Türkiye denilen Türk topraklarında yüzyıllardır ilginç şeyler oluyor. İstikrarlı (!) bir şekilde her yıkandığında çeken pamuklu kumaşlar gibi topraklarımız küçülüyor ve insanlarımız eksiliyor. Bunun farkında olanlarda avazları çıktığınca bağırarak, Türk Milleti’ni uyandırmaya ve aydınlatmaya çalışıyor. Bu uyandırma ve aydınlatma işi, cumhuriyet döneminde Atatürk’le başlamış ve halen de sürmektedir..
Bu meyanda Mustafa Kemal Atatürk, her gittiği yerde yaptığı konuşmalarla ve nihayet “Nutuk” adlı eseri ile Türk Milleti’ne yaşadığı olayların analizini yaparak, geleceğe dair tavsiyeler de bulunmuştur. Peki bunları anlayan var mı? Bana göre var. Herkes herşeyi teşbihte hata olmaz, tabiri caiz ise “eşek gibi” anlıyor.
Ama anlamak, türlü nedenlerle bu şahısların işine gelmiyor. Ben il, ilçe, kasaba ve köy demeden Türkiye’yi biraz fazla dolaşan bir adamım. Bunun özel bir nedeni yok. Allah bize de her halde Evliya Çelebi gibi “seyahat” demiş!
Bu sebeple, bir çok insanımızla sohbet ediyor ve onları dinliyorum. Özellikle de Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tarihsel sorunlar ile onların günümüze yansımalarına karşı, ne düşündüklerini öğrenmeye çalışıyorum.
Bugün Türkiye’nin köylü, işçi, memur, emekli, işsiz, öğrenci gibi değişik sosyal katmanlarına mensup insanlarımızla bir araya geldiğimizde; onların çok derin felsefi düşüncelere sahip olduklarını, belirli ahlaki ölçülerde davrandıklarını ve siyaseti çok iyi bildiklerini gözlemliyorum. Öyleyse, bu insanları hiçbir şey yada bir çok şeyi bilmemekle suçlamak çok yanlış olur diye düşünüyorum.
Eğer her şeyi bildiklerini kabul edersek yaptıklarını da bilerek yaptıklarını kabul etmemiz gerekir. Peki niçin bilerek yapıyorlar? İşte bunun cevabını ülkeyi, devleti ve Türk Milleti’ni sevenler olarak bulmalıyız.
Mesela kendisi de bir Türk olan fakat yaşamını, ekonomik ve sosyal ilişkilerini; kürtlük ve kürtçülük üzerine oturtmuş olan AKP kurucusu Dengir Mir Mehmet Fırat, AKP’den pkk-hdp’li Selahattin Demirtaş’a destek olmak için istifa etti. Adam bunu hiçbir zaman saklamadı. Bu böyleyse, Türk olanlar; Dengir’lerin çokça bulunduğu ve de güce hakim olduğu bir AKP’ye, neden oy verdi ve veriyor?
Çevreye, mekana ve güce göre şekil almak, Türk olmanın en büyük özelliklerinden biri! Bir dostum geçenlerde şöyle söyledi: “Devlet güçlü olunca hepimiz Türk oluyoruz, devlet zayıflayınca hepimiz farklılaşıyoruz”. Tıpkı bir çok Dengir gibi…
Şeyh Sait İsyanı’nın ardından kurulan İstiklal Mahkemesi’nde yargılananlardan biri İzol aşireti reisi Hacı Kaya’dır. Mahkeme resi Mazhar Müfit, Hacı Kaya’ya, kürtmüsün Türk’müsün diye sorar. Hacı Kaya çok ilginç bir cevap verir: “Ben Türk’ün Kürdüyüm…”. Doğrudur, devlet güçlü ise Türk’üz zayıfsa kürdüz. Bunu başka kelimelerle de dillendirebiliriz. Kürt sözüne takılmayın!
