Cuma hutbesinde imam efendi Tebbet Suresinin açıklamasını yaptı.
Ve devamında “Hiç bu surenin ne anlattığını, günümüzde ne anlama geldiğini düşündünüz mü?” diyerek sordu.
Doğrusu bu sorunun sorulacağı hiç aklıma gelmemişti ama gerçek olan okuduğumuz surelerin hiç birinin anlamını tam manasıyla bilmiyor olmamız çok üzdü beni.
Hazır yeri gelmişken sure hakkında bilgimizi tazeleyelim:
“Tebbet, ‘kurusun’ manasına bedduadır. Ebu Leheb hakkında inmiştir. Zira o, eziyet etmek kastıyla Resûlullah(S.A.V)ın yoluna gizlice diken koymuş, bu işte kendisine karısı da yardım etmişti. Bir rivayete göre Şuarâ sûresinin 124. âyeti gereğince Efendimiz yakın akrabasını çağırarak, onları İslâm'a dâvet etmişti. Amcası Ebû Leheb galiz sözler sarf ederek, "Bizi bunun için mi çağırdın?" demişti. Bunun üzerine bu sûre indi.
Ebu Leheb, Hz. Peygamberin amcası olmasına rağmen ona düşmanlık edenlerin en başında geliyordu. Karısı Ümmü Cemil de bu düşmanlığında kocasına katılır, hatta zaman zaman dikenli çalılar taşıyıp Hz. Peygamberin geleceği yollara dökerdi. Sûrede, bunların hem bu düşmanlıkları, hem de bu yüzden uğrayacakları azap dile getirilmektedir.”
Ebû Cehil, Müslümanların açlıktan dolayı ölümle karşı karşıya kaldıkları boykot uygulamasını şiddetle takip etmiş, boykotun kaldırılmasına karşı çıkmış birisidir.
Günümüzde adı Ebu Cehil olmayıp ama onun yaptıklarının yüzlerce katını yapanlar yok mu?
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya, Naat adlı şiirinde bakın ne diyor:
“Yeryüzünde, riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor..
Diller, sayfalar, satırlar
"Ebu Leheb öldü"diyorlar:
Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;
Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!”
Şöyle dünyamıza bir baktığımızda, Filistin’de Gazze’de yaşananlar, dünkü Ebu Cehil’in yaptıklarından ne farkı var?
Hani bir atasözü var "Zulüm ile âbad olanın akıbeti berbat olur" diye.
Tarihte her kim zulüm ile adaletsizlik yapmışsa sonları berbat olmuştur. Bu gün de İsrail’in yaptıkları yanlarına kalmayacak, akıbetleri berbat olacaktır. Çünkü biz biliyor ve inanıyoruz ki “alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste”
Burada hiç Alman, Yahudi, Fransız, Amerika ya da Çin ayırımı yapmadan, her kim zulüm ediyorsa onlara bir şair olarak bizimde söyleyecek sözümüz olmalı diyor şöyle başlıyorum:
EY! ZULMEDENLER...
“Müslümanlar kardeştir” der inancım
Açken Müslümanlar, tok yatmak var mı?
Gördükçe açları artar iç sancım
Yapılanlar insanlığa sığar mı?
Nerdeler? Almanya’sı, Hollanda’sı
İnsanlık havarisi Fransa’sı
Özgürlük heykelli Amerika’sı
Sormak lazım; bunlarda, vicdan var mı?
Bunların ki insanları kemirmek
Yiyip yiyip, göbeklenip semirmek
Hatta ölünceye kadar sömürmek
Hiç bunlar yoksul elinden tutar mı?
Saymazlar insandan, siyahsa tenin
Birde Müslümansan ölmek kaderin
Üstü gibi altıda varsa yerin
Allah bunları cennete koyar mı?
Dini bozuk bunların, elbet yapar
Allah’ı bilmez hepsi puta tapar
Ne demişler; “eşek teper, it kapar”
İnsan olan insan, yoksul soyar mı?
Gitmez elbet böyle bunlar da biter.
Gün gelir yanmayan ocaklar tüter
Nice yurtlarda da baykuşlar öter
Ey zulmedenler! Dünya size yar mı?
Sözüm ‘Müslümanım’ deyip bakana(!)
Vurdumduymaz, at gözlüğü takana
Bugün onlara ise yarın sana
Söyle! Müslüman cihattan korkar mı?