Milli Eğitim Bünyesinde bir eğitim öğretim yılı, öğrencilerimiz için son buldu. Öğretmenlerimiz ise, okullarında seminer çalışmalarına devam ediyor. Okullarda sene sonu kurul toplantıları yapıldı. Geçip giden eğitim öğretim yılı değerlendirildi ve eğitim öğretim ortamlarında oluşan, bakanlığımızın uygulamalarındaki eksiklik ve hatalardan kaynaklı, takdir ve teşekkürlerle taçlandırılmış büyük açıklar bir bir dile getirildi. Yıl boyu kullanılan ders kitaplarının içeriğindeki yetersizlik malum. Bir de üzerine öğretmene getirilen kaynak kitap yasağı bu sıkıntıyı ikiye katladı. Dağıtılan ders kitapları boş olsa da, kaynak kitap kullanımı yasak olsa da, ders saati yetersiz olsa da, sendikal baskılara maruz kalsa da ‘’Mucizeler yarat öğretmenim ‘’ denildi…
Eğitim sistemi öğretmekten ziyade, öğrenciyi doğrudan dersten geçirmek üzerine kurulu olunca, kalite denilen kavram çok uzaklarda kaldı ve diplomalı cahiller toplumda mantar misali her geçen gün çoğaldı. Neredeyse artık her öğrenciye bayram şekeri tadında dağıtılan takdir ve teşekkür belgeleri, ağlanacak halimize bizleri güldürür oldu. Eğer öğrencinin karnesine iliştirilmiş takdir ve teşekkür belgesi yok ise gözler direk öğretmene çevrildi. Sanki her öğrenci hem sayısal hem de sözel derslerden, otomatik olarak başarılıdır algısı ayrı bir sıkıntı yaratmakta. Biz anne babaların tos konduramadığı canımız evlatlara yaşatılan, pof pof eğitim anlayışı her geçen gün, matematikten nefret eden, biyoloji kimya ve fiziğe köpüren, resim müzik ve beden eğitimine bunlarda ders mi diyerek püsküren, yanlış zihniyetleri desteklemektedir. Dersi dinlemeyen, kitap okumaktan şiddetle nefret eden, bir öğrenci olarak okul kavramını hayatının en gereksiz tarafı olarak gören, çalışmadan sahip olmayı hedeflemiş, bilgiden görgüden, milli değerlerden uzak, ben duygusuna boğulmuş, toplumsal hassasiyetlere kapalı olan öğrenci profili, yanlış sistem ve yanlış veli algısı sonucudur. Topluma şöyle bir bakınca, dikkat dağınıklığı var deyip doktor kapılarında bekleyen, ilgili anne baba edasıyla elinden tuttuğu gibi çocuğu kurstan kursa sürükleyen veliler eğitimdeki sıkıntıların boyutunu, algıdaki hataların toplumda yarattığı kaosu gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin eğitim sistemini özetleyecek olursak; Bin bir aşamadan geçtiği halde, birde mülakatlara tabi tutulan, sendikal baskılar altında iş hayatını sürdürmeye çalışan öğretmenlerden, içeriği bomboş olan kitaplarla bir yandan çok bilgi ve beceri kazandırmaları beklenir. Öte yandan da velilerin, milli eğitime karşı güvensizliğini, her yıl destekler uygulamalar yapan bakanlık sayesinde, çocuğundaki açığı okul dışındaki kurs ortamlarında telafi etmeye çalışan velilerin, yaşadığı acizliği görebiliriz. Bu durumda ortada teşekkür edilecek, takdir verilecek tek kişi öğretmendir. Bir öğretmeni unutulmaz yapan şey; öğrencisinin yüreğine dokunmasıdır. Her şeye rağmen, öğretmenlik onurunu yaşatarak, sevgi saygı ve azimle örülü ortamları öğrencilere yaşatabildiğin için, iyi ki varsın öğretmenim. Mucizeler yaratmaya devam öğretmenim…