Doğu Türkistan’da zulüm var.
Doğu Türkistan’da soykırım var.
Ve Kadim Uygur medeniyeti yok ediliyor.
Birleşmiş Milletlerin bir milyondan fazla insanın tutulduğunu açıkladığı toplama kamplarında Müslüman Türkler; sözde ideolojik eğitim adı altında ailelerinden, kimliklerinden ve hatta hayattan koparılıyorlar.
Uygurlara ait ibadethaneler, tarihi eser niteliğinde olsa dahi yıkılıyor. Türk- İslam medeniyetinin izlerini silmek için mezarlıklar dahi tahrip ediliyor.
Ailelerinden koparılan çocuklar yetimhanelerde tam bir Çinli gibi yetişmeye zorlanıyorlar.
Uygur Türklerinin evlerine bir Çinli yerleştirilerek aile mahremiyeti yok ediliyor.
Sudan bahanelerle idam edilen Türk sayısını ise tam olarak bilemiyoruz.
Tabi ki söz konusu Türk ve Müslüman olursa dünya kör, dünya sağır, dünya sessiz…
Hayır! Bu defa öyle değil…
Geçtiğimiz Temmuz ayında 22 ülke (Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Estonya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, Japonya, Kanada, Kuzey İrlanda, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Norveç ve Yeni Zelanda) bir araya gelerek bir bildiriye imza attı. Çin’in uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini vurgulayan bildiride “Sincan ve Çin genelinde din ve inanç özgürlükleri de dâhil olmak üzere insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı göstermeye çağırıyoruz” denildi.
Listeye dikkat edin aralarında tek bir İslam ülkesi yok. Tek bir Türk devleti yok. Biz yokuz biz!
Müslüman Türkler ölüyor ve biz sessiziz.
New York Times Çin Hükümetinden sızan belgeleri açıkladı. Çin Devlet başkanı “Müslüman Uygurlara merhamet yok” diye talimat veriyor. Bu belgeleri duyuyoruz ama çıt yok.
İslam’ın zulme bakış açısı net. Sessiz kalanlara bakış açısı net. Yine de ses veren yok.
Ne hazin değil mi?
Endülüs’e ağıt yakarız ama ders almayız. Endülüs’ten daha köklü bir medeniyet yok ediliyor ve biz hiçbir şey yapmıyoruz.
Hiçbir ekonomik ve siyasi gerekçe bu sessizliğimizi mazur gösteremez.
Türk devleti hiç vakit kaybetmeden uluslararası platformlarda zulüm gören soydaşlarımızın sesi olmalıdır. Daha fazla sessiz kalırsak kısa süre sonra sahip çıkılacak bir Doğu Türkistan kalmayacak.
Bu görev sadece devletin de değildir. Herkes sesini duyurabileceği tüm platformlardan kızıl Çin zulmünü haykırmalıdır. Bu bir insanlık görevidir. Aksi halde hepimiz tarih ve vicdan karşısında mahkum olacağız.
Sedat Serdaroğlu