6 Mart’tan bu yana yaşanan siyasi olayları yazsak, herhalde ciltlerce kitap olur. Çünkü Türk milletinin kafası karışık. Yıllarca alıştığı bir sistem vardı. Bu değişti. Hala bir çok insan oy verince iş biteceğini sanıyor. Aksine bu sistemde oy verince iş bitmiyor. Özellikle de Cumhurbaşkanlığı sisteminde.
Bir defa Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için Türkiye genelindeki oyların en az %50’sini alacak bunun üzerine de bir oy fazla alması gerekiyor.
Ya bu oyu alacak kimse çıkmazsa ne olacak? Şu anda belli olan dört aday var. Bunlar 1.Recep Tayyip, 2. Kemal Kılıçdaroğlu 3. Sinan Oğan ve 4. Muharrem ince. Bunlardan hiç biri de %50+1 oyu alacaklarına ben inanmıyorum.
Neden mi?
Cumhur ittifakının bileşenlerine bakalım, AKP, MHP, BBP, Vatan Partisi ve PKK’nın islamcı ayağı olan HÜDA Partisi. Ve bunların adayı Türk milletinin artık ismini duymaktan bile gına getirdiği Recep Erdoğan.
Gelelim ikinci ittifak olan Millet ittifakına, bunlarında başını CHP’nin çektiği İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti ve yine fetö ve AKP ile iş tutmuş olan Deva ve Gelecek partileri var. Bunların adayı da artık kendilerinin de kabul ettiği ünvanla Bay Kemal.
Üçüncü bir ittifakta, ATA İttifakı adını verdikleri, ZAFER Partisi, Adalet Partisi, Doğru Parti, Ülkem Partisi ve Türkiye İttifakı Partisi var. Bunlarda ise hiç bir siyasi partinin başkanları aday olmadı ve daha önceden böyle bir hazırlık içinde olan Sinan Oğan’ı aday gösterdiler.
Dördüncü ve ittifak olmayan Memleket Partisi. Bunun C. B. Adayı Muharrem İnce.
Şimdi bunların hepsi aday olacak ve her biri de birinci turda kazanacak öyle mi? Şimdiye kadar toplum öyle bir kutuplaştı ki herkes partisini ve liderini haşa ilahlaştırdı ve gözünde büyüttü. Ancak iş ittifakların oluşumuna gelince özellikle kazanması muhtemel ilk iki ittifak partilerine gönül verenler şok üstüne şok yaşamaya başladılar. Yıllarca CHP ve Millet ittifakının bileşenlerini HDP ve dolayısıyla PKK ile işbirliği yaptığını söyleyerek aşağılayan AKP ve Cumhur ittifakı sözcüleri, PKK’nın diğer Partisi ve Hizbullah’ın partileşmiş hali olan HÜDA PAR ile pazarlık yapıyor ve 10 civarında milletvekilliği alacağı söyleniyor.
Gelelim Millet ittifakına burada işler daha farklı işliyor. Aylarca altılı masa olarak bilinen partiler, her ay birinin ev sahipliğinde oturdular kalktılar. Hatta yemeklerin hangi restorandan geldiği bile konuşuldu yazıldı. Ancak 6 Mart’ta iş aday açıklamaya gelince altılı masa Kemal’in entrikası ve Meral’in tavrı yüzünden iki günlüğüne çöktü. Ancak hangi akla hizmetle geri döndüğü tam anlaşılmadı. Tabii bir AKP’nin havuz medyasına karşılık bir de CHP’nin yandaş medyası olduğunu öğrendik ve CHP’nin yandaş medyası İYİ partiyi ve onun liderini linç etmeye çalıştı.
Bana göre bu aşamada yani birinci turda sayın Meral Akşener geri dönmemeliydi. Çünkü CHP ve yandaş medyası ile bunların beslediği kamuoyu araştırma şirketleri hep HDP oyları olmadan seçim kazanılamaz havası yarattılar. Ve mutlaka Millet ittifakının da HDP’nin oyunu alması gerektiğini söylediler. Tabi HDP’nin oylarını öyle bir kıymete bindirdiler ki ister, Cumhur İttifakı, ister Millet ittifakı olsun HDP olmazsa olmaz havasına soktular. Her ne kadar AKP ve havuz medyası geçen sefer kandildeki Cemil Bayık’a 5 milyon dolar verip AKP’nin PKK için tehlikelidir, dedirterek, PKK karşıtı oyları almış ise de, belediye seçimlerinde Kandil’in dediği değil, Kandil’den daha bağımsız hareket eden Selahattin Demirtaş’ın dediği oldu ve Millet ittifakının belediyeleri almasına sebep olmuştu. Buradan güç kazanan HDP ve Selahattin Demirtaş şimdi genel seçimlerde pay kapma peşine girdi. Buna karşılık yıllarca iktidar yüzü görmeyen CHP ve onun beslemeleri yandaş kanal ve anket şirketleri de HDP’nin kilit parti haline geldiğine ikna ettiler ve işin doğrusu kendileri de buna inandı.
