Karabağ, Azerbaycan’ın en güzel yerlerinden birisidir. Karabağ’ın, zengin doğal ve stratejik önemi vardır. Bugün Ermenistan işgali altında bulunan bölge tarih boyunca Türklerin yaşadığı bir mekân olarak temayüz etmiştir. Ermenilerin 1988’de Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak üzere başlayan müdahalesi 1992’de Ermenistan ve Azerbaycan arasında genel savaşa dönüşmüştür. Sürgünler ve savaş sürecinde hile, baskı ve Rus desteğinden yararlanarak Karabağ’da yaşayan Türk halkını Katliama tabi tutan Ermeniler, planlarını gerçekleştirme, emellerine varma adına bölgede birçok katliam yapmıştır.
İnsanlık dramı olarak görülen Hocalı katiamının gerçekleşmesinin üzerinden 27 yıl geçti. Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan ve Azerbaycanlı sivillerin Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde öldürülmesi olayıdır. Ermeni güçlerinin 1991’in sonlarına doğru ablukaya aldığı Hocalı, 936 kilometrekarelik alana sahipti. 2 bin 605 ailenin, 11 bin 356 kişinin yaşadığı bir kasaba olan Hocalı’da Aralık 1991’de Karabağ’ın başkenti olarak kabul edilen Hankendi şehrini işgal eden Ermeniler daha sonra Hocalı’yı hedef aldı.
Savaşta Ermeniler tarafından bölgede işlenen en acımasız uluslararası suçlardan biri, Ermeniler, Rus askerleri tarafından silahsızlaştırılan Hocalı kentini abluka altına almışlar, her türlü tehcire maruz bırakmış ve kenti tamamıyla yok etmişlerdir. Sabaha kadar tarihin gördüğü en büyük vahşetlerinden biri yaşandı. Hocalı’ya saldırarak kenti terk edememiş suçsuz ve silahsız masum insanları acımasız şekilde katletmiştir. Cesetlerinin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, kulaklarının, burunlarının ve kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği ve daha birçok akıl dışı işkencelere maruz kaldıkları görülmüştür. Ermenilerin silahsız sivil halka yönelik gerçekleştirdiği bu katliam, açıkça, bir etnik grubun yok edilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Ermeniler Hocalı'da, 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı, 487 kişi vücutlarında ağır hasar bırakılarak toplam 613 kişiyi katletti. 1275 kişi kaçırılarak ağır işkenceler uygulanmış, bunların 1165'i kurtarılmış geriye kalan 110 kişinin akıbetleri hakkında her hangi bir bilgi bulunmamaktadır. Yaşanan sadece insanların katledilmesi değildi. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde bir çoğunun yakılmış olduğu, gözlerinin oyulduğu tespit edildi. Hamile kadınlar ve çocukların da bu vahşete maruz kaldığı belirlendi. Canlı şahitlerin ifadeleri ve basın organlarında yayımlanan film ve resimlerde görünen insanlık dışı cinayetler, Ermenilerin soykırım amacıyla bu operasyonu gerçekleştirdiğini göstermektedir.
1980’lerin sonlarından itibaren Kafkasya’yı yakından izleyen ve Hocalı faciası sırasında bölgede bulunan ABD’li gazeteci-yazar Thomas Goltz, olayın “Bölgede yaşayan Azerbaycan Türklerine karşı toptan imha amacı taşıdığını, o nedenle apaçık soykırım olduğunu” yazmıştı.
Dünyanın sağır olduğu Azerbaycanların çığlığını duymak istemiyordu, Ermenilerin terör havası estirdiği Azerbaycan şehir ve köyleri tam bir panik içindeydi. Evleri yakılan, kurşunlanan çaresiz insanlar, dünyaya seslerini duyuramamaktan yakınıyorlardı. Türk şehir ve köylerini basan ve yakıp yıkan Ermeniler, yaşlı çocuk bakmaksızın cinayetlerini sürdürüyorlardı.
Yabancı Gazetecilerin Gözünden Kanlı Hocalı Katliamı
Thomas Goltz (ABD'li Gazeteci)
"Fotoğrafçı arkadaşım donmuştu, fotoğraf çekebilmesi için kendisini ölü bedenlerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, koparılmış uzuvlar… Her bakımdan mide bulandırıcıydı. Bazı cesetlerin cinsiyetini anlamaya çalıştım ama yüzleri parçalanmış, uzuvları koparılmıştı. Tanınamayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü.”
Pascal Privat (Newsweek)
''Bir caminin arkasına geçici olarak kurulmuş morga, Hocalı'dan getirilmis düzinelerce ceset ve onların başında yas tutan mülteciler vardı… Cesetlerin çoğu, kaçmaya calışırken yakın mesafeden vurulmuştu. Kafa derileri yüzülen cesetler vardı. Bazılarının yüzleri paramparça olmuştu''
Yuri Romanov (Rus Gazeteci)
“Altı yaşında, gözleri sargılı bir kız çocuğu gördüm. Kameramı kapatmadan ona doğru eğildim ve neyin var diye sordum.
- Gözlerim yanıyor. Gözlerim yanıyor!
Yanında bulunan doktor şöyle söyledi:
- Gözleri kör olmuş. Gözlerinde sigara söndürmüşler. Bize getirdiklerinde gözlerinin içinde sigara izmaritleri vardı.
Orada şahit olduklarımı, gözlerimin gördüklerini ve kulaklarımın duyduklarını dilim ifade edemiyor.”
Daud Kheyriyan (Ermeni Gazeteci)
Katliamda öldürülen insanların yakılmasıyla görevli Ermeni grupla beraberdim. 2 Mart günü Hocalı’nın bir kilometre batısına, 100 civarında Azeri cesedini getirip yığdılar. Son kamyonda 10 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. O sırada, Tiranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öbür cesetlerin üzerine fırlattı. Sonra bütün cesetleri yaktılar. O sırada yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim…”
Zori Balayan ( Ruhumuzun Canlanması Kitabından)
Zori Balayan, 1996'da çıkardığı "Ruhumuzun Canlanması" adlı kitabında soykırımın yapıldığını gururla itiraf etmiştir. Kitabının bir bölümünde yazdıkları ise kan dondurucudur.
''Hocalıda ele geçirdiğimiz bir eve girdiğimizde, askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğu çok ses çıkarmasın diye askerler çocuğun annesinin kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Daha sonra ben bu 13 yaşındaki Türk çocuğuna, onların atalarının bizim çocuklarımıza yaptıklarını yaptım. Başından, ensesinden ve karnından derisini soydum. Sonra saat tuttum ve Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından hayatını kaybetti.
Yuri Pompeyev ( Moskovskie Novosti gazetesi muhabiri )
Pompeyev, gördükleriyle ilgili sadece bir cümle sarf edebilmişti. “Hocalı’da, kimse yoktu sadece cesetler kalmıştı.”