Dünyaca ünlü antik kentlere ev sahipliği yapan Denizli’de, 2014 yılından itibaren Denizli Müze Müdürlüğü başkanlığında, Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Beyazıt’ın bilimsel danışmanlığında yürütülen Tabae Antik Kentini ortaya çıkartmak için arkeolog, sanat tarihçi, jeolog, biyolog, mimar, epigraf, restoratör gibi çeşitli disiplinlerden oluşan uzman bir ekip kazı çalışmalarını yürütüyor.
Şimdiki Kale ilçesinin bir kilometre kadar güney batısında yer alan Tabae Kenti, İç Batı Anadolu'yu, Güneybatı Anadolu'ya bağlayan geçit alanında bulunmaktadır. Denizli-Muğla karayolu güzergâhındaki kent, doğal bir kale görünümündedir. "Tabae" ismi "Taba" sözcüğünün kaya anlamına geldiği ve kentin kayalık bir tepe üzerinde kurulduğundan bu adı aldığı anlaşılmaktadır.
Evliya Çelebi’nin Anlattığı Cami ve Mescitler Araştırılıyor
Kazı ile ilgili açıklamada bulunan Doç. Dr. Mustafa Beyazıt şunları dile getirdi: “Bu sene yoğunlaştığımız alan çalışmalarından biri, Tabae Antik kentinden götürülen taşların tekrar yerine getirilmesine yönelik olacak. Bu konuda mahallelerde sokak sokak gezdik tespit ettiğimiz taşları tutanaklar karşılığında alarak Eski Kale bölgesine taşımaya başladık. Antik Kent sahası içerisinde ileride ziyarete muhtemel 14 ayrı nokta belirledik. Burada sütun kaidelerini, sütun başlıklarını ve sütun gövdelerinden parçaları tek tek sergileyeceğiz. Böylece Kale’ye gelen ziyaretçiler ilk önce bu noktada var olan sütun başlıkları ve kaideleriyle karşılaşacak. Aynı zamanda lahitleri de burada bu düzenlemenin içine dâhil etmeyi düşünüyoruz. 1670 yılında Evliya çelebinin Seyahatnamesinde bahsettiği cami ve mescitler üzerinde de bu sene çalışmaya başladık. Kültürel miras noktasında önemli bir alan olan Tabae, bölgenin kültürel mirasına çok ciddi katkılar sunacak”.
Birçok Uygarlığın İzi Var
Kent devleti olma özelliği taşıyan Tabae Antik Kentinde, 2015 yılında yapılan çalışmalar esnasında; doğal kayalar oyularak tek odalar halinde inşa edilmiş evler, gümüş ve bronz olmak üzere isme bastırılmış sikkeler bulundu. Prehistorik dönemlerden beri yerleşime tabii olmasına rağmen kentin kuruluşu hakkında henüz kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Sit alanında elde edilen bulgulardan hareketle Helenistik, Bizans, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde buranın yerleşim yeri olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesindeki Veriler Araştırılıyor
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, kartal yuvası olarak tanımladığı bu bölgede 1670'li yıllarda beş cami olduğundan bahsederken günümüzde ancak sadece biri sağlam olmak üzere iki caminin plânı yapılan kazılar neticesinde açıklığa kavuşturulmuştur. Kentte tümüyle sağlam kalabilmiş tek bina olan Cevher Paşa Camii ile kuzeydoğusunda yer alan kısmen sağlam kalabilmiş Pazaryeri (Çarşı) Camisi, Tekke Önü Mescidi, Cevher Paşa Hamamı, Roma Hamamı, kilise, üç çeşme, üç sarnıç ve tiyatro kente ait yaşam alanlarından sadece birkaçıdır.
Gençlere Kültürel Miras Eğitimi Verilecek
Günyüzüne çıkartılan alanları ziyaret için gelen insanların, kazı alanını daha bilinçli bir şekilde gezebilmeleri amacıyla bir proje hazırlanıyor. Konu ile ilgili Kültürel miras eğitimi bağlamında önce Kale’deki ortaokul ve lise öğrencilerini yirmili otuzlu guruplar halinde çalışmaya dahil edeceğiz diyen kazı başkanı Doç. Dr. Mustafa Beyazıt projenin detaylarına dair şu bilgileri verdi: “Belirlenen on dört noktanın hepsini bu öğrencilere tek tek gezdireceğiz. Sütun başlıklarını, kaideleri, eski dönemlerde insanların yiyeceklerini nasıl sakladıklarını, Osmanlı Dönemi Hamamını, Gevher Paşa Camisini, Kalesini, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olarak hizmet veren Kilisesi hakkında ayrıntılı bilgiler vereceğiz. Bu çalışma ile hedefimiz bölgenin kültürel tarihi hakkında bir bilinç oluşturmaktır”.