Öğretmenlik özel bir ihtisas mesleğidir. Hiçbir eğitim aracı, gereci, teknolojisi, donanımı, materyali ve yöntemi, öğretmenin yerini tutamaz.
PISA Direktörü Andreas Schleicher, Türkiye’nin PISA’daki durumunu değerlendirirken “Öğretmenleriniz ne kadar iyiyse, eğitim sisteminiz de o kadar iyidir” demiştir. Türkiye’de öğretmen eğitimi, 16 Mart 1848’de Dârülmuallimîn adlı öğretmen yetiştiren okulun açılışıyla başlamıştır.
Bu kurumun içinde 1891 yılında, lise düzeyindeki okullara öğretmen yetiştirmek üzere açılan “Âli” kısmı, Yüksek Öğretmen Okullarının çekirdeğini oluşturmuştur. 1926 yılında Konya’da açılan Orta Öğretmen Okulu, Ankara’ya taşınıp 1930’larda Gazi Eğitim Enstitüsü adını almıştır. Bundan sonra Eğitim Enstitüleri yurt genelinde yaygınlaştırılmıştır. Yine 1930’larda köylere öğretmen yetiştirilmek amacıyla, altı aylık kursa alınan askerliklerini onbaşı/çavuş olarak tamamlayanlar, “Eğitmen” adıyla köylerde görevlendirilmişlerdir. 1940 yılında ise, köy çocuklarının alındığı, eğitimimizde büyük iz bırakan Köy Enstitüleri açılmıştır. 1946’ya kadar Anadolu’nun çeşitli yerlerinde 21 Köy Enstitüsü açılmıştır. Bu okullar, kısa sürede bir taraftan solun ideolojik egemenlik kurma çabaları ve mezunlarının köylerdeki taassup odaklarını rahatsız etmesi üzerine yıpratılmıştır. Öğretmen eğitiminde geri adımlar, 1950’li yıllarda Köy Enstitülerinin Öğretmen Okuluna dönüştürülmesi ile başlamıştır. 1970’li yıllarda bütün okullarda yaşanan sağ-sol kavgası, öğretmen yetiştiren okullarda da yaşanmıştır.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, anarşik olaylara bulaştığı gerekçesiyle Eğitim Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları kapatılmış ve öğretmen yetiştirme görevi, üniversitelere devredilmiştir.
Son olarak 2014 yılında Öğretmen Liseleri de kapatılmış ve böylece öğretmen eğitimi veren eğitim kurumu kalmamıştır. OECD ülkelerinin eğitim düzeyini ölçmek üzere 15 yaş çocukların arasında yapılan ve ülkemizin son sıralarda yer aldığı PISA yarışmalarının Direktörü Andreas Schleicher, Türk eğitim sistemi ile ilgili genel değerlendirmesinde özetle “Öğretmeniniz yetersiz” demiştir. Başarısızlığı öğretmen kalitesi ile açıklamış ve şunları söylemiştir: “İyi öğretmenler araştırmacıdır, sadece ders kitabında ne yazıyorsa onu öğretmezler. Sizin öğretmenleriniz nakilci. Eğitiminiz ezberci. Okuduğunu anlamayan öğrenciler yetiştiriyorsunuz. Öğretmenleriniz hem finansal, hem entelektüel açıdan desteklenmelidir. Eğitiminiz değişen dünyaya uyum sağlamalıdır”. Schleicher’in değerlendirmelerine büyük ölçüde katılıyorum. Türk eğitim sisteminin yeniden yapılandırırken öncelikle öğretmen eğitimi konusu ele alınmalıdır. “Fikren, bedenen ve ilmen güçlü, fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” gençler yetiştirilmesi ve “ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarılması”, ancak idealist, fedakâr ve donanımlı öğretmen yetiştirmemizle mümkündür.
Bunun için en kısa zamanda, Öğretmen Liseleri, Öğretmen Üniversiteleri ve Öğretmen Akademileri açılmalıdır. Bunu yaparken, Türk Öğretmeninin yıpranan itibarı yeniden kazandırılmalı, sosyal ve mali statüsü yükseltilmelidir.