Gazalcı:''Haksız tahrik ve iyi hal''...Öyle mi ?

Gazalcı:''Haksız tahrik ve iyi hal''...Öyle mi ?

Yine hepimizin ağzında bir idam türküsü dolanır oldu. Sosyal ağlarımızda kocaman puntolarla’’İDAM İSTİYORUZ’’ yazılı mesajlar paylaştık. İçimizde bu öfke dolu duyguları uyandıran, acı üzerine acı yaşatan, duyduğumuz zaman mantığımızın ve gönlümüzün taşıyamayacağı kadar ağır gelen suçlara kendimizce ceza kestik. İnsan olmanın bir gereği değil midir zaten zulüm edenin karşısında, zulüm görenin yanında olmak.

Günümüzde o kadar çok yaşanır oldu ki kadınlara ve çocuklara yönelik taciz, tecavüz, kaçırma ve öldürme olayları. İstismar adı verildi bu iğrençliğe. Bir adı olunca normalleşti sanki. Kısa etek giyinen kadın, eşinden boşanmak isteyen kadın, akşam saatlerinde yolda yürüyen kadın, toplumun kendi ürettiği zalimler tarafından eziyet gördü.3 yaşındaki kız çocuğu,17 yaşındaki kız çocuğu, 10 yaşındaki erkek çocuğu sapık zihniyetli kişilerin kurbanı oldu. Bu hayatı yaşayamadan, cehennemi yaşadılar kim için ne için ve hangi gerekçe ile? Toplumun ve bu toplumu yönetenlerin, çoktan bir ders çıkarması ve önlem yolları için çalışmaları başlatması gerekmez miydi ???

Suç karşılığında, suç işleyeni ve toplumdaki suça meyilli diğer kişileri caydırıcı özellikte cezalar olmalıdır. Şiddet ve istismar kavramları hukuk sistemimizde yeterli karşılığını bulamamaktadır. Kadınlar öncelikli olmak üzere, insana karşı şiddet; öncelikle insan hakları ihlalidir ve de suçtur. Şiddet, hem yasalarda hem de yasaların uygulanmasında kadınlara karşı ayrımcılığın ve kadınlarla erkekler arasında süre giden eşitsizliklerin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan şiddet toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirerek kadınların güçlenmesini, barış içinde güvenli ve sağlıklı yaşamalarını engellemektedir. Kadınların ruh sağlığı, kadınların öznel yaşamı dikkate alınarak yasal çerçevede korunmalıdır. Kadınlar “yaşama hakkı” başta olmak üzere temel insan haklarına eşit ölçüde erişemedikleri sürece toplum olarak sağlıklı ve gelişmiş bir düzeye ulaşamayız. Kadına karşı erkek şiddetini anlamak, kadınlar ve erkekler arasındaki fiziksel, yasal ve ekonomik güç eşitsizliklerini “muayene etmeyi” gerektirir. Kadınlara yönelik cinsel saldırılarda dikkati çeken, çoğunlukla birinci ve ikinci derece yakınları tarafından yapılıyor olmasıdır.

 

*Kadın cinayeti davalarında,’’ haksız tahrik’’ ve ‘’ iyi hal ‘’ gibi indirimler kaldırılmadığı sürece

 

*Tecavüzcü ve çocuk istismarcılarına ödül verircesine, mağdurları ile evlenmeleri halinde uygulanan ceza indirimi devam ettiği sürece

 

*Kadına veya çocuğa yaşatılan kriz sonrası, kolayca başvurulabilecek merkezler ve uzun vadeli korunmalarının sağlanabileceği kadın güçlenme süreci ve sosyal kaynaklar yaygınlaşmadığı sürece

 

 

*Evliliği bitirmemek amacıyla, boşanmayı zorlaştıran yaklaşımlar, şiddet suçlarının üstünü örtmek ve görünmez hale getirmek gibi yanlış çözüm yollarından dönülmediği sürece

 

*Cinsel şiddete uğrayan insanların bu durumu sır gibi saklayarak utanç içerisinde suskunluklarının önüne geçilmediği sürece aymazlar, arsızlar hadsizliklerinde hak görecek ve aynı suçu işlemek için cesaret edineceklerdir. Şiddet yaşayan tüm insanlara, psikososyal sağlık hizmetleri ve hukuksal destek yeterli, ücretsiz ve kolay erişilebilir olmalıdır. Cinsel şiddetin önlenmesi öncelikle şiddeti tanımak ve gerekli cezayı uygulamak, meslek odaları, kamusal olan veya olmayan kurum ve kuruluşları, sendikalar ve toplumun tüm fertleri olarak ortak tepki ve destek içinde olunmalıdır. Şiddeti önlemeye

yönelik, aileleri işin merkezine alan ana baba eğitim programları ve kampanyalar düzenlenmeli ve istikrarlı çalışmalar içinde olunmalıdır. Kadınlar ekonomik özgürlüğe kavuşmalı ve çalışmalarının önünde bulunan engeller kaldırılmalıdır. Medya, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmelidir. İdam bir suçluyu yok etmeye yarar fakat defolu insanlık ürünü olan bu şahsiyetlerin ve bu zihniyete destek olanların yok olması için kesin çözüm olma özelliği taşımaz.

ZULMÜN KÖKÜ ANCAK; İŞLEYEN İNSAN HAKLARI, DEMOKRASİ, LAİKLİK, HUKUK DEVLETİ ve SOSYAL DEVLET İLE KAZINIR.

 

Tülay GAZALCI

EĞİTİMCİ YAZAR

Özel Haber Haberleri

PAÜ'DE ''YAPI İŞLERİ'' BÖYLE Mİ DÖNÜYOR ?
Yazarımız Halil Manuş'tan Sarıkamış Şehitlerine Ağıt
SARIKAMIŞ DESTANI
İkbal Vurucu'dan ''CEVAP HAKKI''
PAÜ Rektörü Kutluhan yine bildiğiniz gibi