Bir takipçimiz, dünkü “Gazze’de doğmak; Sultangazi’de yaşamak!” başlıklı yazımın altına, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi kararına uymama kararı dururken, Gazze ve Sultangazi mi meselemiz?”diye yorum yapmış...
Herkesin tartıştığı gündemle ilgili yorum beklenmesine bir diyeceğim yok. Yalnız, şöyle bir durum var: Biz sadece İnternet gazeteciliği yapmıyoruz; öncelikle baskısı yapılan, elle tutulan kâğıt gazete için yazı yazıyoruz. Kâğıt gazeteler de bir gün önce basılır. Sıradan bir “anlık tepki yazısı” yazmak ise bana yakışmaz. Okura her zaman doğru bir bakış açısı sunmak isterim.
***
Şimdi konuya girelim... Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin, Can Atalay hakkında ikinci defa verdiği hak ihlali kararına uyulmamasını kararlaştırdı. Gerekçeli kararda, “AYM'nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” denildi.
Aslında Yagıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararının hiçbir hukuki değeri yok. Çünkü bu işe Yargıtay’ın karışması gerekmiyor. Doğrudan ilk mahkeme, kararın gereğini yapar, konu kapanırdı.
Anayasa’nın 158’inci maddesinde “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” deniliyor. Kısacası, ilk mahkeme ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi, alenen Anayasa’yı çiğnemektedir.
***
Yapay kriz ilk ortaya çıktığı gün, “Hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir.” yorumu yapmıştım. Daha sonra da “İktidar bilinçli olarak bir kaos yaratarak ‘Yeni Anayasa’yı gündeme almak istiyor” değerlendirmesi yapmıştım.
Şimdi “Hilafet” kavramı üzerinden çıkarılan tartışmalar veya eylemler de aynı hedefe yöneliktir ve bütün bunlar, Türk Milleti’ne kurulmuş bir tuzaktır...
Türkiye Barolar Birliği, bu olayları şöyle özetledi:
“ÇEDES projesi kapsamında, henüz gelişme çağındaki öğrencilere, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlileri tarafından ‘değerler eğitimi’ adı altında 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile bağdaşmayacak şekilde dersler verilmesi; Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yaptığı, eğitim kurumlarında vakıf ya da dernek adı altında tarikat yapılanmalarının varlığını meşrulaştırmaya yönelik konuşması; 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda emre rağmen Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden bir teğmen ve devamında yaşanan tartışmalar ve son olarak Ata’mızın manevi huzurunda, Anıtkabir’de Cumhuriyetimizin tahkir edilerek şeriat çağrısı yapılması gibi uygulamalar ve vakalar son dönem örnekleri olarak sayılabilir.”
Bunlara, Galatasaray-Fenerbahçe arasındaki kupa maçının S. Arabistan’da oynatılmak istenmesi ve hilafet çağrılarını da ekleyelim...
***
Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararında Pakistan Anayasa Mahkemesi'nin eski Başbakan İmran Han hakkındaki kararına atıf yapıldı ve “Pakistan'da Meclis çoğunluğunu ele geçiren muhalefetin, Anayasa Mahkemesi kararı sayesinde yaptığı güvensizlik oylaması ile İmran Han'ın başbakanlığı düşürülmüştür." denildi!
İyi de Türkiye’deki durum ile Pakistan’da yaşananların ne ilgisi var? Türkiye’de Anayasa’yı uygulamaya çalışan Anayasa Mahkemesi’ne karşı, yapay krizi çıkaran ilk derece mahkemesi ile Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’dir. Bu yapay krizin iktidar tarafından desteklenmesi ve bu sırada rejime yönelik saldırılar başlatılması tesadüf olabilir mi?
***
Bütün bu olaylar, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması süreci ile paraleldir ve arka plandaki asıl hedef, Türkiye Cumhuriyeti Devletini millî devlet olmaktan çıkararak sadece Türkiye’nin değil bölgenin güdümlü bir halife ile yönetilmesidir. Bu sebeple, Türk aydınları, Türk gençleri her zamankinden daha akıllı olmak zorundadır.
Can Atalay gibi sol kimliğiyle tanınan bir kişinin davasının seçilmesi de planlıdır ve bu sayede muhafazakârların desteği alınmaktadır! Hukuk, umurlarında bile değildir...
Bütün bunlar gelip geçecek ve Cumhuriyet’i hedef alanlar yargı önünde hesap verecektir. “Hiçbir şey yapmadan bekleyelim” demiyorum; önce saldırının nereden geldiğini ve amacının ne olduğunu doğru tespit edelim!
Yoksa Türkiye’yi Pakistan’a çevirecekler!