”, “Türk gibi disiplinli” ibareleri geçmektedir BM komuta kademesinin konuşmaları arasında… Ve aşk için de “Bir Türk gibi sevmek”ten bahsedilmektedir. Bizi biz yapan değerleri tekrar hatırlamak açısından çok değerli bir kitap olduğunu bu vesile ile vurgulamak isterim.
Rahmetli Denktaş’ın liderliği de romanda betimlenen konular arasındadır. Bir mitingi ve iki televizyon canlı yayın konuşmasıyla, hitabet gücü, halktaki karşılığı kısacası Denktaş Efsanesinin nasıl oluştuğunu görüyorsunuz.
“Ledra Palas”, birden fazla ana karakteri olan, çok yönlü bir anlatım ve akıcı bir üslupla kaleme alınmış bir kitaptır. Senaryoya çevrilirse sırf bu yönüyle bile çok ilgi gören bir Kıbrıs dizisi olur kanaatindeyim.
207 sayfa metinden oluşan elinizden bırakmadan okuyacağınız bu kitabın sonuna 15 adet Ledra Palas bölgesinin fotoğraflarının da konulması okuyucuya Lefkoşa’nın sınır bölgesinin atmosferini hissettirecektir. Bu kitapla savaş sonrası yaşantısıyla Kıbrıs Türk Halkı, dikenli tellerle ayrılan ve paylaşılan “Başkent Lefkoşa” daha iyi tanınmış olacaktır.