Iğdır Üniversitesi öğrenci toplulukları başkanı Nur Senem Saruhan, Yapmış olduğu basın açıklamasında şunlar kaydeti; Son günlerde İşgalci İsrail’in Filistin halkına uyguladığı zulüm ve soykırım çok sayıda sivil can kaybının yaşanması ve bölgede barış ve güvenliğin bozulması küresel vicdanı derinden yaralamaktadır. Gazze’nin yoğun bombardımana tabi tutularak orantısız güç kullanılmasından dolayı bölgede ağır bir insanlık trajedisi yaşanmaktadır. Son yaşanan olaylar İŞGALCİ İsrail ve Filistin arasında 1948 yılından bu yana devam eden çatışmaların kronikleşmiş bir hal aldığını ortaya koymaktadır. Gazze’de yıllardır kadınlar, çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere milyonlarca insan temel gıda, su, ilaç-tıbbi gereçler, akaryakıt ve enerji kaynaklarına erişememiş bölge adeta ablukaya alınarak açık hava hapishanesine çevrilmiştir. Tarihsel süreç içerisinde milyonlarca insanın vatanından sürgün edilmesi, binlerce sivilin katledilmesi ve yüzlerce yerleşim yerinin tahrip edilmesi savaş suçu olmakla birlikte, olağanüstü önlemlerin alınmasında geç kalınmış da bir insanlık suçudur.
Sık tekrarlanan zulüm ve soykırım dolayısıyla insancıl hukuk mekanizmalarının devreye sokulması ve bu yönde acilen tedbir alınması gerekmektedir. Birinci Cenevre Sözleşmesi (Harp Hâlindeki Silahlı Kuvvetlerin Hasta ve Yaralılarının Vaziyetlerinin Islahına İlişkin Sözleşme), İkinci Cenevre Sözleşmesi (Silahlı Kuvvetlerin Denizdeki Hasta, Yaralı ve Kazazedelerinin Vaziyetlerinin Islahına İlişkin Sözleşme), Üçüncü Cenevre Sözleşmesi (Harp Esirlerine Yapılacak Muameleye İlişkin Sözleşme) ve Dördüncü Cenevre Sözleşmesi (Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Sözleşme) kapsamında alınacak olağanüstü durum önlemlerinde yaşanan vakit kaybı her geçen gün daha fazla insan hakları ihlallerinin yaşanması ve işgalin genişlemesini doğurmaktadır. Kuşkusuz insancıl hukuk kapsamında alınacak önlemlerin en başında sivil halk için insani yardım ulaştırılması gelmektedir. Ancak pratikte süregelen abluka, bu topraklar üzerinde yaşayan insanların temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere, güvenliklerini ve temel yaşam ihtiyaçlarının kesintiye uğramasına yol açmaktadır. Gazze’ye sağlanan temel gıda, enerji ve insani yardımların kesilerek sivil yerleşimlerin hedef gözetilmeksizin vurulması, uluslararası hukukun açık ve ağır biçimde ihlali olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum göstermektedir ki, insancıl hukukun pratikteki yansıması olan Cenevre Sözleşmelerinin mevcudiyeti tek başına yeterlilik arz etmemekte, uygulamada ağır insani krizler ve ihmaller yaşanmaktadır. Sorunun çözümü noktasında üzerimize düşen öncelikli görev işgalci İsrail’in işgal ettiği toprakları asıl sahiplerine bırakmasını sağlamak, bunun için Filistin davasını her türlü desteklemek ve soykırıma karşı topyekün mücadele etmektir. Ayrıca Birleşmiş Milletlere (BM) ve diğer uluslararası kuruluşlara önemli görev ve sorumluluk düşmektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) devam eden zulüm ve soykırım, Gazze halkını göçe zorlamakla ilgili aksiyon alması, bölgede Filistin halkının güvenliğinin tesis edilmesi açısından önem arz etmektedir. Bölgede yaşayan siviller için acil olarak hayati öneme sahip sağlık ve gıda yardımları bölgeye ulaştırılmalıdır. İşgalci İsrail’in uyguladığı soykırım daha fazla insanlık dramına yol açmadan bir an önce sona erdirilmelidir. Zira çatışmada çok sayıda masum sivil hayatını kaybetmekte ve sivil can kaybının artışı endişe verici boyuta ulaşmaktadır. İnsancıl hukuk açısından temel öncelik, bu çatışmalarda sivil halkın can ve mal güvenliğinin bir an önce sağlanmasıdır. Siviller her durum ve koşulda korunmalı ve “toplu cezalandırma” gibi insanlık dışı muamelelerden kesinlikle uzak tutulmalıdır. Bölgede büyük travmalara yol açan ve uzun yıllar devam eden bu işgal sorunu, bölge halklarının istekleri ve özgür insanların talepleri doğrultusunda işgalin sona erdirilmesi sağlanarak adil bir çözüme kavuşturulmalıdır. Şairinde dediği gibi ‘Ey Kudüs seni unutursam sol elim hünerini kaybetsin’. Bizler burada haklı tepkimizi ortaya koyarak peygamber efendimiz (saa) in miraç şehrinin içindeki din kardeşlerimizin ve oradaki mazlum halkın sonuna kadar yanında olacağımızı bildiririz. Çocukların feryadı semayı ve arşı inletirken, cansız bedenleri tanınsın diye minicik kollarına aileleri isimlerini yazıyorken bizlerin sessiz kalması asla kabul edilemez. Filistin’de yaşanan bu dram bütün dünyanın tepkisini çekmiştir aynı zamanda dünyadaki çoğu şehirde binler yüzbinler ve milyonlar sokakları doldurup yürüyüşler organize ederek tepki göstermişlerdir. Kimse geçmişi unutmasın, bizim merhametimiz suistimal edilmesin. Bizler o topraklarda yüzyıllar boyunca barışı ve refah ortamını sağlamış yiğitlerin torunları ve miraslarının koruyucularıyız. Kıymetli hocalarım, değerli arkadaşlarım ve basınımızın güzide mensupları, programımıza eşlik ettiğiniz için sizlere öğrenci topluluklarımız adına teşekkür ediyorum. Allah’a emanet olun, sağlıcakla kalın.” şeklinde konuştu. Kalabalık açıklama sonrası sessizce dağıldı.