Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Baskın, "Geliştireceğimiz 'nanoasker' tekniğiyle cerrah daha ameliyatı yaparken bir gözlük takarak hangi bölgede kanser olduğunu, hangi bölgede kanser olmadığını hücresel düzeyde görerek kanserli dokuyu çıkartacak" dedi.
Çağın en ölümcül hastalığından olan kanser için birçok üniversiteden ve uluslararası bilim kuruluşundan bilim insanı Türkiye Translasyonel Onkoloji Çalışma Grubu çatısı altında bir araya geldi. Grup, kansere yönelik olarak yeni korunma stratejileri, erken tanı yöntemleri, daha etkin tedavi yöntemleri ve bunlara yönelik cihazları geliştirmek üzere Ar-Ge faaliyetlerini başlattı. Cumhuriyet Üniversitesi'nden Doç.Dr.Kerim Yapıcı, Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyelerinden Doç.Dr.Yasemin Baskın, Celal Bayar Üniversitesi'nden Doç.Dr. Görkem Eskiizmir ve Doç.Dr. Gülsüm Gençoğlu ile Dokuz Eylül Üniversitesi SBE Araştırma Görevlisi Gizem Çalıbaşı, Cumhuriyet Üniversitesi'nde Fen Fakültesi bünyesindeki Nanopartikül laboratuvarında bir araya gelerek başlattıkları çalışmaları sundu. Önemli proje destekleri alan grup, 'Nanoasker' adını verdikleri proje ile kanser tedavisinde önemli bir gelişmeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor. Grup, üzerinde çalıştıkları uygulama ile kanserin tanı ve tedavisinde önemli bir gelişme kat etmeyi hedefliyor. Günümüzde uygulanan yöntemlere ek olarak uygulanacak 'Nanoasker' çalışmasıyla sağlıklı hücrelere dokunulmadan kanserli hücrelere müdahale edilebilecek.
TÜRKİYE'DE BİR İLK
TÜBİTAK destekli proje kapsamında farklı üniversite ve uluslararası merkezlerdeki bilim adamları ile bir araya geldiklerini kaydeden Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasemin Baskın, Sivas'ta çok özel bir laboratuvarda nanoaskerlerin üretildiğini ve bu nanopartiküllerin tıbbi, sanayi ve iletişim alanında da kullanılmasına yönelik çalışmaların yapıldığını söyledi. Türkiye'de kanser ile ilgili araştırmalar Cumhuriyet Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Celal Bayar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Medipol Üniversitesi'nden birçok arkadaşımızın olduğu bir ortak çalışma grubuyuz. Kanserle ilgili tedavilerde yetersiz olduğumuz noktalar var. Bunu başarmak için de biz doktorlar yeni teknolojiler, ilaçlar ve teşhis cihazları geliştirmek zorundayız. Bu kapsamda kanserle savaşan doktorlar grubu burada nanopartikül üreten ya da elektrik, fizik mühendisleri, matematikçiler gibi temel bilimi ve mühendislik bilimi ile uğraşan araştırmacılarla kanserin tanısı, kansere karşı daha etkin ilaçların üretilmesi sorununu çözmek üzere bir araya geldik. Bu Türkiye'de bir ilk. Türkiye genelinde bu alanda çalışan, araştırmaları olan insanları bir araya getirmek istiyoruz. Dünyanın çok önemli merkezlerinden Harvard, MIT ve Stanford Üniversitesi ile Avrupa'dan çok önemli merkezler de bizimle birlikte" dedi.
"TÜRKİYE'DE BİLGİ VE TEKNOLOJİNİN ÜRETİLEBİLECEĞİNİ GÖSTERMEK İSTİYORUZ"
Nanopartiküllerin kanserin tanısı ve tedavisinde nasıl kullanılacağına ilişkin çok önemli projelerinin olduğunu savunan Baskın, "Bu projelerimizin bazılarını TÜBİTAK'a sunduk ve kabul edildi. Hala sunmakta olduğumuz projelerimiz var. Daha büyük hedeflerimiz de Avrupa Birliği gibi yerlerde bize sunulan Horizon 2020 gibi büyük bütçeli projelere bu ekiple birlikte gidebilmek. Bu projelerin sonuçlanmasıyla birlikte Türkiye'de yerel kaynaklarla üretilen kansere karşı bir tedavi şekli ya da bir ilacı üretmeyi umuyoruz. Şu anda araştırma aşamasındayız, ancak stratejik olarak Türkiye'de bilgi ve teknolojinin üretilebileceğini göstermek istiyoruz" diye konuştu.
NANOASKERLER SADECE KANSER HÜCRESİNDE ETKİLİ OLACAK
Günümüzde son sistemlerde bile kanserin tedavi ve tanısında sınırlı olunan noktaların olduğunu kaydeden Doç. Dr. Baskın, "Kanseri öncelikle cerrahi, sonrasında radyoterapi ve kemoterapi ile birlikte yok etmeye çalışırız. Bizim geliştirdiğimiz cihazlar, tedavi teknikleri ya da ilaçlar bunları dışlayan şeyler değil. Kanserin tedavisinde kullandığımız bir kemoterapi ilacını biz nanopartikül ile yalnızca kanser bölgesine hedefli olarak gönderebilmeyi, diğer normal sağlıklı hücreleri de korumayı amaçlıyoruz. Bu yine kemoterapinin veriliş şekli olacaktır. Ya da radyoterapide şu anda kullandığımız belirli ışınlar var. Onların belirli dozları da normal hücrelere de hasar vermektedir. Biz bunu nanopartikülle birlikte kullandığımız zaman daha az dozda daha çok kanser hücresini öldürebilir hale geleceğiz. Ya da verdiğimiz ışın yalnızca kanser hücresinde o nanopartikül olduğu zaman işlevsel olacak. Dolayısıyla yanındaki normal hücreyi korumuş olacağız. Bunları dışlayan başka birşey geliştirmiyoruz. Mevcut olan sistemi daha etkin, daha zararsız hale getirmeye çalışıyoruz. Cerrahide kanlı bir ortamın içerisinde kanserli doku çıkartılır. Ancak mikroskop altında kesitler incelendikten sonra kestiği yerin arkasında hastada bıraktığı yerde kanser hücresi olup olmadığını anlayabilirsin. Ama bizim geliştireceğimiz tekniklerle cerrah daha ameliyatı yaparken bir gözlük takarak hangi bölgede kanser olduğunu, hangi bölgede kanser olmadığını hücresel düzeyde görerek kanserli dokuyu çıkartacak " şeklinde konuştu.
Çalışma grubu olarak TÜBİTAK'ta onaylanmış 2 tane projelerinin olduğunu söyleyen Baskın, onaylanmasını bekledikleri en az 4 tane daha proje bulunduğunu ifade ederek 5 yıl içerisinde Türkiye'de önemli bir yere geleceklerini kaydetti.