Sabahın körü diyebileceğim bir saat diliminde edebiyat son sınıf öğrencisi kardeşim Uğur YEŞİLYURT şiirini bakmam için bana gönderdi, yerimden doğrulup “Mahkûmiyet “ adlı şiiri okumaya başladım.
“Üç tarafını deniz iç tarafı bölen siz
Bir Türkiye isterim gencecik ki ölensiz
Dik yokuşun yolcusu kalmamışsa insaf et
Seni vururlar elbet vurmuşlarsa isabet
Kinindeki kurtarmaz kibrit kadar bir kuvvet
Sesini bastıracak duadaki sükûnet
Caddeleri gözleyen çatıları yok sanan
Tarihi yağmalayıp keselerden yoksunan
Yoksulun emeğini ezmek olmuşsa yasa
Biri çıkıp ezmeli ezbere basa basa
... Bir yanı ne gezer her yanı her tarafta
Masalara yayılmış aziz şehidin kanı
Bu millet unutmadı unutmaz da satanı.”
Her bir cümlesi tüyleri diken- diken eden bu şiir aklıma hemen 8 Martta İstanbul- Kadıköy deki olayı aklıma getirdi. Gezme amacı ile gittiğim o gün arkadaşlardan ayrılıp anlam veremediğim sese ve kalabalığa doğru yöneldim. Bir de ne göreyim; Devletlerin yıkılışında ki, en aciz döneminde bile beylik kuramayan insanlar şimdi kalkmış özgürlüğü bırak kendi bayrağını, milletini, ülküsünü oluşturmaya çalışıyor ve bunu da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü adı altında ve buna benzer günlerde eylem yaparak aşılamaya çalışıyor… Neymiş efendim Apo serbest bırakılıp Kürdistan kurulacakmış ve özgürlük Kürdistan ile sağlanacakmış vay- vay neler duyuyorum neler…
Muhabirlik- Gazetecilik merakımdan dolayı objektifime yansıyan ve röportaj etmek amacı ile yaklaştığım insanlar Kürtçe bilmediğim için konuşmayı red ettikleri gibi ezik muamelesi eder gibi “ sen, Türk müsün?” diye sormuşlardı. Türk’üm deyip gururlandığım meydanda Türklüğü ile alay edercesine Kürtçe özgürlük diye bağırıyorlar ve ellerinde Türk Bayrağının gölgesi altında ihanet ediyorlardı. Bunun gibi insanlara yediğin kabı pisleyen derler, yıllardır bizim çatımız altında beslenip insan gibi korunanlara şimdi yemek yedikleri yeri pisliyorlardı, ihanet ediyorlardı…
Utanmıştım, yerin dibi olsa da girsem ya da görmeseydim diye düşündüğüm zaman dilimi içersinde idim ama utandığım; Türklüğüm değil. Aksine böylesine kanla, başla, canla alınan bu topraklarda hiç hakkı olmadan hak iddia edenleri gördüğüm için en önemlisi de bunlara bu şekilde davranmalarına izin veren ve cesaret verenlere daha çok kızıyordum aslına bakarsanız kızgınlıktan ziyade nefret duygusu oluşuyordu… ( hiçbir şey televizyonlarda gördüğümüz ya da okuduğumuz kadar basit değil )
Diyarbakır da Türk Bayrağı açılarak yapılacak eyleme polis müsaade etmemişti ama İstanbul’un göbeğinde pkk bayraklarını ve Apo posterleri ile yapılacak gösteriye hiçbir şekilde müdahale edilmemesi hatta müsaade edilmesi düşündürücü değil mi? Bana öyle geliyor ki bu gidişat yakın zamanda bu Ülke içinde yani Türkler içinde yapılması gerekecek…
Fakat ne olursa olsun ki şu bir gerçek : İSTİKLAL- İSTİKLAL- İSTİKLAL .... Gerisi teferruat... Bakmayın namerdin çar çaput salladığını bizim yüreğimiz ile yazılmış marşımız ve rengini kandan alan ay yıldızlı bayrağımız var...( ayrıca istiklal Marşımızın 94. Yıl dönümünü can-ı gönülden kutluyorum)
(yazım kesinlikle bizim toprakların kıymetini bilen Kürt kardeşlerimi içermemektedir)
Ismahan Çeribaşı