Kıbrıs Adası 1878-1960 yılları arasında bilfiil İngiltere tarafından yönetilmiştir. Londra’dan tayin edilen İngiliz valisi Türk ve Rum tarafının eşit ortaklığıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti kurulana kadar adada tek söz sahibiydi. Aynı dönemde 1917 Ekim devrimi ile sosyalizm iddiasıyla yönetimi ele geçiren Sovyetlerin başında olduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Rusya başta olmak üzere çok geniş bir coğrafyaya hâkimdi.
Kıbrıs’ta Kilise idaresi 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Rum/Yunan Milliyetçiliği şiarıyla hareket etmeye başlayarak “Enosis” için çalışmıştır. Kilisenin açtığı savaşın daha İngiliz idaresi zamanında başlamış olması, SSCB’nin de (çok geniş bir coğrafyada Ortodoks nüfusu olması nedeniyle belki de) dış politikasında bu savaşı destekler gözükmesi, Türkiye’de ve dünyada birçok sosyalist düşünce erbabına bu savaşın antiemperyalist bir mücadele olduğu kanısına vardırmıştır. Oysaki Yunan Ulusçuluğu Prof. Niyazi Berkes’in tabiriyle her zaman antiemperyalist bir savaş ürünü değil, onun tam zıttı, emperyalizmin bir mahsulü, bir aracı, bir eki, bugünkü tabirle çıktısı, kopyasıdır. (Niyazi Berkes, Patrikhane ve Ekümenik, s.26.)
Vermeye çalıştıkları mücadelenin İngiliz karşıtı olmadığı daha ilk zamanlardan Türklere yapmış oldukları katliamlardan da belli idi. Nitekim 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur. Yeni doğan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ömrü pek uzun olmaz, tabiri caizse Cumhuriyet Rum tarafının Enosis emellerine kurban gider. Hem Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hem de 1950 yılından beri cübbesi üstünde Başpiskopos olan Makarios her fırsatta Türkler aleyhine açıklama yapmaktan çekinmemiş, böylece kurulan devletin temellerini sarsmıştır. Makarios’un Kıbrıs Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili kötü niyeti, 4 Eylül 1962 tarihinde doğum yeri Panaya’da yaptığı talihsiz konuşmada açığa çıkmıştır. Makarios konuşmasında, “Elenizmin en müthiş düşmanı olan Türk ırkına ait bu küçük Türk toplumu adadan kovuluncaya kadar EOKA kahramanlarının görevi bitmiş sayılmaz” demiştir. (Ertuğrul Önalp, Geçmişten Günümüze Kıbrıs, Berikan Yayınevi, 2. Baskı, Ankara 2010 s. 11.)
Makarios, 25 Ekim 1963 tarihinde Kanada Radyosu muhabiri H. Engel’e vermiş olduğu mülakatta muhabirinin “bazılarına göre durumdan kurtulmanın tek çaresi Enosistir, bu doğru mu?” şeklindeki sorusuna ise Makarios şu cevabı vermiştir: “Evet. Bu bir gerçektir. Fakat her arzulanan istenildiği zaman gerçekleştirilemez. Enosis’in faydaları ve zararları konusuna gelince, benim kanaatime göre, milli hisler en nihayet ekonomik bir avantaj veya zarara bağlı olamaz. Zürih ve Londra andlaşmalarının Kıbrıs halkının siyasi geleceğinin son aşamasını teşkil ettiğini de söyleyemem.” (Sabahattin Egeli, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Nasıl Yıkıldı?, Kastaş Yayınları, İstanbul 1991, s.31.)
Bu düşünce ve zihniyet Kanlı Noel hadiselerine kadar olan sürecin kilometre taşlarını döşemiştir. Bunları niçin hatırlattık? 7 Aralık 2022 tarihinde Kıbrıs’ta Başpiskopos Hrisostomos kanserden öldükten sonra yeni Başpiskopos Ortodoks Kilisesi yönetimi Sen Sinod tarafından Rum halkının Limasol Metropoliti Athanasios’u seçmesine rağmen Baf Metropoliti Yeorgios seçilmiştir. (Hürriyet, 25 Aralık 2022)
Rum yönetiminde “Başpiskoposluk” makamının belirli bir görev süresinin bulunmadığını, seçilen kişinin kendi isteğiyle görevinden ayrılmazsa, ölünceye kadar bu makamda kalabileceğini, dini liderliğin yanında hükümet icraatlarına da katılarak Kilise, din dersleri ve eğitim bakanının belirlenmesi gibi konularda da söz sahibi olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. (Kıbrıs Gazetesi, 25 Aralık 2022)
Yeni seçilen Başpiskopos Georgios cübbesini giyer giymez Türkiye'yi hedef almıştır. Lefkoşa'daki Aziz Barnabas Katedrali'nde düzenlenen törende Ankara'nın Kıbrıs'ta yürüttüğü politikalara Rum Kilisesi olarak seyirci kalmayacaklarını söyleyerek, her Rum'un hakkının tastamam verilene kadar da hiçbir anlaşmaya onay vermeyi düşünmediğini belirtmiştir. Başpiskopos Georgios Türkiye'nin Ada'daki varlığını "işgalci" olarak tanımlamış ve "Eskiden birlikte barış içinde yaşadığımız Kıbrıslı Türklerle hiçbir sorunumuz yok. Ama işgalci bir güçle ilgili sorunlar var" diyerek takiyye yapmıştır. (Yeni Şafak, 10 Ocak 2023)
Erich Maria Remarque'nın yazdığı, savaşın korkunçluğunu ve anlamsızlığını ele alan romanı “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” kitabının ismi insanın aklına geliyor, görüldüğü gibi Makarios’tan Georgios’a da “Kıbrıs Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” diyebiliyorum. Kıbrıs’ta cübbeyi giyenler dün olduğu gibi bugün de aynı yerdedir. “Enosis” idealleri dipdiri yaşamaktadır.