1842-1891 yılları arasında Edirne’de doğmuş ve Türkiye’e de yaşamış olan Ermeni edebiyatının toplumsal sorunlara değindiği bilinen ismi Hagop Baronyan’ın “İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti” adlı kitabını 2014’te okuduğunuzda, kişisel ve toplumsal davranışlarda pek fazla bir şeyin değişmediğini şaşkınlıkla görüyorsunuz…Toplum ve toplumu oluşturan fertler, her şeyin farkındadır ama kendilerini ilgilendiren özel nedenlerle gidişatı değiştirmek açısından kıllarını bile kıpırtdatmamışlardır. Aynen bugün olduğu şekilde…
Bir insan kendini hem Türk hissedip hem de bırakın AKP’li olmayı AKP’ye oy bile veremez. Öyleyse nasıl oluyorda AKP Türklerin oyu ile iktidar oluyor? Emin olun Akp’ye oy atan her Türk’ün kendine göre bir nedeni var. Ve kendilerine göre de haklılar!
Mesela cumhuriyet döneminde Balkanlardan Türkiye’ye göç edenler, adeta yalvarırcasına Türk olduklarını söyleyerek buralara geldiler. Hazır bir devlet buldular. Atatürk Türkiyesi’nde rahat ettiler, zengin oldular, dinlerini, mallarını, canlarını ve namuslarını korudular. Şimdi bazı Türk olanları bile AKP’nin ve “Aday Erdoğan”ın yanındalar. Bu büyük bir çelişki ve vefasızlık değil mi?
Adam hem Atatürkçüyüm diyor hem AKP’yi destekliyor! Akp zihniyeti de Atatürk’ü “iki ayyaş”tan biri olarak görüyor. Bu nasıl olur diye insan kendi kendine soruyor. Ama insanlarımızı tanıyınca bunun olabileceğini biliyorsunuz. İstiklal Mücadelesi’nde de böyle yaptılar. Çoğunluk perdenin arkasına gizlendi ve Atatürk kazanınca onun yanında gözüktü. Yarın da yeni kazananın yanında “ben seni destekledim” diye yer alacaklar. Böyleyiz işte…
Bazı tarihçiler, müslümanlara karşı yapılan Haçlı Seferleri’nde bile, Müslümanlarla Haçlılar arasında, güç ve iktidar adına yapılan siyasi ittifaklardan bahsetmektedir. Yani siyasi ve ekonomik gereksinimlerin etrafında, karşılıklı çıkar ilişkileri gelişmiştir. Halbuki Haçlıların, müslümanların etinden kebap yapıp yediklerini biliyoruz. Onun için günümüzün Haçlı Seferi’nin bazı insanlarımız tarafından desteklenmesini yadırgamamalı ve sadece iyi anlamalıyız.
Bugün hepimiz 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi önem taşıdığını biliyoruz. AKP’ye oy verecek olanlarda biliyor. Başımıza nelerin geleceğinden onlarda haberdarlar. Ancak ruhsal yapıları yanlış yapmalarına ve kendilerine düşmanlık edecek olanlarla ittifak kurmalarına engel olmuyor. Bu sebeple benim “Etkisiz Türklük” olarak tanımladığım durum ortaya çıkıyor… Devlet yine güçlü olursa merak etmeyin bizden fazla Türk ve bizden fazla Atatürkçü olacaklar. Ama şimdilik böyle davranmak istiyorlar. Yoksa AKP % 5’ten fazla oy alamaz. Çünkü 2002’den önce böyle bir parti ve görüş yok.
Bu sebeplerle, siz siz olun herkesin her şeyi bildiğini ve tercihlerini bilerek yaptığını bilin. Bunlar o kadar çok bilgilidir ki; tedbirsiz yakalanırsanız size de külahı ters giydiriverirler!
Özcan PEHLİVANOĞLU
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com
https://twitter.com/O_PEHLIVANOGLU