Gazalcı: Sonuç, Kocaman Bir Hiç!...

Gazalcı: Sonuç, Kocaman Bir Hiç!...

BOŞ ÇALIŞIYORUZ,BOŞ KONUŞUYORUZ VE KOCAMAN BİR BOŞLUKTA YAŞIYORUZ !!!

OECD ( ekonomik kalkınma işbirliği örgütü) ülkelerin haftalık çalışma saatleri üzerine yaptığı araştırmanın verilerini açıkladı.

Türkiye Haftalık çalışma saati: 48,9-Güney Kore Haftalık çalışma saati: 44,6- Meksika Haftalık çalışma saati: 43,3- Yunanistan Haftalık çalışma saati: 43,3-Çek Cumhuriyeti Haftalık çalışma saati: 41,1-İsrail Haftalık çalışma saati: 40,9… Şeklinde uzayıp giden bir liste paylaştı. Ortalama çalışma süresi Bin 765 saat olarak belirlenmesine rağmen Türkiye’de toplam çalışma süresi Bin 855 saat. Türkiye'de haftalık yasal çalışma süresi 45 saat ancak her çalışan ortalama 4 saat fazla çalışıyor. OECD ülkelerinde çalışılan her saate karşılık, üretilen iş verimliliği sıralamasında Türkiye 31. Sırada yer aldı. Türkiye ‘de çalışanların dörtte biri 60 saatten fazla çalışıyor. Ülkeler arası çalışma saatlerinde en çok çalışan ülke olarak 1. Sıradayız. Çalışmanın karşılığında ortaya çıkan verimlilik sıralamasında ise 31. Sırada yer alınca, ortaya çıkan ters orantıyı sorgulamadan geçemiyor insan.

Eğitimde en iyi ülkelere bakalım. Güney Kore, Japonya, Singapur, Hong Kong, Finlandiya, Birleşik Krallık, Kanada, Hollanda… Bunca çalışma saatine rağmen, Türkiye iyiler sıralamasında yok. Eğitimde başarılı olan ülkelerin ortak özelliği, Öğretmenlik bir meslek olarak çok büyük saygı görüyor ve her ne kadar yüksek maaşlı bir meslek seçeneği olmasa da yüksek bir sosyal statü sağlıyor. İyi bir eğitime sosyal olarak da değer veriliyor. Çocuklar bile başarılı olmak istiyor ki iyi eğitimli insanlar olarak görülsünler.

Bizdeki sisteme bir bakalım. Günde 6 ile 8 saat ders süresi ile öğrencilerin tüm gününü okul ortamında geçirmelerini sağlayan bir eğitim anlayışına sahibiz. Gelişim çağındaki çocukların meziyetlerine uygun eğitim ortamı oluşturmak yerine, tek düze bir eğitim anlayışından, birçok farklı mesleğe yönlendirme çabası ile nesillerden başarı beklentisi içindeyiz. Okullar, eğitim ortamı adı altında öğrencilerin gün boyu güvenli ve yeri belli bir ortam da zamanını geçirdiği yer halini almıştır. Bir de öğretmene, eğitimli bakıcı muamelesi güden bir zihniyete gelişmiştir.

Çocuklarını zaten mükemmel kabul eden velilerin, hata veya eksiklik uyarısını çocuklarına ve kendilerine yapılan bir hakaret olarak kabul edip, öğretmene bedensel ve sözlü şiddete varan davranışlarda bulunduğu anlayış, beraberinde öğretmenine her türlü saygısızlığı yapabilecek nesillere zemin hazırlamaktadır.

Öğretmen çalıştığı kurum ve bağlı olduğu bakanlık tarafından yeterince değer görmediği ve korunmadığı için, eğitim ortamlarındaki gidişat amacının dışına çıkmıştır. Sonuç ta ne oluyor? Kurum başarısı, öğretmen ve öğrenci başarısı baltalanmış, haliyle ülke başarısı da ortadan kalkmış oluyor. Yönünü siyasi rüzgâra göre değiştirebilen yani sistem insanı olabilen ve oturduğu makam ile meziyetleri ya da aldığı eğitim arasında hiçbir bağlantısı olmayan kişilerin yer aldığı yönetim anlayışından herkes nasibini alıyor. Buna karşılık alanında yeterli eğitim almış olmasına rağmen her geçen gün işsizler ordusuna dâhil olan gençlerimizin sayısı giderek artıyor.

Her şeyin başının da, sonunun da eğitim olduğunu unutmamak gerekir. Bir de çalışanların emeklilik yaşı, ortaya çıkan işin verimini düşürüyor. Emeklilik maaşı düşeceği için, birçok çalışan beden ve ruh enerjisi kalmadığı halde emekli olmayı tercih etmiyor. Yeni nesil iş bulamıyor, çalışanlar emekli olamıyor, ülkemiz Dünya ülkeleri arasında çalışma saatleri sıralamasında şampiyon oluyor. Kimi dinlesek şöyle muhteşemiz, böyle güzeliz, öyle harikayız. Sonuçlar ne diyor peki, KOCAMAN BİR HİÇ. Eksiğimiz ne peki? Türk Milli Eğitim sistemindeki Türk, Milli ve Eğitim kavramlarının eksikliğidir.

Cumhurbaşkanımız eğitime çok önem veriyor ve eğitimde istenilen noktalara gelinemediğini ifade ediyor. Eğitim sistemindeki olumsuz gidişatının sebeplerini, bu sistemin başındaki yöneticilere

bakınca anlamak zor olmamalı. Eğitim sistemine doğru yönü verecek yöneticilere acilen ihtiyacımız vardır. Eğitim yöneticileri, eğitim seviyeleri, hizmet esnasındaki başarıları gibi kriterler dikkate alınarak atanmalıdırlar. MEB üst düzey daire başkanlığı ve genel müdürlük gibi teknik kadrolara gelen kişiler, geldikleri birimden teknik uzmanlık özelliklerine sahip olmalıdır.

Liyakate, hiyerarşiye, uzmanlığa ve üst kriterlere uygun atamalar yapılmadığı sürece, sorunları çözmek yerine dile getirmekle yetiniriz. MEB ‘in 20 milyon öğrencinin hayatından sorumlu olduğunu düşünecek olursak ve bu sorumluluğa eğitimin ülke geleceği inşa ettiğini de eklersek, konunun hassasiyetinin yeterince anlaşılacağı kanaatindeyim.

Bütün meslek kurumlarının eğitim odaklı geliştiğini ve bu meslek kollarındaki başarı ya da başarısızlığın bütünüyle eğitimdeki kaliteye bağlı olduğunu, dünya ülkeleri arasındaki başarı sıralamamız net olarak anlatmaktadır.

İyi doktor, iyi mühendis, iyi avukat, iyi yönetici, iyi öğretmen, iyi öğrenci, iyi vatandaş ve iyi bir gelecek eşittir iyi eğitim demektir.

Tülay GAZALCI

EĞİTİMCİ YAZAR

Özel Haber Haberleri

GASTROANTALYA’DA DENİZLİ DAMGASI
EHLİYETLERDE O SÜRE UZATILDI
DON KİŞOTLAR ARIYORUZ!
PAÜ'de iktisadi işletme kime çalışıyor ?
Kendi ifadesiyle "Özel Proje" mi Kutluhan ?