Özgür Özel’in CHP Genel Başkanlığı’na seçilmesi ne ifade ediyor; “CHP sağa kaydırıldı” eleştirileri yaparak seçilen kadro, sola nasıl bir anlam yüklüyor? Meselâ, solculuk ile Batıcılık, hatta “Atlantikçilik” bağdaşır mı? Ayrıca solculuk, “eşit vatandaşlık” adı altında, millet kimliğinden etnik vatandaşlığa geçiş midir?
Bu soruları hep birlikte cevaplandırmaya çalışalım ve cevabı olanların görüşüne de başvuralım.
CHP kurultayında seçim yapılmadan önce Yaşar Nuri Öztürk’ün, Atatürk’ten sonraki CHP genel başkanlarının Batıcı olduğu yolundaki eleştirisini hatırlatmıştım.
Türkiye’nin en iyi strateji uzmanı emekli general Nejat Eslen de, Özgür Özel’in kurultay konuşmasındaki “Atlantikçilik” vurgularına dikkat çekti:
“Değişim sloganı ile CHP'nin başına geçen Özgür Özel, kurultayda, CHP zayıf olduğu için Türkiye'nin Doğu’ya kaydığını ifade ederek, Atlantik yapısına sıkı bir selam çakmış, küresel jeopolitik değişimi kavramadığını veya kavrasa da Atlantik önyargılı davranacağını, küresel jeopolitik değişim içindeki Türkiye'nin çıkarlarını değil de; önyargılı Atlantik bağını esas alacağını göstermiştir.
Değişim, sadece kişilerin değişimi değildir.
Değişim, özünde, kurucu değerlere bağlı kalarak küresel değişime uyum sağlama becerisidir...
Kanımca bu kurultayın asıl kazananı İmamoğlu oldu.
Kim bilir belki de birileri seçimleri kaybeden değil kazanan CHP arzu ediyordur artık...
Ben peşin peşin yazayım; belki Özgür Özel’e de ileten olur:
ABD önemli bir ülkedir. Türkiye-ABD ilişkileri de önemlidir ancak, Türkiye-ABD ilişkileri tek yönlü otoyol gibi olmamalıdır. Türkiye-ABD ilişkilerinde Türkiye'nin çıkarları da esas alınmalıdır.
Aslında, dünya çok önemli bir değişimden geçmektedir.
ABD'nin kurallara dayalı düzeni giderek güç kaybetmekte, ABD bu düzeni askerî gücü ile sürdürme çabası içinde iken dünya belirsizlikler, dengesizlikler ve tehlikelerle dolu kaotik bir sürece girmiş durumdadır.
CHP bu değişimi ve kaotik süreci mutlaka dikkate almalı ve kaybetmeye aday Atlantik yapısına sıkı bağlarla bağlanmamalıdır.
Bir başka ifade ile CHP, muhalefet partisi olsa bile Atatürk gibi düşünmeli ve bu kaotik ve tehlikeli süreçte Atatürk gibi dış politika uygulamalıdır.
Kimse alınmasın ama hem Atlantikçi yapıya sıkı bağlarla angaje olmak hem de Atatürkçü olduğunu ifade etmek sadece siyaset cambazlığıdır.”
***
Eslen, ayrıca Özgür Özel’in de “eşit vatandaşlık” vurgusu yaptığını, bunun da Batı’nın dayatması olduğunu hatırlattı.
Konuyu ben de yıllardan beri yazıyor, anlatıyorum. Son olarak “Eşit vatandaşlık = Etnik vatandaşlık!” başlıklı yazımda durumu şöyle ifade etmiştim:
Eşit vatandaşlık kavramını ve talebini, Türkiye’de ilk defa gündeme getiren kişi, PKK adlı terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’dır.
Çözüm sürecinde, PKK’nın birinci talebi eşit vatandaşlıktı... AKP iktidarı, PKK’ya hem Oslo görüşmelerinde hem de Dolmabahçe’de bu yönde söz vermişti. ABD, İngiltere ve ABD öyle istiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu da 2017'deki adalet yürüyüşünün sonunda Maltepe'de yaptığı mitingde yeni bir toplumsal sözleşmeden, yani yeni bir Anayasa hedefinden söz etmiş ve "Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara, eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir" demişti.
Eşit vatandaşlık, Anayasa'daki kanun önünde eşitlikle aynı şey değildir. Prof. Dr. Birgül Ayman Güler'e göre "eşit vatandaşlık"la kastedilen, Yugoslavya, Lübnan ve Irak’taki gibi "etnik vatandaşlık"tır. Yani hem kendi etnik devletinizin vatandaşı olacaksınız hem de federasyonun! Böylece, ulus devlete, üniter devlete ve laik devlete veda edeceksiniz! Eşit vatandaşlığın anlamı budur.
Güler'e göre "Eşit vatandaşlık, Bosna-Hersek'te Dayton Anlaşması'yla kurulmuş olan 'milliyetler sistemi'ne geçilsin demektir. Elbette olmazsa olmaz şartı, Anayasadan Türk vatandaşlığının silinmesidir.”