KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Kimdir?

Vefatının 9. yıldönümünde KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş kimdir? Türkiye'den azarlanıp gönderilen Rauf Denktaş'ın ölüm döşeğindeki son duası ne oldu?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve büyük Türk liderlerinden biri olan Rauf Denktaş, 13 Ocak 2012’de 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. Denktaş, ölümünün üzerinden 9 yıl geçmesin ardından hala efsane konuşmaları ve Kıbrıs Türkleri için verdiği mücadele ile anılmaya devam ediyor.

RAUF DENKTAŞ KİMDİR?

Kıbrıs Türkü siyasetçi ve yazar Rauf Denktaş, 27 Ocak 1924’de doğdu. 1,5 yaşındayken annesini kaybetti. Babası hakim Raif Bey'dir.[ Anneannesi ve babaannesi tarafından büyütülen 1930 yılında eğitim için İstanbul'a gönderildi. Arnavutköy'de ilkokuldan liseye kadar eğitim veren Fevzi Ati Lisesi'nde yatılı okumaya başladı. Ortaokuldan sonra Kıbrıs'a döndü ve 1941 yılında Lefkoşa İngiliz Okulu'ndan mezun oldu. Mezun olmasının ardından Fazıl Küçük'ün Halkın Sesi gazetesinde yazılar yazmaya başladı. Daha sonra bir süre Mağusa'da tercümanlık, mahkemelerde memurluk ve İngiliz Okulu'nda öğretmenlik yaptı. 1944 yılında hukuk eğitimi için Lincoln's Inn'de okumak üzere Birleşik Krallık'a gitti. 1947 yılında adaya döndü ve avukatlığa başladı. Sonraları savcılığa geçti ve 1956 yılında başsavcılığa yükseldi. 27 Kasım 1948 tarihinde Kıbrıs Türklerinin düzenlediği ilk mitingde Fazıl Küçük ile beraber hatiplik yaptı. Faiz Kaymak'ın teklifi ve Fazıl Küçük'ün tasvibiyle Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu Kongresi'nde başkanlığa seçildi.

1949 yılı yaz aylarında avukatlık yapmaya başladı. Yine aynı yıl Aydın Hanım'la evlendi. 1955 yılında terörist bir hüviyete bürünen Enosislemücadelede ve EOKA karşısında Kıbrıs Türklerinin direnişine yön verdi. 1958 yılında hükumetteki görevinden istifa etti. Arkadaşlarıyla 1 Ağustos 1958 tarihinde Türk Mukavemet Teşkilatı'nı (TMT) kurdu.

Zürih-Londra antlaşmaları öncesinde Fazıl Küçük ile birlikte Ankara'ya Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile görüşmeye gitti. Bu görüşmede adaya Türk askerinin gönderilmesi teklifini dile getirdi. 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları ile, 1960 Antlaşmaları ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nın hazırlanmasında çaba gösterdi. Aynı yıl Türk Cemaat Meclisi üyeliği ve Türk Cemaati İcra Komitesi Başkanlığı'na seçildi. 16 Ağustos 1960 tarihinde 650 kişilik Türk Alayı Magosa Limanı'na ayak bastı. 1963 olaylarından sonra temaslarda bulunmak üzere Ankara'ya gitti. Temaslarını tamamlayarak bir sandalla Kıbrıs'a geçti ve Türk direnişini örgütledi.

