“Baba, ben sana anıt dikemem. Senin nereye gömüldüğünü bile bilmiyorum. Bu çalışmamı babam Törekul Aytmatov sana armağan ediyorum.”
Yukarıdaki sözler 1928-2008 yılları arasında yaşamış ve (10 Haziran 2008) ölüm yıl dönümü vesilesi ile anacağımız büyük Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’a aittir.
Daha dokuz yaşında iken ayrıldığı babası Törekul Aytmatov’u bir daha görememiş mezarını dahi 56 yıl sonra bulabilmiş ve vasiyeti üzerine babasının yanına defnedilmiştir.
Peki neden?
Stalin, aydınları milli kimliklerin sembolü ve kutup yıldızları olarak görür. Onlar Sovyet rejimine karşı tehlike arz etmektedirler.
Törekul Aytmatov da Stalin tarafından Milliyetçi Kırgızların ileri gelenlerinden görüldüğünden cezalandırılmalıdır. Tutuklanacağını fark eden Törekul karısı ve dört çocuğundan ayrılmaya karar verir. Çocuklarının zarar görmemeleri için onları, Moskova’daki parti yönetiminin haberi olmadan Talas’a gönderir. Zira uydurma suçlarla tutuklanan, katledilen insanların çocukları öksüzler yurdunda toplanıyor; eşleri ise, çalışma kamplarına gönderilerek büyük hakaretlere ve tecavüzlere maruz bırakılıyorlardı. Bu kamplarda birçok kadının dayanamayarak intihar ettiğini biliyordu.
Bu tedbiri ayrılış, Cengiz Aytmatov’un babasıyla ilgili son anısıydı: “Henüz altı aylık olan küçük Rosa ile birlikte dört kardeştik. Babam Kazan garına götürmüştü bizi. Tren oradaydı. Kapıları açıktı. Vagonun biri bize rezerve edilmiş bölümlerden oluşuyordu. Altlı üstlü ranzalar vardı. Babam bunlardan ikisine bizi yerleştirdi. Ve vedalaştı. Annemin nasıl ağladığını ve babamın kendisine nasıl güçlükle hâkim olabildiğini görüyordum. Bu arada tren hareket etti ve yürümeye başladı. Babam uzun müddet, gücünün yettiği kadar pencerenin yanı sıra koştu, bize el salladı, salladı… Ben ranzanın üst tarafındaydım, her şeyi anlamıştım, en azından hissetmiştim birbirimizi bir daha asla göremeyecektik.”
Törekul Aytmatov 1937 yılında tutuklanır, “Halk Düşmanı” olarak kabul edilir ve idam cezasına çarptırılır. 1938 yılında ölüm cezasına çarptırılan 137 Kırgız aydın ile beraber gece hapishaneden çıkarılır ve hapishane avlusunda kurşuna dizilir. İnfaz gecesinde polisler her yerde nöbet tutar, yerli halkın belli bir saatten sonra dışarı çıkmasına izin verilmez. Cesetler kamyonlara yüklenerek Bişkek yakınlarında ki Çon-Taş köyüne götürülür, kerpiç fabrikasına topluca gömülür.
İnfazlar herkesten saklanır. (Cengiz Aytmatov babasının öldüğünü 20 yıl sonra öğrenecektir). Fakat toplu mezarı bilen başka biri vardır.1932-1940 yılları arasında fabrikada bekçilik yapan Abıkan tutuklu amcasına ulaşmaya çalışırken olup biteni görmüş ama Komünist Sovyet rejiminin korkusunda kimseye söyleyememiştir. 1973 yılında bu sırrı kızı Babürya Kıdıraliyeva’ya açmış ve “Amcamdan haber alamadım, çok eziyet çektim; benim gibi yakınlarını arayanlar olursa en azından onların haberi olsun. Bu sırrı kalbinde sakla, orada Kırgızların ileri gelenleri yatıyor. Gün gelir de bunlar konuşulacak olursa gördüklerini, bildiklerini anlat. Bunu hiç unutma” diye tembihlemiştir.
Babürya Kıdıraliyeva Komünist rejim yıkılıp Sovyetler dağılınca bu sırrı Kırgız yetkililer ile paylaşmış ve dönemin Cumhurbaşkanı Askar Akayev’in talimatıyla toplu mezar gün ışığına çıkarılmıştır. Cengiz Aytmatov’un 9 yaşında ayrıldığı babası Törekul Aytmatov ve 137 Kırgız aydının
kemikleri çıkarılmış DNA testiyle kimlik tesbitleri yapılmış ve yine buraya Ata Beyt’e (Ata Mezarı) defnedilmiştir.
Ata Beyt bu gün artık bir anıt mezar niteliğindedir ve vasiyeti üzerine Cengiz Aytmatov babasının yanına defnedilmiştir.
Umarım bu anlatılanlar Stalin dönemi Sovyet rejiminin Türkler üzerinde uyguladığı ‘yok etme’ politikası hakkında bir fikir edinmenize yardımcı olmuştur.
Kızıl rejimin tüm kurbanlarının aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.