"BEYEFENDİ GİDECEK" / SİYASETİN TÜKENMİŞLİĞİ...
Türkiye'de gündemi inanılmaz bir şekilde döndürüyorlar. Sanki görünmeyen bir gizli savaş var. Bu savaşın bir tarafının Türkler olduğu kesin! Her şey birbirine karışmış durumda... Bu karışıklık tamamen Türklerin aleyhine! Bazı şeyleri öyle bir anlatıyorlar ki; sanki yeni bir İstiklal Harbi kazanılmış sanıyorsunuz... Eski düşmanlar bugün inanılmaz bir dostluk içindeler... İnsan ister istemez bunlar eskiden de dosttu da bize karşı rol ile kayıkçı kavgası mı, yapıyorlardı diye kendi kendine soruyor... Herkes tarafından bırakın eskiyi daha dün yapılan hatta ihanet olarak değerlendirilebilecek şeyler unutulmuş! Bugünkü dostlukların ve ittifakların gerekçeleri ise çok uydurma nedenler. Birileri "beka" diğerleri de "beyefendi gidecek" diyor. Bu artık gayrı milli ve gayrı Türk siyasetin tükenmişliğinin bir göstergesidir. Söyleyecekleri bir şey kalmamıştır. Türkiye ve Türkler inanılmaz zor sorunların içine itilmiştir. Türkler yakın bir gelecekte bu sorunlarla yüzleşecek ve faturaların bedelleri Türkler ve kendini Türk gibi görenlerden tahsil edilmek istenecektir. Olan bitenlerin halka izah edilmesi noktasında kesif bir aydın ihaneti vardır. Ancak bu ihanet öyle bilmeden yada farkında olmadan değil bilerek ve isteyerek yapılan bir ihanettir. Osmanlı 1774'te yapılan Kaynarca Anlaşmasından 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'ne kadar yaklaşık 150 sene adeta can çekişmiş ve ülkeyi uçurumdan itenlerin faturasını ise masum halk ödemiştir. Benzer olaylar ve tavırlar günümüzde de, aynı ağırlıkta yaşanmaktadır. Günümüzde halkın çoğunluğu fakir ve bitap düşmüştür. Kişisel borçlar gırtlağı aşmıştır. Üretim durmuş ve işsizlik rekorlar kırmıştır. Suriyeli ve diğer sığınmacılar nedeni ile demografik yapı bozulmuş milli güvenliğimiz birçok nedenle olduğu gibi bu nedenle de, tehlikeye düşmüştür. Ülkenin toprakları ve sanayi ve de finans kuruluşları yabancıların eline geçmiştir. Beyin göçü yürek yakıcı bir şekilde artmaktadır... Yani anlayacağınız saymakla bitiremeyeceğimiz yaşamsal sorunumuz vardır. İktidarın hatalarının sevaplarından çok fazla olduğunu düşünen bir muhalif insanım... O sebeple daima yanlış gördüklerimin karşısında bulundum.. Muhalif partilerde bu nedenle siyaset yaptım hatta parti kurucularından biri oldum. Ancak muhalif olmama rağmen iki kutuplu siyasete ve açık veya gizli ittifaklara karşı çıktım. Milletvekili transferleri ile seçime girmeyi bir ilkesizlik olarak gördüm. Böyle bir şeyin hem millet iradesine hem de milletvekillerine saygısızlık olduğunu belirttim. Şimdi yine ayni şeyleri duyuyorum. Birisi kalkmış iktidarın bütün yanlışlarının müsebbibi olmuş insanların kurduğu bir partiyi seçime sokmak için milletvekili veririm diyor. Biz o zaman iktidarın yanlışlarına niye karşı çıktık? Niyetimiz Türkiye'yi yönetmek miydi yoksa sadece beyefendiyi mi göndermekti? Benim muhalefet anlayışım Türk Milletinin iradesi ile seçilmiş olan birini her ne olursa olsun seçildiği
makamdan göndermek değil, Türk Milletine sunacağımız programla iktidar olmaktı! Bugün iktidar yanlışlarına devam ederken muhalefetin de ilkesiz bir şekilde sadece beyefendiyi göndermekle uğraşmasını siyasi bir tükenmişlik olarak görüyorum. Esas problem Türkler açısından bu durumdan kurtulabilmek için zamanın azalmış olmasıdır. Çözüm bu sorunu ortadan kaldıracak iradeyi gösterecek olan yerli, milli, bağımsız ve şuurlu Türklerin siyasete damgalarını vurmalarından geçmektedir.