1970 seçimlerinde Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı'na seçildi. 18 Şubat 1973 tarihinde Fazıl Küçük görevinden ayrılması üzerine Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçildi. Bu görevinden 28 Şubat 1973 tarihinde istifa etti ve aynı gün Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı seçildi. Kıbrıs Harekâtı'nın ardından 13 Şubat 1975 tarihinde Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanından sonra devlet ve meclis başkanı görevlerini de yürüttü ve anayasa uyarınca 1976 yılında yapılan ilk genel seçimlerde devlet başkanlığına seçildi. 1981 yılında ikinci kez devlet başkanı oldu. 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanından sonra tekrar cumhurbaşkanlığına seçildi. 22 Nisan 1990 tarihinde yapılan erken seçimde ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. 1995'teki seçimlerde de cumhurbaşkanı seçildi. 2000 yılındaki seçimlerde %43.67 oranında oy aldı ve seçim ikinci tura kaldı; ama ikinci tura kalan diğer aday olan Derviş Eroğlu'nun çekilmesi üzerine seçimden galip olarak çıktı. 2004 yılında BM genel sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs Sorunu'nun çözümü için hazırladığı Annan Planı'na karşı çıktı,buna rağmen plan Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilse de Kıbrıslı Rumların reddetmesi üzerine hayata geçmedi. 17 Nisan 2005 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmadı ve 24 Nisan 2005 tarihinde görevi yeni seçilen cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a devretti.

8 Ocak gecesi organ yetmezliği teşhisi ile Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan Rauf Denktaş, tedavi gördüğü hastanede 13 Ocak 2012 tarihinde 88 yaşında vefat etti. Vefatının ardından Türkiye ve KKTC'de ulusal yas ilan edildi.[7] 17 Ocak 2012 günü, yapılan devlet töreniyle Lefkoşa'daki Cumhuriyet Parkı'nda defnedildi.

ÖLÜM DÖŞEĞİNDE SON DUA

Rauf Denktaş”ın ölüm döşeğindeki son duasını Günboyu Gazetesinden Fatih Ergin köşesinde kaleme aldı.

Günboyu Gazetesi yazarı Fatih Ergin’in “Rauf Denktaş”ın ölüm döşeğindeki son duası” başlıklı yazısı şu şekilde:

TV'lerin O'nun ölüm haberini son dakika olarak geçtiğini gördüğümde, ''Şimdi Atatürk cennette onu, hoş geldin evladım Rauf diyerek karşılamış ve alnından öpmüştür.'' diye düşünmüştüm.

Elbette Kıbrıs Türklüğü'ne kurulacak tuzakları bundan sonra kim bozacak diye kaygıyla karışık…

Bir yazıya sığmayacak kadar büyüktü O.

Büyük bir devlet adamı, büyük bir diplomat ve her şeyden önce adanmış bir ömür ve direnişin Türkçe adıydı. Çünkü O, beş bin yıllık muhteşem Türk tarihinin şan ve şeref katındaki yerini hayattayken almış Rauf Denktaş idi…

Dr. Fazıl Küçük’ ten devralıp 21.yüzyıla taşıdığı haklı mücadelesinde ne yazık ki 2000’li yıllarda yalnız bırakıldı…

‘’Annan Planı’’ adlı Birleşmiş Milletler tuzağı, Kuzey Kıbrıs Türküne karşı kurulduğunda, Rauf Denktaş New York’ta açık kalp ameliyatı olduğu hastanedeydi.

Ameliyat sonrası iyileşme süreci uzun sürmüştü. Oysa “Bir hafta içerisinde seni geri göndereceğiz” demişlerdi Denktaş’a. Zaten ameliyat olayı da ansızın çıkmıştı.

Denktaş kendisine kurulan kumpası anlamış ve “Ben bu oyuna nasıl geldim” diyerek eşi Aydın hanıma “Beni evime götür, öleceksem evimde öleyim” diye yalvarmıştı.

Hasta yatağında olduğu o günlerde Denktaş’a Annan Planı’nı kabul etmesi yönünde hem Türkiye’deki iktidar sahiplerinden hem de uluslararası toplumdan organize bir baskı yapılıyordu.

New York’ta ameliyattan çıkmış Denktaş’a karşı küresel bir psikolojik savaş “Mister No” sloganı ile başlatıldı. 

Küresel psikolojik saldırının önünde tek başına bırakılan Rauf Denktaş bu süreçte, ‘’bu sorun bir an önce çözülmeli‘’  diyerek Annancı tavır alan, daha okumadıkları Annan Planı’na karşı televizyon ekranlarında övgüler yağdıranlara karşı da mücadele vermek zorunda kaldı.

