Fransız haber ajansı AFP, Suriye'de terör örgütü YPG/PKK'nın Türkiye sınırından çekilmeye başladığını duyurdu. Yalnız terör örgütünün çekildiği yerlerdeki varlığını, YPG'ye bağlı sözde askeri meclisler sürdürecek.
Yeniçağ muhabiri Fatih Ergin'in haberine göre bu çekilme, terör örgütünün Fırat'ın doğusundaki varlığını ve Türkiye'ye oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırmıyor. Güvenli bölge içerisinde kalan meskûn alanlarda YPG'nin türevleri bulunacak.
Fırat'ın doğusundaki kontrol ettiği alanlarda sözde "yerel askeri meclisler" kuran PKK/YPG'nin çekildiği yerlerdeki varlığını bu meclisler ile sağlayacak. Güvenli Bölge kapsamında PKK/YPG'nin çekildiği duyurulan Tel Ebyad ile Resulayn ilçeleri arasındaki 88 kilometrelik bölgede terör örgütünün kurduğu Gre Spi ve Sere Kaniye sözde askeri meclisleri, kontrolü sağlayacak.
Bu alanda 6 gözlem noktası kurulacak ve bunlardan 3'ünün denetimini, PKK/YPG'ye bağlı Tel Abyad, 3'ünü ise Resulayn sözde askeri meclisleri üstlenecek. Bölgede Türk-ABD ortak devriyeleri denetim yapacak ancak devriyeler kent merkezlerine girmeyecek.
***
Bu haber, sizi şaşırtmamıştır. Zira Al Monitor-Türkiye'nin Nabzı bölümün yazarlarından Fehim Taştekin, "Kürtlerin Ankara'ya önerisi kilidi açar mı?" başlıklı yazısında "Heyecan yaratan Kürt açılımı" diyerek Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Kobani ile Haseke'deki karargâhında görüştüğünü anlatmış ve güvenli bölge önerilerinin ABD'nin SDG dediği güçlerin komutanı Mazlum Kobani'ye ait olduğunu yazmıştı.
Kobani, Taştekin'e Amerikalılar aracılığıyla Türkiye'den görüşme talep ettiklerini ve çözüm olarak beş kilometre derinliğinde bir güvenli bölge planı sunduklarını söylemişti.
Kobani'nin önerileri şöyleydi:
* Türkiye'nin istediği 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge olamaz. Ama beş kilometre olabilir.
* Halk Savunma Birlikleri (YPG) beş kilometrelik alandan çekilir. Bu alana yerel askeri meclis olarak oluşturulan güçler yerleşir.
* YPG beş kilometre içindeki ağır silahlarını çekebilir. Menzili Türkiye'ye ulaşan silahlar da çekilebilir. Hatta 20 kilometre menzilli silahlar da 20 kilometre uzağa indirilir.
* Buna karşılık Türkiye saldırmayacağını taahhüt eder.
* Bu alanda uluslararası gözlemciler yer alabilir.
* Türkiye uluslararası gözlemcilerin parçası olamaz. Uluslararası gücün tarafsız olması gerekir.
* Türkiye'nin istediği şekilde (Fırat Kalkanı ile birlikte hareket eden) milis güçleri bölgeye giremez. Ancak bu bölgeden ayrılmış sivillerin geri dönüşünde bir engel yok.
Mazlum Kobani bu önerileri, James Jeffrey aracılığıyla sunduklarını da belirtmişti.
Aynı yazıda Taştekin, SDG'nin, "Jeffrey, Ankara'ya geldiğinde CENTCOM Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie'nin PYD'ye 'ABD, Türkiye'nin saldırmasına izin vermeyecek' garantisi verdi" diye açıklama yaptığını da bildirmişti.
Biz de bu bilgileri 2 Ağustos'ta "Oslo'dan sonra PYD açılımı" başlığı altında değerlendirmiştik.
***
Bana gelen duyumlar, Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki istifaların da bu konuyla ilgili olduğu şeklinde. Yalnız, istifa edenlerin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, yani siyasi iradenin Suriye politikasını doğru bulmadıkları, verilen görevleri bu sebeple kabul etmek istemediği bildiriliyor...
Yine Türkiye'nin ABD ile Müşterek Harekât Merkezi kurmasının da Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda ABD'den bağımsız hareket etme yeteneğini ortadan kaldırdığı ifade ediliyor. Kısacası bu şartlar çerçevesinde verilen siyasi emirler, bazı komutanlar tarafından benimsenmiyor. Sorun buradan kaynaklanıyor.
Bu ortamda, Özgür Suriye Ordusu denilen muhaliflerin de bölgede kendi bildiğini okumaya çalıştığı belirtiliyor.
Türkiye, bir an önce kesin kararını vermeli ve uygulamalıdır!