Halil Gülel Yazdı: Türkçe Kimliğimizin Can Damarıdır

Akis Haber yazarlarından Halil Gülel bu yazısında Türkçe'nin kimliğimiz için ne kadar önemli olduğuna değindi.

TÜRKÇE KİMLİĞİMİZİN CAN DAMARIDIR

Yaşlı bir Alman şairi olan dostum Bay Rheinhagens, Türkçe bilmemesine rağmen bir gün bana, bir Türkçe mektup gösterdi. Dedi ki; “Sizce bu mektubu hangi okul mezunu yazmış olabilir?” 

Nasreddin Hoca usulü mektubu evirdim çevirdim. Ne diyeceğimi şaşırdım. Mektubun yazılışına yazım hatalarına bakarak; bunu yazanın ilkokul üçüncü sınıfı bitirmiş birisi olabileceğine karar verdim. Tam ağzımı açıp üç diyecekken; bir de benden deyip;

“Bu mektubu yazan, ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi olabilir.” 

Bay Rheinhagens yüzünü buruşturdu ve mektubu yazanın isminin üzerini kapattığı yeri açtı.

Bu sefer hayretler içinde kalma sırası bendeydi... Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Mektubu ne yazık ki bir “doçent” yazmıştı. Artık sesim boğazımda düğüm düğüm oldu. Bay Rheinhagens gözlerini bana dikerek tane tane;

“Halil, işte siz bu yüzden kalkınamıyorsunuz: Çünkü, anadilinize saygınız yok! Anadiline saygısı olmayan toplumlar kalkınamaz!” dedi.

Okullarımızdaki en garip derslerden birisi sanki Türkçe ve Türkçe Dilbilgisi Dersleridir.

Halk da bu konuda oldukça duyarsızdır. Toplum sosyal konular da,ya da inanç mevzularını dil ve kimlik ile karıştırdığı için “Türkçe - Türklük” deyince; kimisi faşistlikle itham eder, kimisi hümanistim diye geçinir, kimisi de solculukla övünür. 

Bunların ne alakası var? dediğim zaman; öyle ilginç cevaplar aldım ki, hepsi de tutarsız ve ana mevzudan çok uzaktır.

Sözüm ona dindar geçinen birisine “Türkçe” deyince;

“Bırak yahu! Allah bize öbür dünyada Türkçe mi soracak?” şaşırdım kaldım. Türkçeyi de, Arapçayı da, Almancayı da, her hangi bir dili de yaratan Allah değil mi? Allah yarattığı her dili bilemez mi? Bu tip insanlar Türk olmalarına rağmen Türkçeyi hor görüp Arapçayı baş taçı etmeleri ne kadar gülünçtür.

Aynı şeyi, hayata sadece kendi ideolojilerinden bakanlar; yani sözüm ona sol kesimdeki durum; Türkçe konusundaki davranışları, yukarıdaki anlattığım hatıramda geçen olaydan farklı değildir. 

Dili olana millet denir. Millet olanlardan -lı ekli olarak anılanlar ırk olarak mutlaka bir başka millete bağlıdırlar. Mesela Arjantinli, Meksikalı, Mısırlı, Brezilyalı denenlerin dilleri İspanyolca, Arapça ve Portekizcedir. Bütün İspanyolca konuşan milletlere “Latin”, bütün Arapça konuşanlara da Arap denir. 

Bir de emperyalist ve sömürgecilerin zorla yerleştirdiği resmi diller vardır. Bu gün her İspanyolca, İngilizce, Fransızca konuşup yazan Afrikalılar, Amerikalılar aslında İspanyol, İngiliz ve Fransız değildir.

“Türkiyeli” diye kimlik yakıştıran solcu ve siyasal İslamcıların; Türkü, anadili olan bir millet olarak görmek istememelerinden gelir. Türk Milletinin anadili vardır; o da, Türkçedir. Onun için Türkiyeli diyemeyiz. Suriyeli diyebilirsiniz ama dil ve millet olarak Araptır ve Arapça konuşur.

Bir satır da olsa, yeni iletişim araçlarında güzel Türkçemizi zayıflatan, zarar veren ve yazım hatalarıyla dolu yazmamalıyız. Türkçeyi doğru öğrenip güzel konuşmak demek; Türk Kimliğini yaşatıp Türk Kültürünü gelecek kuşaklara sağlıklı aktarmak demektir.

Türkçe konusunda gayet duyarlı olup onu yaşatmalıyız. İnanış biçimlerine veya siyasi tercihlerine bakmadan Türkçeyi doğru ve yerinde kullanıp eser veren yazar, şair ve bilim adamları bizim için, Türkçemiz için, Türk Edebiyatı ve Kültürü için değerlidir; hangi görüş ve inanıştan olurlarsa olsunlar; onlar, sanki Türkün yıldızlarıdır.

Dil varsa millet olur. Millet dilini doğru ve güzel öğrenirse birbirini çok iyi anlar. Birbirini çok iyi anlayanlar, anlaşanlar, anlatanlar birleşince hür ve bağımsızlık arzusuyla devletini kurar. Dil yaşarsa millet de, devlet de yaşar, kültür ve medeniyetini geliştirip insanlık aleminde olumlu ve onurlu olarak yerini alır. 

Umarım anadilini çok iyi bilenler kendi kültür ve medeniyetini başka milletlere de göğsü kabararak anlatıp paylaşabilir. Anadili insanın kimliğidir: bütün insanlar kimlikli olan ve kültür dağarcığında öz medeniyetinin ikramı olanları severler. 

Türkçe, hem yayıldığı coğrafya bakımından, hem de tarihi derinliği ile dünyanın en eski ve köklü dillerindendir. Türkçeyi yaşatmak onu doğru öğrenip güzel kullanıp eser vermekten geçer. 

Türkçeyi, Dilbilgisi ve Yazım Kurallarına uygun olarak kullanmak; onu, geleceğe sağlıklı bir tarza nakletmektir. Güzel ve doğru şekilde Türkçeyi yazıp konuşarak gelecek kuşaklara aktarmak en öncelikli görevimizdir.

Halil GÜLEL
Düsseldorf / 19.07.2020

Ege - Denizli Haberleri

Muğla'da 4.7 büyüklüğünde deprem
Beyağaçta O Gelenek Yasaklandı
Ambulans helikopter hastaneye çarptı
4.Kent Lokantası Açıldı 5.incisi Geliyor
Dördüncü kent lokantası hizmete açılıyor