Denktaş’ın hastanedeki odasını adeta bir daireye çevirerek, bir bölümünü yazıhane gibi yaptılar.

Hasta yatağından zorla kaldırarak Annan Planı’nı imzalasın diye masaya oturtuyorlardı. Direniyordu Denktaş! “İmzalamam, imzalamayacağım” diyordu…

İki ay sonra adaya döndüğünde zayıf ve bitkindi. Rahatsızlığı tam anlamıyla geçmemişti.

Bu sefer tedavi için Ankara’ya gidecekti. Aklında yine Annan Planı vardı. Ankara’daki hastanede kalırken bir gece uyur vaziyette şahadet getirdiği duyulacaktı.

Ve şöyle diyecekti yine uyur vaziyette; ”Allah’ım! Eğer Kıbrıs Türk’ü yok olacaksa bana bunu gösterme. Canımı al ve kurtar beni.”

O sırada yanında refakatçi olan kızı sessizce ağlayarak dinliyordu babasını…

Ankara’daki tedavisinden sonra da yine mücadelesine devam edecekti.

Ama Artık Türkiye’de bu koca Türk’ü kovmaya kalkabilen bir iktidar vardı ve Denktaş bu dönemde mücadelesini yazılı ve görsel basında kendisine kalan kısıtlı alana taşıyıp, Türk milletine seslenmeye devam etti…

Onun diplomatik bir deha olması ve kararlı duruşu Annan Planı’nın iki kez değişmesine sebep oldu. 

Karşısındaki Karen Fogg’un çocukları, İçimizdeki İrlandalılar ve “Yes be Annemciler”  ise adeta yaylım ateşine tutar gibi parselledikleri köşelerinden, çıkarıldıkları ekranlardan Denktaş’ın itibarını hedef alıyorlardı…

Bu “görevli” gazetecilerden bazıları, cahillerin desteklediğini söyledikleri Denktaş’ın durduğu noktaya yıllar sonra “AB bizi kandırdı” diyerek geleceklerdi.

 Mücadelesinin, fikirlerinin zaferini hayattayken görme bahtiyarlığını yaşayan Rauf Denktaş, kurduğu devletin bayrağı altında hayata gözlerini yumdu.

 Uzun lafın kısası; milletler kahramanları ile yaşar!

Kolay kolay kahramanların ortaya çıkmadığı bir çağa damga vurmuş, Kıbrıs sularında atalarımızın destan iniltilerinin susmasına izin vermemiş bir kahramandı Rauf Denktaş. 

Bu kahramanın 88 yıllık ömrünü vakfettiği mücadelesine dahi saygı göstermeyip, ona ‘’statükocu‘’diyen zihinler, onu ‘’Mister No‘’ diyerek karalamaya çalışanlar ve ‘’Yes Be Annemciler’’ kaçınılmaz sonları olarak unutulmuşluğu ve hiçliği yaşarken, onun adı yaşıyor ve daima yaşayacak.

 O, Türk tarihine dikilmiş nice muazzam abidelerden biriydi. O, anlı şanlı Rauf Denktaş’tı, Türklüğün şan ve şeref sayfalarına Kıbrıs destanını yazdı.

Ve sonra; Oğuz Han’ın otağına girip, Mete’nin, Atilla’nın, Kürşad’ın, Alparslan’ın, Fatih’in ve Mustafa Kemal’in yanında yerini aldı… Ey Türk evladı, kendini O’nun gibi ada! Toros Reis’e rahmetle…  

Kaynak Yeniçağ: “Yes be annem referandumu” zamanında Türkiye'den azarlanıp gönderilen Rauf Denktaş'ın ölüm döşeğindeki son duası

 

Gündem Haberleri

'Esad, Rusya'da Güvende'
Suriye'ye dönüşler iki kat arttı
Baas rejimi nedir?
Teğmenlere destek veren savcı açığa alındı
Şiddette sıfır tolerans algısı boşa çıktı