Bugün hain FETÖ terör örgütünün Türkiye’yi kana buladığı, canlara kıydığı darbe girişiminin 6. yıldönümüdür.
Yakın geçmişte yaşandığı halde bilinmezlerle dolu olan bu tarih, iktidar tarafından bayram ilan edilse de, bizler için kutlamanın değil anlamanın yıldönümüdür. Zira 15 Temmuz’u yad etmenin en iyi yolu, olan biteni tam olarak anlamak ve onun bir daha yaşanmayacağı bir geleceği beraberce örmekten geçmektedir.
Kuşkusuz bunun tek çözüm yolu ise Cumhuriyetimizin temeli olan laikliğe sımsıkı sarılmaktır.
Bu topraklarda 15 Temmuzların bir daha yaşanmaması için;
Bu kanlı darbe kalkışmasına dair başlatılan yargı süreçlerinin şeffaflıkla, kararlılıkla, sulandırılmadan, siyasetten uzak biçimde tamamlanması,
STK maskesi takmış tarikatların eğitime ve bürokrasiye musallat olmasının önüne geçilmesi,
Cumhuriyet’in fabrika ayarlarına dönerek, devletin her yurttaş ve topluluğa eşit ve adil davranma zorunluluğu olduğunun bilinciyle; yani din ve mezhebin ayrıcalıklı muameleye kriter sayılamayacağının kabulüyle yönetilmesi,
Dini sömürüp su istimal ederek kendilerine güç ve para tahvil eden karanlık yapıların Anayasamızda altı çizildiği üzere yargılanması,
uygulanabilecek TEK REÇETEDİR.
Her zaman demokrasiden ve Atatürk’ün bize mirası olan halkın kendi yöneticisini seçme özgürlüğünden yana olan Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:
15 Temmuz’ların panzehiri laikliktir. Aynı acıyı yaşamamanın tek yolu, Başöğretmenimizin "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır" diyen sesine kulak vermektir. Asıl bayramlar bu sözün hakkını vermekle, gereğini yapmakla gelecektir.
Okul müdürlerini, kurum yöneticilerini meydanlara nöbete çağırmakla olmaz bu iş. FETÖnün yerini alan diğer tarikat ve cemaatleri derhal devlet kadrolarından temizlemeli ve hak eden liyakat sahibi kişileri o görevlere getirmelisiniz. Devlet kurumlarını bu tarikat ve cemaatlerle birlikte yönetmeye devam ederseniz yeni 15 Temmuzlara davetiye çıkarırsınız.
Kandırılmanın sonu yok elbette!