İşte burada Meral hanım dik durmalıydı. Ve iki ittifakında dışında kalmalıydı. Çünkü kilit oylar aslında HDP değil, Atatürkçü, Milliyetçi ve Ülkücü oylardı. Keşke yeni kurulan ittifakta yerini alabilseydi. O zaman Millet ittifakının kazanma şansı var mıydı? Yoktu, ama bu seferde tekrar Recep Tayyip’in kazanacağı korkusu ağır bastı ve tarihi bir fırsatın kaçmasına sebep olmaktansa, yandaş medyanın her türlü linç kampanyasına rağmen ittifaka geri dönmek zorunda kaldı.
Ancak görünen o ki, hem cumhur ittifakı, hemde millet ittifakı, ne bir fikri namus, nede bir ideolojik çizgi ortaya koyamadılar. Hatta öyle bir hale geldiler ki ne kadar vatan haini, federasyoncu, özerklik yanlısı, açıkça Türk düşmanlığı yapan, Atatürk, laiklik, üniter yapıdan rahatsız olan bölücü, dinci ve beynelmilel fikir ve ideoloji sahipleri varsa, ittifaklarına aldılar.
Sonuçta, bu Türk Milletini ve vatanını canı pahasına seven, müslüman inançlı Türk milletinin mensuplarını ve laik, Atatürkçü, Türkçü ve genel olarak Türk milliyetçisi, Ülkücüleri rahatsız etti.
Onlara göre ister cumhur ittifakı olsun, ister millet ittifakı olsun, her ikisi de, çıkarcı ve menfaatlerinin peşinden koşan, sadece iktidar nimetlerine talip ittifaklar olarak gördüler. Bu şartlar altında, milleti seksenlerden bu yana 43 yılda yavaş yavaş bölücü fikir ve gruplara alıştırılan Türk milletinin gelecek 30 yılda da tamamen bölüneceğini ve burada özellikle 13 milyon sığınmacını da Türk milletinin demografik yapısını bozarak, Türk milletinin Anadolu’ya girişinin 1000. yılında 2071’de Anadolu’dan çıkarılmak istendiği düşüncesine sahip oldular. Bu konu da haksızda değiller.
Bu düşünceden hareketle bu ittifaklara direnç göstermek ve büyük Türk milletini gözardı ederek iktidar olunamayacağını, esasen kilit oyların azınlık ve bölücülerin oyu değil, Türk milletinin her şeye rağmen hala bu vatanın sahibi olduklarını, Türk milletinin değerlerini dışlayarak iktidar olunamayacağını göstermek için ATA ittifakını kurarak, Atatürkçü, Türk Milliyetçisi, Ülkücülerin sahip çıkacağı bir adayı, yani Sinan Oğanı aday gösterdiler.
Evet toplum özellikle iktidarın söylemleri ile birlikte ikiye bölündü, ancak bundan sorumlu, havuz medyası kadar, muhalefeti destekleyen yandaş medyanın da etkisi var.
Toplum böylece ya iktidarı elinde tutan Cumhur ittifakından yanasın, yada Millet ittifakından yanasın veya olmalısın gibi bir noktaya getirildi. Ancak her iki ittifaka da oy verecek olan Türk milletinin içine de sinmedi.
Burada, okumuş aydın ve bağımsız düşünebilen, akılcı, bilimden ve bilgiden yana olan bilinçli Türkleri arayışa itti.
Evet iktidar partisine oy vermeyecekler, ama karşı tarafta iktidarı çantada keklik olarak görmeyecek. Belki bir dip dalgası gelmediği sürece seçimlerde ilk ikiye bile giremeyebiliriz. Ancak bizim olmadığımız bir seçimde kazanılamaz diyecekler.
Muharrem İnce ise bütün bu düşüncelerin dışında daha önce kendi partisi olan Kemal Kılıçdaroğlu karşıtlığı üzerine kurulmuş bir adaylık peşinde. Muharrem beyin tanınırlığı da bir miktar oy almasına sebep olabilir.
Bu şartlar altında seçime girilirse hiç kimse seçimi çantada keklik olarak göremez ve birinci turda alamaz.
Ancak daha önce de dediğim gibi bu sistemde bir defa oy vermekle iş bitmiyor.
Bu nedenle, ikinci turda, ATA ittifakına oy verenlerin %99’u bağrına taş basarak, istemeyerek de olsa, millet ittifakının adayına oy verir. Zira bu insanlar baştan beri Tayyip Erdoğan ve talan düzenine karşılar.
Ancak Muharrem beyin seçmenleri aynı oranda olmayabilir. Çünkü Muharrem beye oy verecek olanların çoğu Kılıçdaroğlu karşıtlığı üzerinden siyaset yapıyorlar. Ancak yine de Muharrem beyin de oylarının çoğunluğu Millet ittifakının adayına oy verecektir.
Hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın artık iktidar değişecek gibi görünüyor. Ancak yeni iktidar da şımarık bir çocuk gibi davranamaz.
Ancak şunu da söyleyeyim Cumhurbaşkanlığı makamı kadar ve hatta ondan da önemli olan Meclis aritmetiğidir.
Bu konuyu da bir dahaki sefer yazarım.