Milimetrenin bindebirinden de küçük bir virüs, Korona, tüm dünyayı esir almış durumda. Bilimkurgu ve ajan filmlerinde hani cam tüpler içindeki virüsü kötüler dünyaya salıvermek için ele geçirmeye çalışırlar, ajanlar da o virüs dolu tüplerin onların ellerine geçmesini son anda önlerler, dünyayı kurtarırlar ya!
O filmlerden birisini yaşar gibiyiz! Virüsü hapseden o cam tüp kırılmış, virüs dünyaya yayılmış gibi bir hal var! Hiç kimse bu durumdan sağ salim çıkacağından emin değil. Eğer bir an önce aşı bulunamazsa, hastalığa yakalananlar ölmeseler bile tat alma, koku alma duyularını kaybetme riskiyle karşı karşıyalar! Ve bilim adamlarının açık açık söylemelerine bakarsak, bu virüs, dünya nüfusunun %80'ine bulaşacakmış!
Ya kendini izole edeceksin sokağa hiç çıkmayacaksın. Yani korkudan, gönüllü ev hapsine kendini mahkûm edeceksin. Ya da musalla taşına gideceksin!
Kıyametin sessizce oluşması gibi! Tek fark İsrafil'in elindeki Sur’a üflememesi! Dağlar yerlebir olmuyor! Denizler birbirine girmiyorlar, yıldızlar gökyüzünden dökülmüyorlar ama sonuç aynı gibi! Dağlar uzaklardan sana bakıyor, sen dağlara bakıyorsun! Deniz orada duruyor ama sahilinde yürüyemiyorsun! Yok gibiler! Sokaklar bomboş, yabani domuz sürüleri, yavrularını da almışlar, caddelerde geziyorlar.
Bir çeşit kıyamet tatbikatı yapar gibiyiz. Oyun değil! Dibine kadar gerçek!
Kim akledebilirdi ki, bir gün bir virüsün dünyayı allak bullak edebileceğini! Hayatı durduracağını! Ekonomilerin grafiksel oklarını aşağıya, sıfıra doğru yönlendireceğini!
Herşeyi berbat etmekte üstümüze yoktur! Tüm tedbirleri altüst eden sokağa çıkma yasağının yol açtığı kaos gibi! Hani şu İçişleri Bakanının düzmece istifasına sebep olan! Hiç değilse bundan sonrasını vahametin farkındalığıyla yaşayın, atlatma ihtimali az da olsa var! Atlatırsanız, torunlarınıza anlatacağınız esaslı bir hikâyeniz olur!
İhtimamlı dikkat, korunma şart!
Bu defa gerçekten hayat memat meselesi! Aman ha!