Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 40. Yılında Dikkat Çeken Kitap

Alpaslan Remzi Kallimci

15 Kasım 1983 Doğu Akdeniz ve Türk Dünyası için mühim bir tarihtir. Rumların sürekli olarak 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’na göre kurucu ortak olarak kabul edilen Türk Milleti’ni yok saymasından dolayı Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclisi bu tarihte Rauf Raif Denktaş önderliğinde oy birliğiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dünyaya ilan etmiştir. Kıbrıs Türklüğü en tabii hak olan self-determinasyon hakkını kullanarak kendi kaderini tayin ettiği bu günün 40. Sene-i devriyesi kutlu olsun.

Hürriyet Gazetesi’nin ilgiliyle takip edilen seyahat yazarı Nurgül Büyükkalay’ın 1 Ekim tarihinde kaleme aldığı “Bir zamanların Las Vegas’ı Maraş” yazısında Gazimağusa ve Maraş bölgesini tanıtmış ve şimdi ziyarete açık olan Maraş sokaklarından geçerken “tarihi bir film sahnesinin acemi oyuncusu gibi hissediyorum kendimi” diyerek şehirden ne kadar etkilendiğini belirtmiştir. (Hürriyet, 1 Ekim 2023; Bölgeyi merak edip öğrenmek isteyenlerin okumasını tavsiye ediyorum.)

Hani her gidenin meşhur metruk Toyota binasının önünde poz vererek sosyal medyasından paylaşım yaptığı şimdi açık olan Kapalı Maraş’la alakalı bu yıl ehemmiyeti yüksek bir kitapçık yayımlanmıştır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 40. Yıldönümü vesilesiyle bahsetme gereği duyduğumuz Kıbrıs Vakıflar İdaresi’nin yayıma hazırladığı “Kapalı Maraş Bilinmeyen Gerçekler” ismindeki bu eser, Kıbrıs’ta hemen hemen her kitapçıdan ücretsiz bir şekilde temin edebileceğiniz eskilerin tabiriyle risale tadında bir kitapçıktır.

Rum tarafına sorsak, 1974 yılında Türk Ordusu’nun gelmesiyle Maraş bölgesinin terk edilerek bir sorun haline geldiğini söyleyeceklerdir. Oysa bölgenin sorunları çok daha eski ve köklüdür. Evkaf’ın yayınladığı bu kitapçıkta tarihi tespitler mevcuttur:

- 1878 yılında İngiltere’nin hâkimiyetine geçen Ada’da İngiliz idaresi Evkaf’ın küçülmesi, Kıbrıs’taki Türk varlığının zamanla ortadan kaldırılması, Türklerin fakirleşerek göçe zorlanması politikasını gütmüştür.

- İngiliz eliyle Evkaf zayıflatılırken Ortodoks Kilisesi güçlenmiştir.

- 1878 Kıbrıs Sözleşmesi ve 1923 Lozan Barış Antlaşması gibi Uluslararası Antlaşmalar dikkate alınmayarak önce İngiliz İdaresi, sonra da (Rumların 1963 darbesiyle Türkleri kurucu ortaklıktan attıkları) Kıbrıs Cumhuriyeti hukuka aykırı davranarak Evkaf’ın mülkiyet hakkını koruyamamıştır.

- Maalesef ki Kıbrıs’taki Vakıf mallarının tamamına yakını (%92’si) vakıf mülkiyetinden çıkarılmıştır. Yine kitaptan öğrendiğimize göre Kapalı Maraş’ta bu oran (yasadışı bir şekilde sözde “devredilen” arazi ve mallar oranı) %99.99’dur.

- Kapalı Maraş bölgesinin İngiliz belgelerinde de Abdullah Paşa Vakfı, Lala Mustafa Paşa Vakfı ve Bilal Ağa Vakfı’nın olduğu haritalara işlenmiştir.

- Uzun yıllar vakfın kiracısı olarak gösterilenler yıllar içerisinde mal sahibiymiş gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

- Yukarıda ismini zikrettiğimiz meşhur metruk Toyota binasının bulunduğu arazinin de belgeleriyle 1936 yılına kadar “Abdullah Paşa Vakfı”na ait olduğu ama zamanla tapu kayıtlarından çıkartıldığı kitapta ortaya konmuştur.

- Bu tür yöntemlerle Kapalı Maraş bölgesindeki Pertev Paşa Türbesi yakınındaki Türk Mezarlığı da yok edilmiştir.

- Ayrıca Evkaf hesap cetvelleri de incelendiğinde İngiliz idaresi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kapalı Maraş için Evkaf’a ödediği ama 1963 Kanlı Noel hadiselerinden sonra bu kiraların Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından ödenmesi uygulamasından vazgeçildiği tespit edilmiştir.

- Buna mukabil İngiliz idaresinin zamanında Evkaf’a ödemiş oldukları kira bedelleri de gasp edilen vakıf mallarının maddi karşılığı olmadığı gibi fiyatları İngilizlerin belirlemesiyle Türk toplumu ve bölgeleri bakımsız bırakılmak istenmiştir.

- Unutulmaması gereken husus da şudur ki, mahkeme kararlarıyla da bu sabittir; vakıf mallarında zaman aşımı olmaz!

Bütün bu gerçekler ışığında şunu da eklemek gerekir: Yunanistan Ortodoksluk örtüsü altında yaptığı Yunanlılık politikasıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında adayı ilhak etmek politikasından vazgeçmiş değildir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de kendilerinin 1963’te anayasayı ihlal ederek, soykırımlarla yıktıkları “Kıbrıs Cumhuriyeti” örtüsü altında Ada’yı tamamen bir Yunan Adası yapmak politikasından bir adım bile geri adım atmış değildir. Rum Yunan ikilisi bu hedeflerine ulaşmak için, üçüncü tarafları yıllardan beri kandırarak onları Kıbrıs Türkleri ve Türkiye üzerinde baskı kurmaya zorluyor. (Kıbrıs Gerçeğinin Bilinmeyen Yönleri, İNAF, İstanbul 1992, s.35.)

Kitabı okurken aklıma eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu hocanın sözleri geldi. Ermeni konusunda ekibiyle çalışma yapan hocaya “Türkün Türke propagandasını yapıyorsunuz boşverin.” diyenlere hitaben “Evet öyle yapıyoruz” diyen Halaçoğlu devamında şunları söylemişti: “Önce benim halkım inanmalı bana, bu konuyu bilmeli. Yabancı toplumlarla kendi halkımızın desteğini almadan nasıl mücadele edebiliriz? Öyleyse Türk olduğumuzu önce kendi halkımıza göstermeliyiz. Bunu öğrettiğiniz zaman dünyayla başedebiliriz.” (Yusuf Halaçoğlu, Tarih Gelecektir, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2011, s.16)

Dolayısıyla bu kitapçık çok isabetli bir yayımdır. Bu kitapçık Kıbrıs konusunda nerelerden başlanması gerektiğini de ortaya koymaktadır. Bu kitabı Türkiye’de matbu halde temin etmek mümkün değilse de evkaf.net sitesinden okuyucular pdf dosya olarak istifade edebilirler. Son söz, son kelam; “Vakıf malını gasp etmek bir insanlık suçudur.”