Bir baba olarak çocuk yetiştirme konusunda yaptığım en önemli hatayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Anne babaların bu yazıyı dikkatle okumasını ve bu hataya düşmemelerini öneriyorum.
Bir öğretmenimiz okula yeni başlayan çocuklardan bir şeyler yapmalarını istediğinde suratına baktıklarını ne yapacaklarını bilemediklerini, çocukların zeka sorunu olmadığını ama yönergeleri anlama ve uygulamada sorun yaşadıklarını ifade etti.
Evet, haklıydı kendi çocuklarımda da yönergelere uyma konusunda sorun vardı. Bunun sebebini düşündüğümde çocuk yetiştirme konusunda yaptığım hatayı anladım.
Bir kasabada doğup büyümüş, yatılı okullarda okumuş, bekarlık döneminde ev veya öğretmenevinde kaldığı sürede hiç kimseden hiçbir şey istemeden bütün işlerini kendisi yapmış biriydim. Bu tutumum evlendikten sonra da devam etti. Eşimden ve çocuklarımdan bir şey yapmalarını istemeden ev içinde her şeyi kendim yapardım.
Zaman geçip çocuklarım büyümeye başlayınca çocuklarımdan zorunlu hallerde bir şeyler yapmalarını istediğimde örneğin, çalışma masamın çekmesinden bir şey getirmelerini istediğimde çocuklarımın bu konuda sıkıntı yaşadıklarını gördüm. Hatta “Çorabını veya kazağını değiştir.” gibi en basit yönergeleri bile yerine getirmekte zorlanıyorlar, çorapları/kıyafetleri bulma, kendi çorabı ile kardeşininkini ayırma, eşleştirme veya giymekte sıkıntı yaşıyorlardı.
Oysa biz küçükten, kendi işlerimizi kendimiz yaptığımız gibi, ailedeki büyüklerin hatta mahalledeki komşuların bile küçük işlerini yapardık. Bir komşu bakkala gidip bir şeyler almamızı istese koşarak çarşıya gider, beş dakikada bu işi hallederdik. Evde, ahırda, bahçede, tarlada yapılması gereken tüm işlerde ailemizin yanında olur, onların getir götür işlerini yapar, işlerin bir ucundan tutardık. Bizim yörede çocuklardan böyle bir şeyler istenmesine “yumuş buyurmak” denirdi. Gün içinde çocuklara onlara yumuş buyrulurdu ve çocuklar bu işleri şevkle yapardı.
Bu şekilde yetişen çocuklar yaşlarından daha da olgundular. İş yapmak zorlarına gitmezdi. Kimse istemese bile işlerin bir ucundan tutarlardı. Önemli ile önemsizi ayırır, ailelerinden abuk subuk beklentileri olmaz, istekleri makul olurdu. Kendilerini kontrol edebilirler beklemeleri gerektiğinde mızmızlanmadan beklerlerdi. Onlar, büyümüş de küçülmüş birer aile bireyi idiler.
Bir baba iş yaparken çocuğuna “Kerpeteni getir.” dediğinde çocuk yaşadığı ortamı çok iyi tanıdığı için kerpetenin ne olduğunu, nerede bulunduğu bilir ve hemen getirirdi. Şayet yerini bilmiyorsa kendisine yapılan yer tarifini kolayca anlar, isteği yerine getirme
konusunnda asla sıkıntı yaşamazdı. Bir komsudan bir şey getirmesi istendiğinde utanıp sıkılmadan severek hemen getirilirdi. Çocuklar sosyaldiler, özgüvenleri vardı. Onlar becerikli çocuklardı.
Ben öyle bir ortamda yetiştiğim halde baba olarak yıllarca çocuklarımdan bir bardak su bile istememiş, onlara hiç yumuş buyurmamıştım. Bu yüzden çocuklarım söylenilen yönergeleri uygulamakta zorlanıyorlardı.
Sevgili anne babalar, çocuklarınız konuşmaya ve sizi anlamaya başladıkları andan itibaren onlara yönergeler verin. Bir oyuncağı gösterip size getirmesini veya bir rafa koymasını isteyin. Çocuklar büyüdükçe yönergeleri çoğaltıp zenginleştirin. Örneğin kitaplıktan adını verdiğiniz bir hikayeyi, alet çantasından tornavida, pense vb. aletleri, mutfaktan bir eşyayı bulup getirmesini veya götürmesini isteyin. Dolaptan meyve getirmelerini isteyin. Bakkala, markete alış verişe gönderin. Pazara götürün eline para verip bir şeyler almasını isteyin, pazar poşetlerinin bir kısmını ona taşıtın. Odalarını toplamalarını, eşyalarını yerleştirmelerini, temizlik işleri yaparken size yardım etmelerini isteyin. Kısaca, çocuklarınıza yumuş buyurun.
Çocuklara yumuş buyurduğunuzda ;
Zihinsel açıdan: Dinleme, anlama gibi zihinsel becerileri gelişir. Söylediklerinizi anlamaya çalışırken kavrama, istediklerinizi nasıl yerine getireceğini düşünürken akıl yürütme kabiliyetleri artar. Evdeki eşyaların veya marketteki mamullerin nerede olduklarını, neye nasıl ulaşacağını hatırlaması ve zihinden hesap yapması gerekeceğinden zihin kapasiteleri gelişir ve akılda tutma süresi uzar.
Fiziksel açısından: Tutma, kavrama, açma, kapatma, taşıma, koyma, boşaltma, doldurma vs. birçok becerileri gelişir. İş yaparken başta el ve parmak kasarı olmak üzere bedensel kontrol artar. Yaşlarının gerektirdiği fiziksel aktiviteyi kolaylıkla yapabilir hale gelirler.
Psikolojik açıdan: Çocukların duygusal açıdan takvim yaşına paralel şekilde olgunlaşması sağlanır. Çocuklar, faydalı olma, yardımcı olma gibi önemli duyguları tadarlar. Sorumluluk duyguları artar. Kendi varlığını ve önemini fark ederler. Kendilerini değerli hissederler. Daha mutlu bireyler olurlar. Bağımsız iş yapabilmeleri kolaylaşır, özgüvenleri gelişir. Bütün bunlar ileride sağlıklı bir kişiliğe sahip olmalarını sağlar.
Sosyal açıdan: Başka bireylerle birlikte çalışma, ekip olma, diğer insanlarla uyum içinde hareket etme, becerileri gelişir ve ileride sosyal açıdan uyum sorunu yaşamazlar. Dışa
dönük tavırları artar. Daha çabuk arkadaş edinilirler. Grup oyunlarında başarılı olurlar. Empati kurabilirler. Bu onları daha uyumlu ve sevilen insanlara dönüştürür.
Sevgili anne babalar,
“Çocuğuma kıyamam, ondan bir bardak su bile istemem.” demeyin, susadığınızda bir bardak su getirmelerini isteyin. Çocuğunuza buyuracağınız yumuşlar, biricik yavrularımızın geleceğini daha güzel kılacak ve onları hayata hazırlayacak önemli adımlardır.