Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atarken, sadece dönemin zorluklarına yanıt vermekle yetinmemiş; geleceğe dair bir ideal de sunmuştu.
O’nun ışığı, sadece kendi döneminin karanlıklarını değil, günümüzün karmaşa dolu zihinlerini de aydınlatmaya devam ediyor.
Atatürk’ü anlamak, yalnızca geçmişi anmak değil, geleceği şekillendirme sorumluluğunu hissetmektir.
O’nu anlamak, geleceğe yönelmiş bir çağrının yankısıdır.
O’nun izinden giden bir Türkiye, daima onurlu ve özgür olacak ve uygarlık yolunda kendine güvenle ilerleyecektir.
Bu yüzden 10 Kasım, bir yas günü değil, onun mirasını daha derinlemesine anlama günüdür.
Atatürk’ü andığımız her an; fikirleriyle daha sıkı bağ kurar, her zamankinden daha güçlü bir iradeyle geleceğe adım atarız.
Atatürk’ü andığımız her an, onun eseri olan Cumhuriyeti daha ileriye taşıyarak Türkiye’nin onurlu geleceğine olan inancımızı pekiştiririz.
Bu 10 Kasım'da da ona olan minnettarlığımızı bir kez daha dile getiriyor ve onun aydınlık yolunda ilerlemeyi sürdüreceğimize dair söz veriyoruz.
Bu 10 Kasım’da da sadece kaybedilen bir lideri değil, kazanılan bir felsefeyi anıyoruz.
Bıraktığı miras, geleceğin belirsizlikleri karşısında bile daima bir kılavuz olacaktır.
O’nun gösterdiği hedefler, bizler için daima birer teşvik kaynağı olacaktır.
Çünkü Atatürk’e olan inancımız, geleceğe yönelen her adımda kendimize ve potansiyelimize olan güvenimizdir.
Geçmişten aldığımız güçle, Atatürk’ün ilke ve devrimleriyle aydınlanan bir Türkiye için onun izinden yürüme cesaretine sahip olmanın gururunu taşıyoruz.
Bugün, dünyanın neresinde olursak olalım, O'nun ışığıyla daha ileriye, daha iyiye yürüyoruz.
Sadece bugünümüzü değil yarınımızı da aydınlatan, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, aramızdan ayrılışının 86. yıldönümünde saygıyla, özlemle anıyorum.
İlkeleri daima yol göstericimiz, devrimleri emanetimizdir.