"Bu bir dövünme yazısıdır!.."
Türkiye ve Türk Dünyası, büyük bir coğrafyanın üzerinde oturuyor.
Bu coğrafyayı gezdikçe üzerindeki nadide eserleri görüp, hem seviniyor hem de nefsime yeniliyorum.
Nefsime yenilmemin tek sebebi, ömrü hayatımda böyle eserleri yapmayı başaramamış yada yapılmasına vesile olamamış olmamdır.
Çünkü herkes dünya üzerinde yaptığı hayırlı işler veya diktiği taş misali eserlerle anılır.
İnsanoğlu bunların nasıl yapıldığına pek bakmaz veya önemsemez! Örneğin Osmanlı’ya rüşveti sokan adam diye bahsedilen Rüstem Paşa’nın camisi İstanbul Eminönü’nde hala ibadete açık!
Geçtiğimiz günlerde yine Anadolu’yu çok dolaştım. Bir Ağrı Doğubeyazıt’ta İshak Paşa Sarayı’na(1784) gittim, bir Isparta Uluborlu’da Alaaddin Keykubat Camii’ne(1231) uğradım. İkisine de hayran kaldım. Keza Türk Dünyasında ecdatın bize bıraktığı böyle eserler çok...
İnsanlar, yaptıkları işler ve diktikleri eserlerle unutulmuyorlar ve bir milletin yaşamına etki ediyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk’de öyle değilmi? Savaşlar kazanmış, devlet kurmuş yetmemiş bugün bile işlevini sürdüren fabrikalar, demir yollar yapmış... Örneğin hala ayakta olan Karabük Demir Çelik gibi! İnsan, ülkem ve Türk Milleti adına yapılanlardan dolayı, bunları yapanlara özeniyor ve imreniyor!
Ben 12 Eylül 1980’den önce rahmetli Süleyman Demirel’e çok kızar ve eleştirirdim. Ama ne zaman ki, Karakaya ve Keban Barajlarını gördüm, sırf bunların hatırına bile, Demirel’e laf söylemeye tövbe ettim.
Şimdi ülkemi gezdikçe yeni imar hareketleri görüyorum.
Hızlı trenler, yollar, köprüler, havaalanları, hastaneler, barajlar, üniversiteler, camiler vs. bir sürü şey yapılıyor.
Ben ben bunları yapanlara muhalif, bir Türk Milliyetçisiyim. Ama böyleyim diye bu yapılanları görmezden gelemem. Bizim neslimiz, Boğaziçi’ne yapılan ilk köprüye karşı çıkanların sonrada sattırmam diyen aynı kişilerin itirazları ile büyüdü!
“Türk Milliyetçileri neden iktidar olamıyor?” diye soran her arkadaşıma; Marmaray’ı, Yenikapı Metro İstasyonu’nu, İstanbul’u sarmalayan tünelleri, Ankara – Konya hızlı trenini, Eskihisar – Yalova arasındaki köprüyü yetmedi Çamlıca tepesinde yükselen muhteşem camiyi gördünüz mü? (Günümüzde bunlara İstanbul Boğazını denizin altından geçen tünel, şehir hastaneleri, stadlar ve Çanakkale Köprüsü gibi işlerde eklendi.) diye karşılık veriyorum. Yavuz Selim Köprüsü’de işin cabası! Hem Çamlıca’daki caminin inşası ile Mimar Sinan’ın muhteşem eseri Süleymaniye aynı mantığa (coğrafyaya işaret koymak, Taksim Camii'de öyle!) dayanıyor ki, bu Türkler açısından doğru mantıktır.
Vatandaş; lafa, söze, vaade değil eline fırsat geçince, doğru veya yanlış bir şey olsada somut işler yapana meylediyor. Gidin sorun, aynı şeyi “Kaçak Saray” için bile söyleyecek ve muhteşemlikten söz edeceklerdir.
Yaklaşık iki yüzyıldır siyasal bir mücadele veren Türk Milliyetçileri somut olarak ne yaptı diye sorsanız, her halde aklınıza hemen gelecek bir şey olmayacaktır. Halbuki, Türkiye Cumhuriyeti devletini bile Türk Milliyetçileri kurdu ama onu bile anlatmak konusunda, büyük bir acz yaşıyoruz.
Yapılanları; rüşvetçi Rüstem Paşa, genelevci Matild Manukyan, bir tür kumar olarak gördüğümüz milli piyangocu Nimet Abla bile yapsa makul karşılayan bir insan yapısının oluşturduğu toplum psikolojisi ile karşı karşıyayız. (İstanbul'da Rüstem Paşa ve Nimet Abla camileri var ve insanlar burada beş vakit namaz kılıyor ama bu camileri yapan paraların nasıl kazanıldığını hiç sorgulamıyor!)
Onun için, şu işi de (Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmak hariç) Türk Milliyetçileri yapmıştır, diyemeyişime çok üzülüyorum. Haydi genelleme yapmayayım keşke “bende yapabildim” diyebilseydim, dünyalar benim olurdu diyeyim!
Allah’a duam, bunlardan daha büyük işler yolu eli ile Türk Dünyasına ve insanlığa hizmet etme fırsatı yakalamaktır. Bir Türk Milliyetçisi olarak buna muktedirim. Sizler de birer Türk Milliyetçisi olarak buna muktedirsiniz.
Allah; bu memleketi satan, milletin parasını çalan ve yaptığı işlerle göz boyayanlarla, mukayese edilmeyecek derece, büyük eserler yapmak sureti ile adımızı tarihe yazdırmayı nasip etsin.